Bir çok danışanımdan ağlayarak şu cümleleri duyuyorum:
‘Anlamıyorum. Hep aynı, hasta ruhlu insanlar beni buluyor.
Onları mıknatıs gibi çektiğimi hissediyorum ya da onlar beni.
İlk başta çok yoğun ve tutkulu oluyorlar. Birden her şey değişiyor. Yaşlı insan ruhuna bürünüyor sanki. Aramayı kesiyor. Beni eleştiriyor. Bunu dile getirdiğim de, yanlış anladığımı, algımın bozuk olduğunu ve histerik olduğumu, her şeyi abarttığını ve dramatize ettiğimi, saçmaladığımı söylüyor. Kendisinin değişmediğini söylüyor. Ama eskisi gibi sevgi dolu olmadığını hissediyorum. Beni küçümsüyor, aşağılıyor.
Artık neyin yanlış neyin doğru olduğunu bilmiyorum.
Sonra peşinden koşmaya başlıyorum, biraz ilgisi için dileniyorum. Bundan da rahatsız olduğunu diyor. Ruh hastası gibi kırıcı sözler sarfederek beni çok kırıyor.
Sürekli kavga ediyoruz. Sonra aramalarımı açmıyor, evde cezalı gibi oturuyorum. Ve çok korkuyorum. Onu kaybetmekten o kadar çok korkuyorum ki adeta bedenim ve hayatım felce uğruyor.
Ben ben olmaktan çıkıyorum, kendimi terk edilmiş hissediyorum. Onsuz yaşayamayacağımdan eminim. Suçlu hissedemiyorum ve öyle olduğum için utanıyorum: çaresiz, güçsüz, küçük, bağımlı.
Sonra kendime soruyorum:
O gerçekten haklı mı acaba ?
Her şeyi gerçekten ben mi yanlış yapıyorum acaba?
Onu gerçekten daraltıp bunaltıyorum acaba?
Gerçekten çok mu yapışkanım acaba?
Gerçekten ben normal değil miyim acaba?
Dayanamıyorum. Kim olduğumu artık bilmiyorum.’
Sevgiye özlem duyan Co bağımlıları, hayatlarını otonom yaşama konusunda becerikli değillerdir, çünkü kendilerini hiçe saymaktalar. Genelde kendilerini ruhu sorunlu/hasta, zayıf, bağımlılıkları olan, duyguları istismar eden, obsessif veya psikopat insanlara kitlenip duygusal bağımlı hale getirmekteler.
Her Co bağımlı farkında olmadan karşısındakini yeterince sevdiğinde, ilgilendiğinde, desteklediğinde sorununun olduğunu kabul ettireceği, sonra profesyonel yardım alacağı , dolayısıyla ilişkinin mükemmel olacağı inancındadırlar.
Fakat hiç bir şey mükemmel olmamaktadır.
Co bağımlı yeniden, yeniden hayal kırıklığı yaşamakta ve kırılmaktadır. Her ne kadar yardım etmek için çabalasa da karşısında ki değişmeyecektir.
Kendileri değişmekteler. Kendisini karşısında ki insanda kaybetmektedir. İlişkiyi reel algılama kabiliyeti yok olduğu için ilişkinin ne kadar yıkıcı olduğunu, ilişkiyi iyileştirme umudunun olmadığını, kendisini yıkıma doğru giden bir hızlı tren olduğunu algılayamaz.
Co bağımlıları farklı bir realitede yaşarlar. Sözel saldırıların, aşağılamaların, tutulmayan sözlerin üstünü örterler. Kullanıldıkları hissini, istismarları, aşağılanmaları ignore ederler. Onların realitesine göre bağımlılığı bir şekilde seçmişler ve her seferinde özlem duydukları ve hayal kırıklığıyla sonuçlanan sevginin resmini çizerler.
Ya da yine farkında olmadan hayatın acı dolu ve kaotik olduğuna karar vermişlerdir ve iyiye güvenemezler.
Kendi duygularını, algılarını, ihtiyaçlarını, isteklerini, umutlarını bastırırlar ya da ignore ederler.
‘Yanlış insanları çekiyorum.’
yanlış insanlara çekiliyorum demektir. Burada yanlış ile kendisini iyi hissetmediği durum kastedilmektedir.
İçgüdüsel olarak karşındakini kurtarabileceğini hisseder.
Farkında olmadığımız farkında olmadığımızı gözü kapalı bulur.
Kurtarıcı kurbanını bulur, sonunda kendisi kurban olur. İhtiyaç duyulan kişi olma bağımlılığının kurbanı olur.
Bu bağımlılığın kökü çoğu durumda çocukluğa dayanmaktadır.
Ne yaptıysa da annesinin ve veya babasının (yeterince) sevgisini, ilgisini görmeyen, onu görmeyen, korkutulan, değersiz ve önemsiz hissedilen bir çocuk başka neler hisseder?
