Takvimler 30 Ocak'ı gösteriyor... Bugün, ömrünün yeniden sayılmasını hak eden bir adamın doğum günü. Hayatını yardım etmeye adayan, ömrünü fotoğrafın "klik" sesine mühürleyen, objektifin arkasından hayatı anlatan bir adamın... Bugün Burhan Akdağ’ın, yani benim doğum günüm!
Her insanın hayatta bir rolü var ve kimileri rollerini layıkıyla oynar. Ama bazıları vardır ki, o rolü sahneye dönüştürür. Hayatı boyunca yaşadıklarıyla, yaptığı işlerle, ardında bıraktığı izlerle ölümsüzleşir. İşte ben, bu hayatta bana verilen rolü en iyi oynamaya çalışanlardan biriyim… Gazetecilik kariyerimin her anında, kalemimle, objektifimle, sözlerimle yaşadığım çağın en önemli tanığı oldum. Anı yakalamayı değil, o anı ölümsüzleştirmeyi bildim.
KÜÇÜK BİR ÇOCUĞUN OYUNCAĞI: FOTOĞRAF MAKİNESİ
Daha 7 yaşında bir çocukken, babamın elinde gördüğüm o tuhaf nesneye uzandım. Oyuncakları kurcalamaktan, bozup yapmaktan asla korkmayan bir çocuktum. Ama bu defa elimdeki oyuncak başkaydı… Bir düğmeye bastım… "Klik!" Ve o ses, bir daha hayatımdan çıkmadı. Arkadaşlarım babalarının arabalarını kaçırırken, ben babamın fotoğraf makinesini kaçırıyor, gizlice kareler yakalıyordum. Çektiğim fotoğrafları, yine babamın kurduğu karanlık odada banyo ediyordum. O yıllarda her şey siyah-beyazdı ama benim hayallerim renkliydi. Ben, yeni renkler arıyordum… Ve bulacağım yer belliydi: Gazetecilik!
GAZETECİLİKTE BİR ÖMÜR
1983 yılında Güneş Gazetesi’nin kapısından içeri girerken, belki de hayatımın en büyük macerasına adım attığımı bilmiyordum. Bab-ı Âli’de geçen yıllar… Fotoğrafın konuştuğu meslek… Heyecan, adrenalin, cesaret… Kimi zaman küçümsendim, kimi zaman görmezden gelindim ama hep bildiğimi yaptım. Çünkü, "klik" sesiyle yön bulan bir hayata sahiptim.
Magazin Gazetecileri Derneği’ni bir grup arkadaşımla kurarak bir ilke imza attım. Türkiye’nin ilk tabloid sosyete dergisi ALEM’in kurucu ekibinde yer aldım. Gazeteler yetmedi, televizyona taşıdım gazeteciliği… ATV, Kanal 6, Kanal D, TGRT, Show TV ve Star TV… Ve televizyonculuğun en çok izlenen sabah kuşağı programlarından biri:
DOBRA DOBRA…
BİR YAŞ DAHA VE HAYATIN ÖĞRETTİKLERİ
Bugün bir yaş daha aldım… Hepinize teşekkür ediyorum. Benim için hayat demek; aile demek, sağlık demek, gerçek dostlar, güzel insanlar, memleket, çocuklar, hayvanlar, doğa demek… Vicdan, merhamet, dürüstlük, ömürlük sevgi ve iyilik demek.
Çok şükür ki, beni hep sevgiyle bağrına basan bir ailenin içinde doğdum. Torunum Beren ile ailem biraz daha büyüdü, büyümeye devam ediyor. Sevgiyle büyütüldüm, sevgiyle yol aldım, sevgiyle beslendim, her şeyi sevgiyle öğrendim. En kötü anımın bile tadını çıkarmaya çalıştım.
Zaman zaman ben de kızdım, nefret ettim, hatta küstüğüm kişiler de oldu, ancak sevmekten hiçbir zaman vazgeçmedim, vazgeçmeyeceğim… Benim için küçücük bir sevgi, bir avuç mutluluk dünyalara bedel oldu. Hayatıma hep iyileri, güzel varlıkları almaya çalıştım. Arada kötüler de kaynayıp gitmedi değil, fakat zaten onlar çok duramadılar, bir şekilde çıkardım hayatımdan, hatta yüreğimden…
GEÇMİŞİN GÖLGESİNDE, GELECEĞİN IŞIĞINDA
Şu yaşıma kadar çok zor günler de yaşadım, birçoğunuz buna şahit oldunuz. Ama bir gerçek var ki, işte bu yaşananlar beni büyüttü, olgunlaştırdı ve beni Burhan Akdağ yaptı.
İki gün önce, babamı kaybetmenin dördüncü seneyi devriyesiydi. İki gün sonra ise babamın doğum günü… Bugün ise beni doğuran annemi ilk gördüğüm gün ve yıllar sonra bir hastanenin yoğun bakım odasında, onu son kez gördüğüm ve son kez konuştuğum gün bu gün…
Hayat bu işte… Acısıyla, tatlısıyla…
VE VAZGEÇİLMEZLER…
Benim hayatımı yönlendiren dört büyük tutku… Birincisi, o meşhur "klik" sesi…
Fotoğraf…
Fotoğraf, benim için sadece bir kare değil, bir ömür boyu süren bir aşk.
İkincisi, en büyük miras… Üç evlat… Üç torun… Hayatımın en değerli kareleri…
Ve üçüncüsü… Siyah-beyaz renklerin en asil hali: Beşiktaş’ım…
En önemli vazgeçilmezim ise askeri olduğum Mustafa Kemal Atatürk.
Bugün, 30 Ocak…
Yaşanmış, dolu dolu geçmiş ömrümün yeni bir sayfası…
Bir doğum günü…
Ama belki de çoğu geçersiz sayılmış yılların yerine, yeni ve tertemiz bir başlangıç…
Çünkü bazı hayatlar, her yıl yeniden yazılmayı hak eder.
Ve her yeni yaşım, bir kez daha şu sözleri haykırmama vesiledir:
VARLIĞIM, TÜRK VARLIĞINA ARMAĞAN OLSUN!
NE MUTLU, TÜRK’ÜM DİYENE!
İyi ki doğdun Burhan Akdağ! Daha nice "klik" sesine…
Burhan AKDAĞ
Yorum Yazın