Hayattayken en zor şey nedir?
Bir insanın hayalleri mi, başarısızlıkları mı, yoksa omuzlara yüklenen sorumluluklar mı? Hayır, hiçbir şey insan etini yüklenmek kadar ağır değil. İhanetin, yalanın, vefasızlığın ruhunuza saplanan ağırlığı, işte bu bir insan yükünün tarifsiz acısı.
Ben hayatta her acıyı, her kaybı kaldırırım, yaşadığımın acının tadını da çıkarmayı bildiğimi sanırdım. Meğer insanın en yakınlarından aldığı darbelerin ağırlığı, hiçbir yükle kıyaslamanın imkansız olduğun daha iyi anladım.
Bir zamanlar, aynı sofrada ekmek böldüğüm insanlar, Birlikte güldüğüm, ağladığım, hayatlarını geçmişte omuzladığım insanların bir gün sırtıma hançer saplayacağını asla düşünmezdim. Aslında hançerin soğukluğu değil, saplayan ellerin kimin olduğunu bilmek yükü daha da ağırlaştırıyor.
Böyle anlarda doğal olarak içimdeki o derin boşluğa bakarak. "Neden?" diye sormadan edemiyorum. “Neden en yakınlarım bunu yaptı? Neden onlar hayatımdaki en ağır yük oldular?” İnsan sevdiği, inandığı kişiye nasıl zarar verir? Gözlerimin içine sevgiyle bakanlar, ya da baktığını sandığım insanlar nasıl olur da bir anda sırtını döner dönmez hançerler? Bu soruların cevaplarını ararken ne yazık ki kendi içimde kaybolup gidiyorum. Bulduğum cevap ise, içimde bambaşka bir yaraya dönüşüyor. İşte bu yara bambaşka bir acı...
Geceleri uyuyamıyorum, İçimde biriken kırıklıklar, kalbimde yankılanan sessiz çığlıklar uykularımı benden çalıyor. Kendimi her defasında, bu yükten kurtarmak istedim. Ama ne zaman özgürlüğümü hafif hissedecek olsam, o yükün izi yüreğimde hep yankılandı durdu, Meğer taşıdığım şey kırılmış GÜVEN’nin kalan kemikleriymiş.
Bir insanın yalan söylemesi, sadece bir kelime değildir. O yalan, güvendiğiniz kişi ile aranızda adeta bir uçurum oluşmasına neden oluyor. Her yalan, uçurumu daha da derinleştiriyor eğer kalmışsa sevgi köprüsünün taşlarını tek söküyor. Geriye sadece çok derin bir boşluk kalıyor. Ve o boşluğa baktığınızda ise kendi düşüşünüzü izlemek zorunda kalıyorsunuz
Bazen kendi kedime çok kızıyorum. Neden inandım? Neden sırtımı döndüm? Ama sonra: en büyük yanılgımın, herkesi kendim gibi olması sanmam. Sıkıntı burada işte herkes benim gibi samimi değilmiş. Benim gibi sevmemişler. Benim gibi taşımamış.
Ama şimdi yükü bırakıyorum. Bana kazık atanların, yalan söyleyenlerin, arkamdan konuşanların isimlerini bir zihnimden tek tek siliyorum. Onlar bana hayatta en değerli şeyi yaptılar. Şimdi omuzlarımda yalnızca kendi sorumluluğumun dayanılmaz hafifliği hissettirdiler.
Çünkü artık biliyorum: Taşımak zorunda olmadığım hiçbir yük, benim huzurumdan daha değerli değil. Ve biliyorum ki, onları çok fena yıktım yıkılmaya devam edecekler, ben ise yeniden inşa oldum. Daha da güçlendim. Beni yok sayarlarken, unuttukları bir şey vardı aslında yeniden doğmamı sağladılar.
Ve siz, bu satırları okuyanlar… Hayatınızdaki yükleri inceleyin. Kimin ağırlığını taşıdığınızı fark edin. Belki de artık vakit geldi: Yüklerinizi bırakın ve sadece kendiniz için yürüyün. Yalnızca hak sahipleri için omuz verin. Ve asla unutmayın: Hayatta en ağır şeyi taşıyabilirsiniz, ama en hafif şey, o yükü sırtınızdan atabilme cesaretidir.
Burhan AKDAĞ
Yorum Yazın