En büyük zevkim, sabahları o ilk kahvemi içtiğim bir saattir. Kaçta yatarsam yatayım, alarmı, sekiz saat sonrasına kurup uyanma alışkanlığım yirmi yıldır devam ediyor. O altmış dakikalık keyif esnasında günümün nasıl geçeceğini hissediyorum. Çıkar balkonuma sade kahvemi içerdim ya, havalar soğuk bu aralar, ben yine masamın başına geçeyim,
Çın çınnn. Haydaaaa whatsapp tan bir mesaj
Yirmi yıllık evli bir arkadaşım, eşinden ayrılacağını yazmış. “Haklarım nedir?” diye soruyor.
Hayati bir mevzu ya, bilhassa cevap vermiyorum ama aynı iletiyi üçüncü kez yollayınca gerildim. Sinir uçlarım yine diken diken oldu..
Bana boşuna tsunami kadın demiyorlar, estimmi, karşımda kimse duramaz benim, patladım... dinamit gibi..
-Yahu ben avukat mıyım? Uzmanların pek çoğu kırk yaşından sonra alınan kararların çok yıkıcı olabileceği ile ilgili sözlerinden de mi haberin yok, hem senin yirmi yıldır aklın nerdeydi bu zamana kadar?
Oh beeee rahatladım…
Havada soğuk ama olsun dışarı çıktım, her ne işim varsa ters gitti, sanki sol tarafımdan uyanmışım.
Hadi bunu da geçtim, son günlerde benim aklım bana bile yetmiyor,
Derken, allame-i cihan bir arkadaşım da takacak bir şey bulamadığından, ona yazdığım bir kelimeden dolayı beni defterinden sildiğini yazıyor.
Silllll.. ne olmuşki, ben küllerimden tekrar doğarım, Hiç yani
“insan” kelimesinin yerine, “yaratık” kelimesini kullandım diye bir insanın defteri dürülür mü Allah aşkına? Vicdansızlık ta dizboyu bu zamanda.
Hayatın gürültüsünden kurtulmak, beni davranışlarıyla şaşırtan, kırmaya devam eden insanları umursamamak için, dirileri bırakıp ölmüş yazarlara sarılmışlığım çok olmuştur. Hiç unutmam, gene böyle bir üzüntülü günümde kendimi Kadıköyde bir kitapçıya attığımı çok iyi hatırlıyorum.
Hayata çoktan küsmüş bir görüntüsü olan bir adam vardı kasada. “merhaba” desem de oralı olmuyor.
Öylece dikilmiş bekliyorum.
Sonra kendine gelip O “buyurun” deyince, ben de,
“Tutunamayanlar” dedim. “Var mı?”
-Kime tutunamayanlar?
-Kardeşim, dalgamı geçiyorsun benimle, Tutunamayanlar kitabını soruyorum, Oğuz Atay’ın
Suratıma baktı, baktı yine de ukala tavrı ile yok hanımefendi yok…
Tavsiyeniz diyecek oldum, ama atamın bir ömür gülmemeye yemin etmiş bir hali vardı.
Neyse, gidip raflarda kısa bir aramadan sonra getirip bir kitap verdi, etiketine baktım, tam kredi kartımı uzatacağım zaman
-Dur!” dedi.
Durdum.
“Bu kitabı okuyup intihar eden kişiyi duydunuz mu?” soruyor.
Tövbe tövbeee. Ya arkadaş, ben ilk kez gördüğüm kitaptan intihar edeni nereden bileyim,
Ve sonunu getirmeden kendimi dışarı attığımda kuşlar gibi bir hafiflik hissettiğimi hatırladım bugün..
Karşınızda muhatap olduğunuz bir kimse, hangi şartlarda ne yapar, nasıl davranır? Hele de kendinizle yüzleşmenizi ve yaranızı bizzat görmenizi sağlar.
Kitap okumayı çok severim ben, ama böyle bir kitapçı ile karşılaşmakta hiç hoş değildi sanki..
Bugünlükle bu kadar köşemiz doldu Haftaya pazartesi başka bir konuda Habercaddesinde bu köşemizde buluşmak üzere kalın sağlacakla.
Seçil Eskioğlu
Gazeteci-Yazar
Yorum Yazın