Bir gün sohbet sırasında Japonya’ya gitmiş bir arkadaşım bana ;
-Bilirmisin Seçil, dünyanın en kalabalık şehri Tokyo’dur, ama burada bir kadın günün her saatinde, hiçbir şekilde sözlü veya fiziki tacize uğramadan dolaşabilir diyordu…
Acı acı gülmüştüm,
Peki düşünelim bakalım, İstanbul’da bu mümkün mü… Mesela üç, dört kadın arkadaş bir araya gelsek, haydi felekten bir gece çalalım desek gecenin bir vakti Beyoğluna çıksak, sonra !…. Az çok tamamlayabilirsiniz değimi boşta kalan cümleleri … Mesela
Bence kadın olmak , daha küçük bir kız çocuğu iken kamusal alanda güvende olmadığını öğrenmek demek. Bence kadın olmak parkta, bahçede, sokakta, meydanda, sahilde, otobüste, akla gelen her yerde her an sözlü veya fiziksel tacize uğrama ihtimalinin bilincinde olmak demek.
Bence kadın olmak kendini savunmak için aikido, kickboks yapmayı öğrenmek demek.
Tabiki her şey bu kadarla bitse neyse, kadın olmak zordur,
Bence kadın olmak iyi bir eğitimci olmak demek,
Bence kadın olmak iyi bir ahçı olmak demek
Bence kadın olmak iyi bir temizlikçi olmak demek…
Yıllarca duyduğumuz cümleler vardır. “Kadının yeri kocasının yanıdır”, “Kadın annedir”, “Kadın iyi yemek yapmalı, temiz olmalıdır” , “Kadın çalışmaz, evinde oturup çocuklarına bakmalı” gibi. Tabi ki kadının görevleri var, aynı erkeklere yüklenenler gibi ama farkındaysanız kadına yüklenen her sıfat bağımlılık barındırıyor. Kocana bağımlılık, çocuğuna bağımlılık, evine bağımlılık.
Bilirim ki insanlık sadece ne erkekle var olur ne de sadece kadınla… İşte bu yüzden insanlık tamamlansın diye kadın olmanın hakkını veririm bilirim yerkürede birlikte, kadın-erkek yan yana yürüyebilmenin aslında insanlığın tek yürüyüşü olduğunu işte bu yüzden kendimi bilirim, ne aşağıda ne yukarıda, kadın-erkek aynı göz hizasında.
Fedakârlık yapmam! çünkü bir çıkar uğruna kendimi feda etmek insanlığıma yakışmaz veriyorsam özümden, gönlümden veririm, çünkü bilirim içimde bitmez tükenmez bereketin kaynağı var…
Bana sevgiyle ikram edileni geri çevirmem, gurur yapmam, alırım, ama vereni de verileni de onurlandırmayı bilirim tıpkı toprağın tohumu filize dönüştürerek onurlandırdığı gibi… Hele kendi onurumu hiç kaybetmem! Kadınlık onurum, benim tacımdır beni baştacı eden de kraldır.
Yeri geldiğinde içimdeki savaşçı kadını kullanırım, çalışıp, çabalar, kimseye muhtaç olmadan ayaklarımın üstünde dururum yeri geldiğinde içimdeki anaç kadını kullanırım, besler, üretir, bağışlar, sevgimle şifalandırırım yeri geldiğinde içimdeki prenses kadını kullanır, gelen yardımı kabul eder ve ben de başka bir cana elimi uzatırım hem öğrenir hem öğretirim, en çok da sevgi ve şefkat yayarım. Bilirim çünkü ben aşktan yaratıldım.
Erkeği ne üstün görürüm ne de rakip bilirim ki ben insan tezahürünün dişi temsilcisiyim insanlık, sadece ne erkekle var olur ne de sadece kadınla işte bu yüzden her kadının içinde bir erkek, her erkeğin içinde de bir kadın vardır muhtaç olduğumdan ya da kendimi ispat için değil, dengeyi sağlamak için uzatırım elimi bir erkeğe... Bilirim ki bir kadın aydınlandığında bir erkek uyanır bu dünyada…
Ben insanlığın kadın halinde tezahürüyüm, bilirim ki kadınlığın hakkını verdikçe insanlığı tamamlarım…
Neyse haftaya başka bir konuda buluşmak üzere kalın sağlacakla
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ-YAZAR
Yorum Yazın