Karşılaştığı sevgisizlikten dolayı kafası, kalbi karışmıştır. Duygusal açıdan tamamen zorlanmaktadır. Denemeye devam ederse, seçileceğini düşünür. Suçluluk hisseder, çünkü sevilmeye değmez olduğuna, anne ve veya babasının mutsuzluğunun müsebbibi olduğuna inanır. Kendisi hakkında normal olmadığını düşünü. Her çabasının tek bir şeyde kanalize olduğunu deneyimler:
affetmek.
Kendisini güçsüz ve terk edilmiş hisseder. Tutunacak birini ararken geri çevrilmektedir. Sevgi ararken duygusal istismara: aşağılanma, görmezden gelme, bir benliğin/varlığın tamamının yıkımı gibi maruz kalmaktadır. Bu yara çok derindedir. Ömür boyu iyileşmek için çığlık atmaktadır. Sevgi diye bağırmaktadır. Nasıl bir his olduğunu hiç deneyimlemediği sevgi için bağırmakta. Sevgisizliğe maruz kalan sevgiyi sandığı şey: anne ve babanın gözüne girmek için vermeye çalıştığı ve onlar tarafından yıkıma uğrayan benliğidir. Kim ve sevginin ne olduğuna dair hiç bir fikri yoktur.
Her karşılaştığı partnerde farkında olmadan aynı şeyi zorla canlandırmaktadır: hiç ulaşamayacağı kişi için savaşmak. Çocukluğunda yaşadığı dram partner seçimini yönetir. Seçilen partnerler sevgisiz anne/babanın temsilidir. Seçimini anne/babasını kurtaramadığı için hissettiği suçluluk duygusu belirlemektedir. Farkında olmadan çocukluğundaki aile içi atmosfer belirlemektedir, böylece her yıkıcı ilişkide kendisini tanıdığı bildiği vatanında hissetmektedir.
Sevgisizlikle deneyimi belirlemektedir.
Ailesinden gördüğü ilişki anlayışı belirlemektedir.
Hiç almadığı ama bir kerede olsa alma isteği belirlemektedir: sevgi, destek, onay, kabul görme.
Düşününce absürt, paradoks ve saçmalık, anormal gibi gelse de geride bıraktığı kabusu tekrar yaşama isteği,
Co bağımlıları aynı kabusun içine kendilerini atarlar. Her ne kadar zeki, başarılı, akıllı olsalar da ya da ilişkinin yıkıcı olduğunu, kendilerine ve hayatlarına iyi gelmediğini bilseler de başla şekil yapamazlar. Çoğu bile bile lades diyebilir.
Yalnız tek başına bu durumdan çıkmaları çok zordur.
Çoğu insan çocuklukta yaşanan travmaların sonsuzca dek tekrarladığını anlamamaktadır. Fakat deneyimleneni, tanıdık geleni tekrar etme dürtüsü herkeste aynıdır. Buna tekrar etme kuvveti de denebilir, çözümlenmesi gerekeni çözümlemek içindir, maalesef yanlış yol ve yöntemler ile çözümlenemediği için sürekli tekrarlanmaktadır.
‘Tanıdık gelen’ insana vatan, yuva duygusunu ane kadar berbat olsa da, ne kadar acı olsa da - vermektedir.
Emniyette olma hissini vermektedir, çünkü insan orayı tanımaktadır.
O zamanın çocuğu farkında olmadan her seferinde bu sefer olacak diye o acıyı tekrar yaşamaktadır, yani anne/babasını kurtarmak kendi güçsüzlüğüne, kendisine karşı duyduğu utanca ve suçluluk duygularına karşı savaşı yenmek. Bu savaşta asla galip gelinmedi, gelinmez de. Yine kendisinin kaybıyla yani kendisini hiçe saymak ile bitmektedir.
Co bağımlıları kendi benliklerini tekrar kazanmaları için uzun süre savaşmak zorundalar, ama bu sefer birilerini kurtarmak ve gerçekte yardımını istemeyen insanlar için değil kendileri için.
Co bağımlıların davranış şekilleri çocukluk döneminde yaşadıkları travmalarla baş edebilmek için geliştirdikleri hayatta ve ayakta kalma mekanizmalar üzerine kurulmuş olduğunu fark etmeleri gerekmektedir.
Bireyler kendilerine ve diğer insanlar diye ayırt etme hissiyatı geliştirmelidirler.
Kişisel sınırların olmamasının sevgi ve ilgi ile ilgisinin olmadığını, kendisini inkar etme, kendisinden vazgeçme olduğunu öğrenmelidir.
Vermenin kendisini kurban etmesi anlamını taşımadığını, sevginin kesinlikle acı çekme demek olmadığını öğrenmelidir...
HANIM DEMİRBAŞ
UZMAN SOSYAL PEDAGOG VE
AİLE DANIŞMANI
Yorum Yazın