“O sabahı gel bana sor" diye devam eder Yusuf Nalkesen'in Hicaz şarkısı.
Ne zaman gözlerim uzaklara dalsa, hep onu hatırlasam, aklımdan bir türlü atamasam, ne zaman gelip tıkansa boğazıma düğümler, bir şarkıya ya da türküye sığınmak da nedir? İşin kolayına mı kaçıyorum bilmem.
İtiraf edeyim mi? Evet biraz öyle.
Çıkış noktam oluyor böyle zamanlar da başkasına ait sözlere dayandırmak yazımı.
Gitmek mi zor kalmak mı zor?
Ben burada benim canım arkadaşım Nevin’in de izni ile onun başından geçen acı bir süreci anlatmak istiyorum.
Nevin; dışa dönük, şen şakrak ve kendini çok iyi ifade eden lise arkadaşım, canım o benim.
Geçmişte mutlu bir evlilik yapmıştı, hatta üniversiteye hazırlanan kızları var.
Geçen yıldı, kasvetli bir havada cafede beraber oturmuş kahvelerimizi içiyorduk. Kalbini acıtan sırrını gözyaşları arasında benimle paylaştı .
“Kocasıyla hiç mutlu olmadığını, ondan ayrılmak istediğini ve sürekli şiddet gördüğünü, aldattığından da şüphelendiğini söyledi “ sesi titriyordu.
Çok şaşırdım bildiğim kadarıyla araları gayet iyi görünüyordu bununla da kalmadı Nevin eşiyle ilgili çok olaylar yaşadı. Hatta bir aralar uzaklaştırma kararı bile aldırmıştı.
Biri size böyle bir şey söylediğinde aslında amacı sadece size derdini anlatmak olmuyor.
Nevin belki de “Çok haklısın, bütün erkekler böyle” cümlesini duymak ya da cesaret verecek birkaç söz bekliyordu benden. Bunları duymak belki de yüreğini ferahlatacaktı ama ben doğru adres değildim, bu konulara yabancıydım.
Birlikte kurulan bir yuvada insanların yürüdükleri anlamlı yolda iniş çıkışların olduğunu, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını biliyordum.
Hatta bir arkadaşımın sözünü hiç unutmam, iş kendi evliliğinden açılınca dönmüş bana demişti ki “Ah Esra hiç birşey göründüğü gibi değil, dört duvar arasında neler geçer bilemezsin.”
Ne derseniz deyin, sonuçta herkes kendi bildiğini yapıyor, anlattıkları ile elbette bende kötü hissettim, empati yaptım ve kendimi onun yerine koydum.
Nevin’in acısına ortak olmak isterdim ama biliyordum bu yolun tek kişilik bir yol olduğunu. Gerçi fazla yorum yapmadım yuvarlak cümlelerle geçiştirdim.
Ve finale gelelim mi?
Sonra ne mi oldu derseniz, tahmin edebildiniz mi bilmiyorum kocasından boşanmadı.
Geçenlerde sosyal medyada kendi hesabında bir fotoğraf paylaştı eşiyle sarmaş dolaş “Aşkımız 18 yaşında diye” Bir tek ben anladım o resimde ki Nevin’in kederini, hüznünü saklamaya çalıştığını, gülümsedim sadece.
Fransız ünlü yazar ve filozof Jean-Paul Sartre demiş ki ” İnsanın özgürlüğü, kendisine yapılanlara karşı takındığı tavırda gizlidir”
Ünlü yazarın sözleri ne kadar doğru değil mi?
Gerçekten de insanlar tepki verirken nadiren dürüst oluyorlar.
Çünkü dürüst davranmak bir bedel ödemeyi gerektirir. Bu bedeli ödememek içinde genellikle özgürlüklerinden vazgeçerler.
İşte Nevin’inde yaptığının tam da bu olduğunu düşünüyorum. Alışkanlıklar, çocuklar, çocukların okulları, kredi ile alınmış evler, arabalar, tatiller, sosyal çevre, tek başıma ayakta durabilir miyim soruları.
Pişmanlıklar ama yine de kendine söz geçirememek.
Gelin burada bir söz verelim kendimize :
Kalbimde ve beynimde korkuların yer etmemesi için ne olursa olsun her şeyi göze alacağıma ve hayat yolunda kendime karşı dürüst olacağıma…
Söz mü?
Biliyorum çok zor. Ama imkansız değil.
Gitmek mi zor, kalmak mı zor?
Ben gitmeyi seçerdim. Kalmanın zorluğunu anlatılanlardan biliyordum çünkü.
Gitmenin zorluğuysa içinde götürdüklerini yanında götürememek.
Beraberimde götüremeyeceğim herkese... Sevgi ve minnetle.
Bu yazımızda böyle oldu sevgili okurlarım,
Hoşçakalın, Hoş kalın.
Bayramlarımızın gerçek bir bayram tadında geçmesi dileğiyle, hepinizin bayramını kutluyorum.
ESRA SONGÜLER
HABER CADDESİ EDİTÖRÜ
Yorum Yazın