Yine sizinle buluştuk sevgili Habercaddesi okurlarım;
Bilirmisiniz Tahir ile Zühre’nin hikâyesini? Karşılık beklemeden sevmeye en güzel örnektir bakışmadan görmeye, konuşmadan dinlemeye, dokunmadan hissetmeye ve de hasret ile yanıp gülümsemeye benzer sevdanın tadı bin acıya bedel ödenir de vefa bile aranmaz maşukun gölgesinde. Karşılığı gönüle düşen ateştir, uykuyu çalan hayaldir. Belki de birazcık umut, sevgilinin gönlünde ayrılan bir köşeye…
Gençtim henüz gençliğin verdiği bir heyecanla o mutlu günü iple çekiyordum, hayatımdaki ilk tekmeyi, benim herşeyim, canımdan çok sevdiğim kızımdan yediğimde, gençliğin verdiği toylukla tökezlemiştim. Bu da nesi? Aradan çeyrek asrın üstünde bir zaman geçse de, bugünkü gibi hatırlıyorum da; kızımın bu eyleminden ötürü bir anne adayı olarak sadece heyecan değil, gurur da var işin içinde hele de uykumdan uyandıran bir gümbürtü olursa, zevkle yatağımda oturup, içimdeki o bilinmezi dinliyordum resmen küçüğüm, acaba sen nasıl bir şeysin böyle? kalecinin attığı bir gol sevinci benzeri bir coşku, hoş bir heyecan artık gerisi geldiğinde alışıyor insan. Bir kez daha vursa ne olur…. Ah şimdi oynuyor, yok sağ taraftan vuruyor, şimdi de tekme attı, geldi gelecek derken dünyaya teşrif ediyorlar zaten
Er ya da geç, o tekmenin bir bedeli, onu dünyaya geçiren ebe hemşireden poposuna bir osmanlı tokatı ile geri dönüyor… ve ağlamaaaa işte dünyanın en mutlu anı… Ne kadar ilginç dimi?
Bizlerin onlarla ilk iletişimi, henüz karnımızda taşırken tekme tokat başlıyor, sonrası malum.
Düşe kalka büyüyorlar. Hem de ikisi beraber. Bebeğin boyu santim santim uzarken, annenin yüreğindeki merhamet, o inanılmaz şefkat, değişimlere uğrarken, sorumluluk yüklenmeyi öğreniyor. Ana ve kuzusu. Bir de bakmışsın ki büyümüşler, En yakın arkadaş gibi olmuşlar birbirlerine arkadaş… okurum ben ne olursa birgün yine bir yerde okumuştum diyor ki “Çocuklarınızla arkadaş olmayın, siz onun annesisiniz!”
Niçinmiş O? Yok, bana göre bir şey değil bunlar?
Aslında düşünseniz, ha öyle ha böyle, aynı kapıya çıkmıyor mu? Otorite kokan hiçbir öğretiden hoşlanmıyorum.
Seni seven, sana dost olan bir kimse, bu evladın da olabilir, her neyse, zaten saygı duymak zorunda kalacaktır. Babam beni ikide bir “höst” diye çağırmış olaydı, onu bu kadar sevmiş olmamın mümkünü var mıydı sanıyorsunuz?
Hem zaten ben genetik bir özellik olarak, astrolojik haritamda ateş elementi taşımıyor muyum? Bu şu demekmiş; Ateş elementiyle donatılmış bir kadın, anne olmakta zorlanır.
Ne olacak şimdi? Eh ben de arkadaş olurum:)) Ne fark eder? Olduk bile..
Ve sonra… birtanem biriciğim Berfum büyüdü genç kız oldu… sonra gönlünü kaptırdı lise çağlarındayken okul arkadaşına ve o da bir yuva kurdu…
Hayat öyle birşey ki, zaman o kadar hızla akıp gidiyor ki… bugün tarihe baktım da, kızımın yuvasının bacası bir yılı aşkındır tütüyor, inancım sonsuz o baca sonsuza dek tütecek, çocukları olacak, derken torunları tabiki bizler o günleri göremeyeceğiz ama bu bayrak yarışı hep sürecek….
Bugün yine efkanlandım, kızım aklıma geldi.. birkaç gündür göremedim, özledim mi ne… Kartal sahilinden adalara doğru bağırmak istiyorum. Berfuuuuu Seni Seviyorummmmmmmmm…..
Kalın sağlacakla
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ -YAZAR
Yorum Yazın