İnsanın, bu dünyadaki en kıymetli varlığı, yaşama sevincinin sebebi evlattır. Büyütüp yetiştirdiğin, gözün gibi baktığın, üstüne titrediğin candır evlat…
Henüz 19 yaşında, Elazığ Üniversitesi Tıp Fakültesi 3.sınıf öğrencisi Enes Kara geride bıraktığı bir not ve video kaydıyla yaşamına son verdi…
Üniversiteye girdiğinde ailesinin baskısıyla cemaat yurduna verilmiş; zorunlu kıldırılan namazlar, mecburi dini kitap okutmalar ve tıp derslerinin yoğunluğu yüzünden kendi anlatımıyla “yaşama sevincini kaybetmiş”…
Çok ama çok acı! Enes’in ölümünden daha da acı gelen cenazesini almaya gelen babasının sözleri:
-“Ben de yaklaşık 30 yıldır Risale-i Nur okuyorum bir zararını görmedim! İntihar nedeni yanlış gösteriliyor cemaat evi yüzünden değil intiharı!” dedi…
Evladı yitip gitmiş, Risale-i Nur’un zararını görmemiş! Meczup olsa bunu diyemez! Beyninizi yemiş Risale-i Nur, kalbinizi kemirmiş, vicdanınızı kurutmuş! Daha büyük ne zarar olabilir?!
#EnesKara
Alın size gerçek bir hikaye
Dinlerin insan üzerinde yarattığı travmaya örnek
Enes Kara Tıp Fakültesi öğrencisi 19 yaşında intihar ederek hayatına son vermiş
Ailesi zorla cemaat yurdunda kalmasını istiyor
Geride bıraktığı videoda söylediklerinden bir bölümü .....
O zamanlar da istemiyordum ama ailem zorluyordu ve haftada 1-2 gün geliyordum ya da yılda 1-2 hafta yatılı kalıyordum çok da zor değildi bir de en fazla üniversiteye kadar gelirim zaten diye düşünüyordum. Burda vakit namazları zorunlu. Cemaat şeklinde kılıyoruz namazdan sonra ders var vs. 30dk sürüyor yaklaşık her vakit, günlük 1 saat burda olan kitaplardan okuman zorunlu haftanın 3 günü cemaat dersine katılman zorunlu yemekleri yine öğrenciler yapıyor, haftanın 1 günü temizliği yine biz yapıyoruz.
Sabah namazıyla uyanıyorum, okula gidiyorum geliyorum, akşam namazı, yemek, okuma, yatsı namazı, cemaat dersi sonra saat 10 zaten ertesi gün tekrar 6.30 gibi tekrar namaza uyanıyorum.
Pazartesileri böyle , diğer günler de cemaat dersi yok bir tek 8 de serbest oluyorum, hafta sonu da benzer yine 3 saat gibi bir şey kalıyor ve kalan zamanda adam akıllı ders de çalışamıyorum çünkü psikolojik olarak yorgun oluyorum.
Bu 2 sorunu ayrı ayrı düşününce aslında katlanalamayacak şeyler değil ama bunları birleştirince tüm yaşama sevincimi alıyor, özgür hissetmiyorum kendimi 24 saatten kendime ayırabildiğim 3 saat falan.
Buna ek olarak dönem sonlarında okuma programı oluyor 1 hafta boyunca sabahtan akşama kadar burdaki kitaplardan okuyorsun telefonuna falan da el koyuyorlar. Düşünsene bir dönem buna katlanıyorsun sonra ara tatil diye seviniyorsun ama yok zorla okuma programı var. Yazarken bile kötü oluyorum. Her günüm stresle geçiyor, saçım dökülüyor arada beyazlar var (bir süredir okulu saldığım için eskisi gibi değil gerçi artık).
19 yaşımı asla böyle hayal etmemiştim.
Anlıyor musun bu şekilde yaşamaya katlanamıyorum. Bu şekilde yaşamaya mezun olana kadar katlansam bile ne ailemin baskısı bitecek ne de yaşamaya değer bir hayatım olacak. Ha, belki iyi bir hayatım da olur ilerde doktorlar daha insancıl şartlarda çalışır ve ailem bir şekilde anlayışla karşılar ya da ailemle bağımı keser ve başka bölüme geçerek içinde bulunduğum durumdan kurtulabilirim ama bunu yapmak için herhangi bir motivasyon ya da yaşama sevincim de kalmadı artık.
Son zamanlarda tek düşündüğüm 2 kız kardeşim.
Onlar benden daha fazla baskıyla büyüyecekler en basitinden şu an biri lisede ve ortaokulu imam hatipte okudu ve liseyi imam hatipte okumak istemedi. Ama onun fikrinin ne önemi var ki şu an ailemin zoruyla imam hatipte okuyor yine. Yarın öbür gün açılmak isterse? Ya da benim gibi dinden çıkarsa? Hayat on(lar)a da zindan olacak benim gibi.'
Kalın Sağlacakla
SEÇİL ESKİOĞLU
Yorum Yazın