Ben geçmişte anaokulu öğretmeniydim, 16 yıl anaokullarında eğitmenlik yaptım, çocukları anne kucağından alıp, okula kadar yetiştirirdim, çocukları çok severim, sonraları öğretmenliği bırakıp, bildiğiniz gibi gazeteciliğe başladım.
İşte bugünde 23 Nisan çocukların bayramı olduğundan, eski anılarımı yaşamak için Erenköydeki eski okuluma gitmiştim, okulun bahçesinde cıvıl cıvıl çocukların arasında eski günlerimi yaşıyordum…
Eski anılarım aklıma gelmişti, ne güzel günlerdi o günler, çocukların gösterilerini izlerken, birden ne olduğunu anlayamadım büyük bir uğultu ile yerden gelen darbe ile irkildim, ardından müthiş bir sarsıntı başladı, çocuklar korkudan eteklerime sarılıyorlardı, canlarım yaaaa.........
Neyseki sarsıntı fazla sürmedi.. Çocuklarını izlemeye gelen anneler, babalar çocuklarını kaptıkları gibi boşluk bir alana gitmişlerdi bile,
Şaşkınlıklar içerisindeydim, ne yapacağımı şaşırdım, arkadaşımın sözleri aklıma geldi, o hep sakinlikten yanaydı,
“Sakin, Seçil sakin ol “ derdi… Evet sakinliğimi korumalıydım,
insanın aklına ilk sevdikleri yakınları geliyor, benimde sevdiklerim annem babam, kızım torunum, damadım ve kardeşlerimdi. Telefon. Telefonum nerede? Panik!
Neyse ki sallantı fazla sürmedi, durdu, önce kendimi toparladım, telefonum neredeydi, sonra aklıma geldi, Telefonum yatak odamda yatağımın başında etajerin üstündeydi, kaptığım gibi ilk Annemi aradım, yok telefon çalışmıyor ki, çıldırmamak mümkünmü, yine arkadaşımın sözleri aklıma geldi…
“Sakin Seçil sakin ol”
Anladım ki panikle birşey olmuyor sakinliğimi koruyarak, bir kez daha yapıştım telefona yok, yok, hatlar çalışmıyor, çıldıracağım, aklıma WhatsApp üzerinden aramak geldi ama Annem yaşlıydı zaten, o bilmezdi ki WhatsApp ı onu bıraktım kızımı aradım, onada ulaşamıyordum, yine sakinliğimi korudum, aklıma başka bir fikir geldi, Bende, kızım Berfu’da iPhone telefon kullanırdık, bu telefonlarda bir uygulama vardı, “ FaceTime” hemen uygulamayı açtım, kızım çok bekletmedi, açtı telefonu, görüntülü görüşüyorduk. Canım benim o da çok korkmuştu, torunumu kucağına almış, sokağa çıkmıştı, tatil günü olduğundan damadımda yanındaydı, onları görmek içimi ferahlattı, Kardeşlerim aklımdan çıkmıştı bile, canım Berfu’ğum benim… Sağlıklı ya bu yeter…
Kısa bir görüşmeden sonra yeniden annemi aramaya başladım sonunda açılmıştı telefonu, oh beeeee
Onlarda çok korkmuşlar dışarı çıkmışlardı…. Deprem gerçeği varken endişelenmemek eldemiydi…
Deprem anında evi terkedin !. Niye ?
Arkadaşımın sosyal medya sayfasında daha dün okumuştum diyordu ki..
“Japonya’da deprem olduğunda bir anons yapılır
Deprem anında kapalı yerlere sığının, dışarıda kafanıza tabela düşebilir,
Bizde ise dışarı çıkın, eviniz çökebilir”
Evet doğru… Ev çökebilir, peki niye… çünkü bizde çimentodan çalınır, demirden çalınır, sonra ev tepenize yıkılır işte…
Bende İnsan sağlığı herseyini üstünde gelir de, herkeste değil demekki…
Hemen duaya başlarlar, “Allahım koru beni” iyi de Allah sana akıl vermiş, fikir vermiş, sen malzemeden çalarsan o ne yapsın ! Değil mi…
Evden çıktım, Maltepede sahile yürüyorum, baktım ki herkes çimlere sere serpe yayılmış, kamp sandalyeleri, masalar, çadırlar, dolu… iyi de birader, bunları yapacağına niye sağlam yerde oturmuyorsun, niye !
Biz daha çok ararız bu soruların cevaplarını, da bulamayız, ne yapalım, böyle gelmiş, böyle geçer dünya
İşte bugünde yazımızın sonuna geldik, İstanbul’lu hemşerilerime büyük geçmiş olsun dileklerimi iletmek isterim… bilirsiniz benim günüm pazartesi… Pazartesi ye yepyeni bir konuda buluşmak üzere, kalın sağlıcakla.
Seçil Eskioğlu
Gazeteci - Yazar
Yorum Yazın