Merhabalar Haber caddesi okurlarım
Bu zamanda her ne kadar yok olmaya yüz tutmuş olsa da ben yine de sevgi ve merhametin bir çok hastalıkları iyileştiren ilaç olduğunu unutmamamız gerektiğine inanıyorum.
Bir arada yaşamın en önemli iki kaynağıdır.
Sevgi ve merhametten ruhsal huzur ve barışın en yüksek mertebesine ulaşılır.
Kendisine sevgi ve merhamet
hisseden bunları çevresine karşı da uygular. İçsel huzuru yakalar.
Huzur insanın içinde oluşur, içinde yoksa dışarıda nasıl bulsun?
Hepimiz huzur istiyor, ama gerçekten sevgi ve merhametten doğan huzuru yaşıyor, yansıtıyor muyuz?
Hayır.
Her geçen gün felaket boyutlara ulaşan ayrışmalara
çarpıyoruz:
- iyi kötü
- her seferinde yeni yeni türeyen, insanları şeytanlaştıran, canavarlaştıran düşman profilleri.
Ayrıştırmayla karşılaşmadığımız bir an bile geçmiyor sanki.
Çok olmadı yakın geçmişte korona döneminde elimizde objektif veriler olmaksızın insanları dışlayıp, suçlayıp, günah keçisi ilan etmedik mi?
Oysa yanıldık. Asıl sorumlular bugüne dek hatalarını düzeltmediler.
Ya da Rusya? Biri savaş ilan ediyor ve o topraklarda yaşayan vatandaşların hepsi de belkide savaş istemiyor.
Biz nereye geldik, ne yaşıyoruz?
Ya da biz hep burada mıydık, böyle miydik, başka yerde, hiç başka değil miydik?
Noldu da çok basit, hiç düşünmeden manipülasyonlar, propagandalar, düşman ilan eden insanlar tarafından istenilen yöne doğru sürüklenebiliyoruz?
Bize bir zararı olmayan insanlara düşmanca tutum içinde olup barış huzur insanlık diye haykırmak oldukça paradoks değil mi?
Ne kadar absürt, değil mi?
Bütün bunların insanları ayırarak çıkarlarına odaklı ve amaçlarına ulaşmak isteyenlerin dışında kime ne faydası var. Bu insanların sevgi, merhamet ve barış, huzur ile işi yok. Onların tek bildikleri ve istedikleri sadece güç ve kontroldür.
İnsanları düşmanlandırdığımız da hepimizin insan olduğunu unutuyoruz.
Ayrımcılığın her türüyle insanları karanlıkta görür ve onların daha kötü insan olduğunu düşünür ve öyle hareket ederiz.
İnsanları düşmanlaştırırken ama böylece içimizdeki karanlığı ve negatifi onlara rahatlıkla yansıtabiliyoruz.
Sorunlarımızı onlara yıkıyor, çünkü bunların sorumluluklarını almaktan kaçıyoruz.
Günah keçileri yaratıyoruz, ( bizimle ilgisi bile olmayan) haksızlığı bir yere kanalize ederken kendimizi iyi insan gibi gösterme gayretindeyiz. Bu tutumun dünyanın daha huzur ve barış içinde olmasına katkı sağlamadığını trajik bir şekilde gözlemliyoruz.
Kötü bir şeyin değişmesi için önce kendi içimizde bunu iyiye dönüştürme sorumluluğunu üstlenmeden mümkün olmayacağını anlamamıza da engel teşkil etmektedir.
Sorunların, felaketlerin nedenini başkalarına yüklemek, yüklenmek yerine sevgi, merhamet, alçakgönüllülük kaynaklı çözüm yolları bulmak için angaje olmalıyız.
Barış ve huzur en küçük hücrede başlar, içimizde.
Gerçek barış ve huzur ister kendimize ister dış dünyaya karşı ancak kendi sorunlarımıza karşı agresif olmayan, saygı dolu bir yaklaşım ile oluşur.
Herkes kendisinden sorumludur…
Haftaya başka konuda buluşmak üzere kalın sağlacakla
HANIM DEMİRBAŞ
UZMAN SOSYAL PEDAGOG VE
AİLE DANIŞMANI
Yorum Yazın