Geçenlerde çalışma odamda ki kütüphanemde, gözüme yıllar önce okuduğum bir kitap takıldı “HAYAT ZOR AMA BENDE KOLAY BİRİ SAYILMAM”
Sizlere bireyler yazmak için bilgisayarımın başına, sabah kahvemi yudumlarken geçmiş yıllar gözümün önünden film şeridi gibi geçti, düşünebiliyormusunuz, sevmek, sevilmek Allahın bize bir lütfu, ama herşey karşılıklı olmalı, tek taraflı aşk, acıdan başka birşey vermez insanın eline aslında seviyor sizi ama bunu her zaman hissettiremiyor, adı üstünde; denir ya kapalı kutu bu oysa kadınların geneli, karşısındaki erkeğin duygularını paylaşmasını, kulağıyla da duymak isterler. Şu var ki bazı erkekler için hislerini söylemek, malını mülkünü kaybetmek kadar ağırdır…
Ortada bir gerçek vardı Türk toplumunda yaşanan aşklar çabuk şahlanırlar ama nasıl? “Ben duygularımı anlatamam, sen anla” diyerek olmaz! Çoklarını tanıdım ben, , kimi var mutluysa paylaşır, mutsuzsa içine atar, gerçi her ilişkinin bir parça da molaya ihtiyacı var ama duygularını hiç paylaşmasını bilmeyen biriyse bu, gerçekten onunla işiniz var! Sen “tamamen mutluyuz” dediğin an, film kopuyor, hadi devam et! olmuyor işte, olmuyor dostlarım … olmayınca olmuyor zorlamanın anlamı yok… Bu kez kadının içini şüphe kurdu kemirir durur… Acaba başka bir kadın mı var?
Benim fikirlerimi sorarsanız , kıskançlığı, çıkmaz bir sokak gibi görüyoru, insan, şüphelerini yoğunlaştırırsa, yaşıyor zaten. Halbuki bu tip yaradılışta olanlar hakkında düşünmemiz gereken çok daha başka yollar var. Şahsen hep şunu söylemişimdir hep evlenme arifesindeki kızlara , erkeğin sana olan ilgisiyle sarhoş olmadan evvel, onun annesine olan davranışlarını araştır! Çünkü erkekler üzerinde yapılan araştırmalara bakılırsa, onlar annelerine nasıl davranıyorsa, size de aynen öyle davranacaklar. Elbette bazı istisnaların, şu söylediğim düşüncelerimi bozacağını sanmıyorum.
Yaşadığı duyguları sizinle açık ve net paylaşan, sizi ne önünde ne gerisinde bırakıp ta yanında olmanızdan hoşlanan, öz güveni sonsuz bir kişiye kapıldıysanız, sorun değil. Ne var ki, hiç konuşmadan, sizin onu anlamanızı bekleyen, kızdığını söylemeyip tavır alan, hele de sevdiğini hareketleriyle belli etmeyi tercih etmiş bir erkekse bu..
Aman amann! sanki mübarek içindekileri paylaşsa, kafasına gökten taş düşecek, o kendisiyle olan bu çelişkiyi çözümleyemezse, üzecek sizi. Bu tavrın, bu dengesizlik gibi gördüğünüz iletişimin bence üç sebebi var..kim bilir belki de çocukken kendisini uykusunda seven bir babanın oğludur O, sizin şımaracağınızı zanneder, ya da bir kadınla kötü bir geçmişi, korkuları vardır onun, Entel biriyse eğer, sevgisini söz ile değil de hareketleriyle belli etmeyi tercih etmiştir..
Keşke ona sevdalanacağınıza, gidip de bir Japon balığına âşık olsaydınız dermişim ben… Baksanıza, bütün sevginizin tamamını onunla olan ilişkinize transfer etmişseniz, şarjınız da bitecek. Aslında bu yanlış bir bağlanma, her şey karşılıklı olmalı.
Duygularını gizleyerek, sessiz iletişime duyarlı olan bir erkeği anlamak için, bir Japon’u anlamak lazım lazım demişti, Japonya ya seyahat etmiş bir arkadaşım ve devam etmişti çünkü onların doğası böyle, bir insanla sohbet ederken, açık açık hissettiklerini söylemektense, telepatik ilişkiye girmekten hoşlanırlar, dahası senın de kendilerini sustukları halde anlamanı bekleyen bir milletin huzurundasın. Bütün bunlar şu demek; Duygularını belli etmeyen bir kişiyle gönül bağın varsa, Japon toplumunun iletişim şekline vakıf olmak, yaradılış farklılıklarını kabullendirecek seni oradaki yaşayarak öğrendiklerin, o tecrübeler nedeniyle, sana önceden isyanları oynatan hayatının yönetmenini yadırgamayacaksın, susarsa sussun, sen onu anlayacaksın…
Yazacak konuşacak o kadar çok şey var ama… Neyse diyelim köşemizde doldu zaten, haftaya başka bir konuda buluşmak üzere kalın sağlacakla dostlarım
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ-YAZAR
Yorum Yazın