"Kan Bağı mı, Kalp Bağı mı?" Hayatta en acıtan şeylerden biri, en güvendiğiniz insanların aslında sizin iyiliğinizi hiç düşünmemiş olduğunu fark etmektir. Bazen bir ömür aile gibi gördüğünüz, birlikte güldüğünüz, dertleştiğiniz insanların, sizin ilerlemenizi değil, düşüşünüzü beklediğini öğrenirsiniz. İşte o an, gerçek yalnızlıkla tanışırsınız. Yalanlar…
Önce küçük bir aldatmacayla başlar, sonra büyür ve sizi içine çeken bir tuzak haline gelir. Daha da kötüsü, bu tuzağı kuranlar sadece bir kişi değil, belki de tüm ailenizdir: anne, baba, kardeş...
Size karşı birleşmiş, bir oyunun parçası olmuşlardır. Güvendiğiniz insanların sizi kullanmış olduğunu anladığınızda, tarifsiz bir acı hissedersiniz. Çünkü sevgiye inanmışsınızdır. Ama gerçekler yüzünüze çarptığında, en büyük ihaneti yaşayan bir insan olursunuz.
Gerçek aile, insanın başarısını istemeyen, düşüşünü izleyenler değil, ona destek olanlardır. Sevgi, karşılık beklemeden yanınızda durmaktır; yalanlarla, ihanetle kirletilmez. Gerçekten sevdiğiniz birine yalan söyler misiniz?
Onu kendi çıkarlarınız için kullanır mısınız?
Hayır! Çünkü sevgi böyle bir şey değildir. Hayat, bize bazen en önemli dersleri en acı şekilde öğretir. En büyük güveni duyduğumuz, kalp bağı ile ailem diye kabul ettiğiniz insanlar tarafından ihanete uğramak, ağırdır ama aynı zamanda insanı güçlendirir.
Gerçekleri gördüğümüzde, artık yalnızca kendimize güvenmemiz gerektiğini anlarız. Ve işte o an, aslında ne kadar güçlü olduğumuzu fark ederiz. Düşmekten korkmamak gerekir. Çünkü düştüğümüzde yanımızda olmayanlar, zaten hiçbir zaman bizimle olmamış demektir. Gerçek aile, kalp bağıyla değil, kan bağıyla kurulur. O yüzden bazen bazı insanları geride bırakmak, aslında kendimizi kurtarmaktır.
Burhan AKDAĞ
Yorum Yazın