Merhabalar Haber caddesi okurlarım, her geçen gün okurlarımın artması, bunların yüzbinlere ulaşması benim için bambaşka bir duygudur, sizlere ne kadar teşekkür etsem az… iyi ki varsınız…
Bilmem bilirmiydiniz, benim asıl mesleğim eğitimciliktir, Ana okulu öğretmeniyim, geçmişte 17 yıl değişik anaokullarında minicik bedenler eğitimcilik yaptım, onları ilkokula yetiştirdim, onun içindir ki, çocuk sevgisinin yeri bende bambaşkadır, sevginin adıdır anne sevgisi, Ama Anne sevgisi hiçbir sevgiye, hatta aşka benzemez, o bambaşka birşeydir, heleki dokuz ay karnında taşıyıp, küçük yaşlarından bu yana hem Anne, hem babalık yaptığın evladın senin için tektir, hayatını ona bağlamıştır… İşte Berfu benim hayatımın tek parçasıdır, tek aşkımdır o benim… Belki babalar bu yazdıklarıma kızacak ama, eminim ki anneler satırlarımın arasında kendilerinden de birer parça bulacaklardır.
Dünyanın hiçbir sevgisi evlat sevgisi kadar büyük, evlat sevgisi kadar içten olamaz. Bir annenin duyduğu sevgiyi başka bir varlığa duymak mümkün bile değildir. Bizleri yaratan Allah, neslimizin devam edebilmesi için olsa gerek, bizlere evlat sevgisi vermiş, kanımızdan, canımızdan olunca, ister istemez evlatlarımıza sımsıkı bağlanıyor, her şeyden hatta kendimizden çok onları düşünür oluyoruz.
Evlat sevgisi, sevgilerin en muhteşemidir, minicik bedeniyle, küçücük yüreklere sığabilen devasa bir sevgi, vazgeçilemez ve neredeyse paylaşılamaz bir tutku, bir bağımlılık… Tüm bunlar evlat sevgisini dillendirmede yine de yetersiz kalıyor, çünkü bu sevgi anlatılamaz, yaşanır!...O evladın gözlerinde, küçük ellerinde, tatlı dillerinde hayat bulur, yaşamın keşmekeşi içinde, sığınılacak bir limandır evlat!… Tüm yorgunluğunu, stresini alır… Öyle bir söz söyler, öyle bir hareket yapar ki bir anda her şeyi unutursun…Sorunlardan kararan kalbinde bir ışık yanar sanki…Mutlu olursun, Yavruna ait her şey kutsal bir emanet gibidir senin için, kesilen ilk saçlarını bir peçeteye sarıp saklarsın, sonradan ne işine yarayacaklarsa?… ama ben kızım Berfu’nun saçlarını hala saklarım, en önemlisi de göbek bağını bir türlü atamazsın, ya çocuğum işsiz güçsüz olursa? En iyi üniversitenin bahçesine gömdürürsün onu, çoğunlukla da bir cami duvarının arasına sıkıştırırsın…Ne kadar doğrudur bilinmez? Kuru bir et parçasından bile medet umarsın evladın için, abarttığımı sanmayın, sizler çocuklarınızın saçlarını, göbek bağlarını saklamazmısınız! en güzel günler, en güzel yarınlar onun olsun diye.
Yavrun senin herşeyindir, sana bir bardak su veren, kahveni hazırlayıp, “-Buyur anneciğim diye ikram eden onu her gece koynuna alıp uyumak istersin, başını ellerinle okşamak, sıcak nefesini hissetmek ve sen dalıncaya kadar da saatlerce saçlarını koklamak istersin…Bambaşka bir duygudur bu…O’nun masum yüzünde Yaradan’ın kudretini görürsün, bazen olur ki içindeki coşkun sevgi kabarır, kendini tutamaz, poposuna bir ısırık atarsın, ağladıkça daha sevimli olur sanki!... O bambaşka bireydir, Ya da sımsıkı sarılır, ciğerine sokmaya kalkarsın…Tüm bunların ardından Yaradan’a bin kere, milyon kere şükredersin ve o tadı, olmayanların da tatması için dua edersin… Artık komşu çocuğunun yaramazlıkları batmaz gözüne… ’’Çocuktur, doğası gereği yapacak tabii…’’diyebilirsin, düne kadar kızdığın velede, sokakta görüp de, hiç tanımadığın yaşıt çocukların yüzlerinde kendi çocuğunu görürsün için ılık ılık olur, hele de uzaktaysa yavrun? İşte onun acısı daha başkadır, her gün bir çimdik et koparırlar vücudundan, acı duyarsın, bu aşk, ne ananınkine, ne sevdiğininkine benzer…Kor eder insanı, yanarsın!... Işıklar kesildiğinde bile, sırf o korkmasın diye, en korktuğun karanlıklara dalarsın cesurca, mum bulabilmek için, hayat sinemasının aktörüyken, onunla yönetmenliğe terfi edersin…Çünkü hayatını yönlendireceğin bir baş oyuncu çoktan gelmiştir senin yerine… Aşk, bağlılık, ya da annelik içgüdüsü…Adı her ne olursa olsun…Sonsuz bir sevgi ve fedakarlık hissi ile büyütürsün evladın, defalarca aynı şeyi sorsa, sabırla cevaplarsın…Düştüğünde yüreğin toplanır, hastalandığında hep kaybetmek korkusuyla kaygılanırsın…Gecen gündüzün birbirine karışır…Belki de benim gibi ağlarsın…Hayatının merkezin de hep ‘’O’’ vardır. Herşeyi o’na göre endeksler, yaşantını sonsuz bir hizmetkarlık hissi ile O’na adapte edersin…Büyüyüp de kendi kanatlarıyla uçmaya başladığında bile sen hiç kabullenmezsin kaç yaşında olursa olsun, O senin küçük bebeğindir…
Ve ben sizler bu satırları yazarken gözümden iki damla gözyaşı aktı, bilemiyorum hasret mi, mutluluk mu, gurur mu… çünkü küçük yaşlarından bu yana okutup, büyülttüğüm, biricik kızım Berfu, birkaç gün önce sevdiğiyle Evlenip artık kendi yuvasını kurdu, bir yuvanın sorumluluğunu koydu heybesine,… İnşallah yakında minik torunlarımın bacaklarıma sarılıp “Anneanne, anneanne” dediği günleri de göstermeyi nasip etsin bana yüce Allahım…
HOŞÇAKALIN, SAĞLACAKLA KALIN, HAFTAYA BAŞKA BİR KONUDA BULUŞALIM CANIM DOSTLARIM
SEÇİL ESKİOIĞLU
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın