Bu konu uzun yıllardır kafamı meşgul ediyordu.
Araç kullanmayı hiç sevmedim ama ehliyetim var mı ? Var.
Kimlik yerine bile kullanmak için bile taşımadım, ama yeniledim gıcır gıcır bir de kaplattım, sonra koydum önemli evraklar dosyamın içine.
1989 yılında eşim ehliyet aldım diye bana araba hediye etti. Sağolsun arabam kapının önünde öylece 6 ay durdu . Yağmurlu, karlı havayı bahane ettim kullanmadım. Güneş doğdu , sonbahar yaprakları üzerine düştü , yağmur yağdı kar da yağdı bende hiç araba kullanma istediği yok , eşim baktı ki araba yerinden oynamıyor,
-Çürüyecek satıyorum . dedi
-Çok iyi olur sat dedim.
Gidiş o gidiş bir daha arabanın adını dahi anmadım.
Çok severim toplu taşım araçlarını ve insanları izlemeyi.
Otobüs , dolmuş , taksiye bir de metroyu ilave ettim şimdi bende ki keyif kimsede yok.
Birileri benim için uğraşıyor , gideceğim yere konuveriyorum, yol boyu çiçekleri , ağaçları , kuşları ve tabi ki insanları seyretmek o kadar güzel ki. Araba kullanan insanlar elbetteki bu manzaralardan mahrum kalıyor, öndeki arabaların hamlesini takip etmekten şehirler arası yolların güzelliğinden haberleri bile olmuyor.
İşte ben tüm bunlara vakıfım gece ise yıldızları , gündüz ise gökyüzündeki bulutların hareket edişini , güneşin oynayışını, uçakların arkalarında bıraktıkları izleri, kuşların danslarını, herşeyi ama herşeyi içime sindirerek izliyorum.
Gelelim toplu taşım araçlarına ;
Koltuklara oturan insanlar maaşallah buldukları yerin rahatlığından, bir de bacaklarını açarak oturduklarından ayakta durmak zorunda olan kişilerin sayısı daha da artıyor. Karşılıklı oturma yerlerindeki koltuk sayısı her vagonda yedi yedi gidiyor , ama bazıları istifini bozmadığın dan yedi kişilik yerler bazen de beş beş oluyor , gençler cep telefonlarıyla evli olduklarından , yer vermek gibi nezaketten, görgü kurallarından iyice yoksunlar.
Bazıları da belli ki gece hiç uyumamışlar gözleri hep kapalı kimseyi görmüyorlar, ya da görmek istemiyorlar. Müzik yapan gençlere hayranım onlar varsa duraklar keyifle rüzgar gibi geçilip gidiliyor
Bu araçları ben park etmek için uğraşmıyorum, onların benzinini almıyorum , sigortası , kaskosu , markası , senesi beni hiç ilgilendirmiyor. Hiç ceza yemiyor, hiç kaza yapmıyorum , yani başımı ağrıtacak hiç bir sıkıntım yok.
Hani derler ya “ Çöpsüz üzüm rahat yenir” diye, işte ben de toplu taşım araçlarını kullanırken böyleyim.
Tabi ki metroya binmek için insanlar birbirini iteliyor, ben de aralarında kalıyorum ama olsun kaçırmamak adına herşey mübahtır.
Ah bir de o söylenmelerini duysanız ;
-Biz bi inseydik.
-Kardeşim sen inmeden metro hareket edecek biz de binemeyeceğiz ne olur o koca kapının bir yerinden inin heryerinden değil, binen insanlara da yer açın.
İstanbul’u bilmem ama Ankara’da yürüyen merdivenler çok sık bozulur, Asansör de var kalabalık olduğundan yer bulabilirsek.
Bir de Belediye otobüsleri var 65 yaş üstü kartına sahip olan herkes için bulunmaz nimet ama kartın kullanımı yanlış ellerde olursa kızılca kıyamet kopuyor.
Geçenlerde otobüsteyim başı sımsıkı kapalı olanlara teyze diyoruz belki de yaşı bizden daha küçük. Hanım teyzemiz otobüse bindi kartını okuttu , şoförü hiç umursamadan durakta bekleyen yakınına uzattı elindeki kartı , Hanım teyze uyanık ama şoför hemen ikaz etti:
-O kartı alır mısın verdiğin kişiden dedi.
Teyzemiz:
-Kızıma verdim ben kullandım o da kendi otobüsünde kullanacak dedi.
Şoför “ Kartı al “ diye bastırıyor, hanım teyze hiç umursamıyor, bizler ya sabır çekerek bekliyoruz.
Otobüs milim kımıldamıyor, Şöför haklı, teyzeyi indirmeden hareket etmeyecek belli ki.
Bizler durakta yavaş yavaş indik, sonuç ne oldu bilmiyorum ama yurdum insanında bu manzaralar hiç bitmiyor işte ben bu gidiş gelişlerimde bu olayları dedektif gibi takipteyim .
Yaya geçitlerimizde sağdan gidin soldan gelin uygulaması için sanıyorum Avrupalı olmak gerekiyor. Yıllardır Kızılay’da saç örgüsü gibi birbirimizin içinden geçerek gidiyoruz, yön kavramımızı hala oturtamadık, bu gidişle de hiç olmayacak.
Ama karşıdan karşıya geçerken şu göbeğimize bağlı cep telefonlarımız ya kulağımıza dayalı ya da göz hizamız da ne önümüze bakıyoruz ne de yanımızdakine, çarpa çırpa gidiyoruz gündüz gece…
Haftaya başka bir konuda buluşmak ümidiyle hoşça kalın , sevgiyle kalın .
FATOŞ ACAR
GAZETECİ - YAZAR
Çok keyifli okudum tatlım. Arabam. Olmasına rağmen neden toplu taşımları tercih ettiğimi soranlara senin bu yazını referans göstereceğim. Çok bana tercüman olmuş. Hele şehirler arası otobüslerde her molada inerken bile kaptanlara yürekten teşekkürler ederim, şehiriçi otobüslerde önden inersem mutlaka teşekkür ederim. 50 yıldır trafikteyim 45 yıldır arabam var. İlk yıllar çok keyifliydi ama şimdi seni çok iyi anladım. Seviyorum seni
Füsun Alpay
13-03-2025 22:41