Ben yaprak dökümünü hep Nazım’ın şiirlerinde yaşadım derki büyük usta:
“Elli bin şiir roman filan okudum yaprak dökümünü anlatır
Elli bin film seyrettim yaprakların dökümünü gösterir
Elli bin kere gördüm yaprak dökümünü
Düşüşlerini sürünüşlerini çürüyüşlerini yaprakların
Elli bin kere duydum ölü hışırtılarını kunduramın altında
Avucumda ve parmaklarımın ucunda
Ama yaprak dökümüne rastlamak yine de burar içimi
Hele bulvarlarda yaprak dökümüne
Hele kestaneyseler
Hele çocuklar geçiyorsa oralardan
Hele güneşliyse hava
Hele iyi bir haber almışsam o gün dostluk üstüne
Hele o gün sancımıyorsa yüreğim
Hele sevdiğimin beni sevdiğine inanıyorsam o gün
Hele o gün insanlarla ve kendimle aram iyiyse
Yaprak dökümüne rastlamak burar içimi
Hele bulvarlarla yaprak dökümüne
Hele kestaneyseler.”
Nazım Hikmet.
Reşat Nuri Gültekin’in “Yaprak Dökümü” romanı babacığımdan bana kalan bir kitap, ben hala onu kütüphanemin başköşesinde saklar zaman zaman tozunu alır anıları tazelerim.
Sizce hayatta bir yaprak dökümü değilmidir?
Zaman zaman bazı insanlar girer yaşantımıza.
Ve sonra yavaşça çekip giderken duyduğumuz his, sanki tek bir tel saçımızın yere düştüğünde anlayamadığımız gibi.
Sonbahar yaprağı dalından düşer ve tekrar İlkbahar da daha tazesi yerine gelir, bunu biliriz ve onun gidişini önemsemeyiz.
Geçmişten bu güne tanıdığımız ve dost sandığımız kaç kişi yaşamımızın sonuna kadar bizimle?
HİÇ KİMSE …
Ve maalesef bu tip insanlar menfaati bittiğinde kopup gidiyor, bence varlığı ve yokluğu arasında fazla bir fark ta yoktur zaten.
Öyle ki bazen de onların gidişiyle boşalan yere çok daha iyileri geliyor ve hayat böylece sürüp gidiyor istesekte istemesekte.
Mesela bazıları var ki hiç gitmez yaşamımızdan , bedenen yanımızda olmasa bile anıları ve ona olan duygularımız hep kalbimizde olur, bizden uzakta bile olsa nabız atışımız kadar bize yakındır, gün gelir bugünlerdeki gibi bahar günlerini de yaşarız.
Çıkın doğaya bakın ağaçlara ne güzel çiçekler açmış değil mi?
İşte bazen böyle olur, aynen bahar dalı gibi yaşamımıza taze hava getiren, menfaatten uzak, para hırsı olmayan, güzel insanlarla da yollarımız kesişir.
Onlarla kahve eşliğinde sohbet etmekten büyük keyif alır, zamanın nasıl geçtiğini anlamayız.
Su gibi akıyor güzel geçen zaman, bir sonraki buluşmaya kadar ara sıra o güzel insanları hatırladıkça yüreğimize tatlı bir esinti geliyor. Sevdiklerimiz her daim göz bebeklerimizde özlem, yüreğimizde kıpırtı olup kendilerini bize unutturmuyorlar.
Böyle insanlar hayatımızdan hiç eksik olmasın ve inşallah özü sözü bir, dürüst insanlarla karşılaştırsın Allah bizleri.
Acı ama gerçek kayıplarımız var, zaman zaman aramızdan ayrılan, sevdiğimiz, değer verdiğimiz, özel günlerde yanımızda olmalarını istediğimiz güzel insanlar ama yoklar! Kabirleri başına bir karanfil bırakıp saygı ve sevgi ile andıklarımız, bizi dünyaya getiren, yaşamımıza yön veren o güzel insanlar annelerimiz, babalarımız, yakınlarımız gencecik yaşlarında ansızın akan su gibi bizleri yalnız bırakıp gittiler.
Kuytu köşelerde, karanlık mekanlarda, kendi kendimize kaldığımız anlarda gözlerimizden akan yaşlarla en öksüz en çaresiz halimizi kendimizden başkasına göstermemeye çaba harcıyoruz.
İnsan gözyaşı dökerken kendisini yalnız ve çaresiz hisseder, yüce yaradana en yakın olduğun andır bu zamanlar.
Aslına bakarsanız mesafeler önemli değil. Keza bazen yan yana oturduğunuz yakınınızdaki insana bile kendinizi duyuramıyorsunuz, yani en yakınınız en uzağınız oluyor. Sizin anlattığınızla onun anlattıkları o kadar farklı ki hani ruh ikizi derler ya. İşte o ruh ikizi değildir çünkü, eminim ki bu birlikteliğin sonu sonbahar yaprağı gibi hüsranla biter ama bizim taraftan ama karşı taraftan, sinir uçları ile oynanmaya başlandığı anda sigortalar atar, ışıklar söner, gerçek yüzler meydana çıkar ve final günü gelir çatar, işte o zaman yaprak dökümü yaşanır.
Gerçek hayatta da böyle değilmidir, tıpkı ağaçların yaprak dökümü gibidir insanın hüzünlü anları. Tüm dertlerini ağaç yaprakları gibi dökmek ister bedeninden, atmak ister ne varsa acı adına biriktirdiği ağırlıkları.
Herkesin bir Sonbaharı vardır diye düşünsekte, aslında her yıl insanlar da sonbaharı yaşar hem de sonbahar mevsimi dışında döker yapraklarını. “Oh der, oh be ne güzelmiş dünya”
Dışarısı günlük güneşlik olsa da bazen kar yağar, kış olur yüreklerde ama kimse farkına varmaz bunun, kısa geçen yürekteki sonbaharın.
Her yaşta yaşanır Sonbahar, bazen çocukların hayatında bile vardır, bizim onları baharda yaşıyor sandığımız anda o masum yürekler sonbaharı yaşıyor olabilir.
Geçenlerde minik Beren’imle oynuyoruz, baktım yüzü gülmüyor, “Ne oldu sana” dedim, “Annem çikolata vermedi bana” Çikolatam var ama annesi “Hayır” demişse benim vermem olmaz ki.
Acının ne zamanı, ne de yaşı olur. Herkese uğrar her evde biraz durur.
Ve hayat yaprak dökümü gibi sürüp gider…
Bugünkü köşemizin de sonuna geldik değerli okurlarım, başka bir konuda buluşmak üzere…
Herşey arzuladığınız gibi olsun..
ESRA SONGÜLER
GAZETECİ YAZAR
Esracığım kutluyorum seniSonbahar benim için çok özel bir mevsim Hele aylardan Kasım sa da …tüm yaprakların acıyla yerlere yeksan oluşu öyle anlamlı ki , sanki bir değil bir çok beden bu dünyadan göç ediyor…
Fatoş Acar
04-01-2025 22:11