Aslında bugün, yasak ama ölümsüz bir aşk hikâyesini kaleme almak üzereyken, sarışın güzelim benim Hülyamla deniz kenarında bir kafede oturmuş sohbet ediyorken, laf lafı açtı döndü bana , “Dikkatli yaz kız göze batıyorsun, çekemiyorlar seni bayan tsunami diyorlar sana “ deyince iştahım kaçtı,
-Sen de mi Brütüs!” diyecektim, olmadı. Çünkü haklıydı da.
Kasılıyorum!
Onu yazma, şunu yazma, bunu yazma……. Yeter daaaaaa….
Üç yıldır Haber caddesindeyim, kolayı sanırsınız siz her hafta yeni bir konuyu işlemek..
Ne yazsam?
“Kadınım ben” Tabiki kadınım ben , niye kadınları yazmıyorum ki, kendimi yazsam narsist diyorlar erkekleri yazsam Feminist,
Varsın ne dertlerse desinler, ben kendimi seviyorum ama beni değil kadınları yazacağım.. Kadın gibi kadınları…
İnsanların birbirleriyle, kalıplaşmış cümlelerle konuşup anlaştığı bir devirde, ben de bu sözün cılkığını çıkartsam hiç fena olmaz.
Sözüm erkeklerden bazılarına, onlar kendilerini bilirler, saygın olanlarına, benden de saygılar.
“Kız dediğin, İstanbul gibi olmalı. Fethi zor, Fatihi tek”
Genelde bazı erkeklerin kendi aralarında konuştuğu bir söz bu!
Onların egemen olduğu her toplumda, kadın denen şey, her zaman düzen için bir tehlike, bir tehdit olarak görülmedi mi?
O her zaman, eksik bir etek!
Öylemi?
Ne bileyim işte, geçenlerde okumuştum, Sokrates’in filozof olmasına neden olan karısıydı ha!
Sokrates evinin yolunu tutmasını bilmez, karısını sürekli ihmal ederse, kim buna sessiz kalabilirdi ki?
Erkeklik sendromu, taaa o zamanlardan beri kadınların başına bela değil miydi?
Durum böyle olunca, O kadın denen eksik eteğe erişemediğiniz vakit, onu devirebilmeniz gayet mümkünken, bunun yolunu yordamını öğrenmeniz gerekecek!
Öncelikle bu devirde, bir kadına rahatça ulaşmak için elinizin altında her türlü donanım olduğunu bilip rahatlayın.
Önceleri avlanmaya gitmek için giyinip kuşanma derdiniz vardı. Şehirdeyseniz her hangi bir cafe de bi kahve molası vermek yeterli olacaktır, bırakın beklemeyi, Bu devirde aynı anda birkaç kuşu birden avlayabileceksiniz.
Evvela telefonla başlayın, diyorum. Kısa bir mesajla “Günaydın” diyebilirsiniz.
Ürkütmemek kaydıyla, hemen arkasından çaldırın da…
“Nasılsın?” deyin hal hatırını sorun, havadan sudan iltifatları yağdırın, Şaşırtın onu “Dünya ahret bacımsın benim” deyin. Kadınlar bu söze çok duyarlıdırlar. Artık kötü bir niyetinizin olup olmadığını sorgulamayacaktır da inanın.
Telefonla başlayıp, whatsapplarla devam edeceğiniz kontaklarla, size güven duymasını telkinleyin. Hatta bir muhafazakâr havalarda olsun bu yaklaşım. Ne de olsa sizlerin tabiri kadın, şeytana ceketini ters giydiren bir yaratıktı ya!
Bu devirde yaşayan her bir kadının internette yer almış profil sayfası da var, sıra ona da gelecek. Sayfasına en güzel çiçeklerden yollayın ki, “Kötü niyeti olsaydı bunu açıktan yapamaz bu” diyecek. O bu durumu kabul ettikten sonra, sıra iltifat etmeye geldi. Yağdırın! Birine iltifat etmekle ne kaybınız var? Nasılsa, biri olmazsa diğeri olacak. Güzel sözlerle ruhunu kazanmaya çalışın. Baktınız oralı olmuyor, anlamıyor, dozu artırın…
Gene anlamıyorsa, ağzından laf almaya çalışın. Belki de gönlünde başka biri var? Gerçi her kimse peşindeki, onu da bir şekilde yok edip uzaklaştırırsınız. Bu hiç de zor değil! Gerçi taa başında “eksik etek” demiştiniz ama hayalleriniz yavaş yavaş suya düşmeye başladı gibi geliyor bana. Belki de bu kadın fazlasıyla donanımlı olmalı ki niyetinizi anladığı an uzaklaşmaya başladı bile. Erişemediniz işte! Sıra geldi devirmeye.
İstanbul’un fethi gerçekten kolay olmadı. Şimdi iş en zoruna geldi. Onu her taraftan kuşatacaksınız. Önce telefonlarına ardı kesilmeyen mesajlar, diğer yandan her ne kadar sosyal platforma üyeyse her birine girip, yazacaksınız. Onları açıp okumak zorunda kalacak. Geceleri uykusunun en derin anında tekrar telefonu elinize alıp çaldıracaksınız. Hele de çalışıyorsa, en adapte olması gereken iş saatlerinde bombardımana devam! Yıldıracaksınız onu, nasılsa “evet” diyecek bir gün! Baktınız ki bu bir çınar ağacı cinsinden, kılı bile kıpırdamıyor. Başka bir profile bürünüp başka bir insan olarak onunla irtibata geçeceksiniz. Hani önceden, her türlü yolunu tıkayıp nefes bile aldırmamıştınız ya, şimdi başka bir insanın kılığıyla yeni bir profile bürünüp karşısına çıkma vakti geldi.
Nedir onun zaafı? İşi nedir, gücü nedir? Bu bir sanatçı mıdır? Sporcumudur? Yoksa bir yazar mı? O yazarsa, sizde duayen bir Editör olun! Eleştirin onu, bakın nasıl dökülecek… Yok, dökülmüyor mu? O halde hiç kusura bakmayın, her kuşun eti yenmiyor demek. Sanırım o sizi devirecek. O Aristo’nun ilk defa tabiri caizse, “eksik etek” ismini verdiği kadın, yakında size o eteği giydirecek. Ama mahkemede ama cemiyetin içinde….
Bilmiyorumartık
Siz İstanbul’u fethetmeye kalktınız ama baksanıza bu kadın, dünyayı fethetmiş. Görmüyormusunuz onun elinde keskin bir kalem var, Hasizde o belinizdeki silahı indireceksiniz…. Ve final… KADINIM BEN !
Haftaya başka bir konuda habercaddesinde buluşmak üzere kalın sağlacakla, dostlarım…
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın