Bugün benim doğum günüm.
Öyle mutluyum ki bir yaş daha büyüdüm diye.
Hayatımda her yeni yaş biraz daha mutluluğa sürüklemiştir beni.
Bundan sonra da böyle olacağına inanıyorum. Bu bir teselli değil.
Gerçekten böyle olacağını düşünüyorum. “Nedeni ne olabilir?” diye düşündüğümdeyse birçok fikir geliyor aklıma.
Artık “yaşlanmak” değil “yaş almak” diyoruz, yani yaşlanıp ta bir yere çekilmiyoruz, içimizdeki çocuğu öldürmeden o coşku ile yaşamaya devam ediyoruz. Bu arada olgunluğun yaşa bağlı birşey olmadığını yıllar önce anladığım için de kendimi şanslı hissediyorum. Zaman hızlı geçiyor. Her geçen yıl yaşadığım anın değerini daha iyi anlıyorum.
Ama içimde ki doğum günü heyecanı her yıl biraz daha azalıyor. Önceki yıllarda haftalar öncesinden başlardım doğum günü partisi hazırlıklarına.
Bütün arkadaşlarımı önce evde, sonra yaşım ilerledikçe artan arkadaş sayısı ile birlikte dışarıda bir yerlerde toplanıp kutladım doğum günlerimi.
Herkes hep bir ağızdan “İyi ki doğdun Esra ” derdi. Anlamını çok da bilmeden, pek de hissetmeden.
Yıllarca arkadaşlarımın doğum günlerini herkesten önce, gece yarısını geçtiği anda kutlardım. İnsanları mutlu ederdim doğum günlerinde onları hatırlayarak. Sonraki yıllarda ne kutlama yapmak, ne de başkalarını kutlamak eski haz ve heyecanını vermez oldu.
Yıllardır doğum günlerini hiç atlamadan hatırladığım arkadaşlarımın bir çoğu artık kutlama yapmıyorlardı. Bu bana mı özel diye düşündüm önce, sonra anladım ki herkes büyümüştü. Kutlama düşünecek hal kalmamıştı kimsede.
Artık herkes “hayat telaşı” diye bir bahaneye sığınıp, uzaklaştı birbirinden hala da uzaklaşıyoruz. Daha bir vefasız oluyoruz yıllar geçtikçe.
Büyüdükçe çevremdekilerin sayısı artıyor, ama sayı arttıkça uzaklaşıyor herkes birbirinden. Karakterler oturuyor. Arkadaşların sayısı artıyor, dostların azalıyor. Taşlar yerli yerine oturuyor.
Şimdi cep telefonu var, mesajlar atılıyor doğum günlerinde. Masrafa gerek yok, mail atılıyor iki cümle hatta sosyal medya var, duvara bir doğum günü mesajı yazdın mı, kutladın demek oluyor.
Ne sesini duymak var, ne yüzyüze bakmak teknoloji sağolsun.
Eskiden “doğumgünü hediyesi” diye bir kavram vardı, küçük yada büyük farketmez amaç hatırlanmaktı, artık bir mail ya da mesaj yetiyor kutlamaya.
Biz büyüdükçe dünya mı kirleniyor, yoksa biz mi görmeye başlıyoruz artık kirini. İkilemde kaldım ama bir gerçek var ki, “zaman geçiyor” Aslında zaman değil geçen, ömrümüz. Herkes küçüklere diyor ki “Bugünlerin kıymetini bil” diye de, kim yaşıyor acaba her kıymetli gününü doya doya, tadını çıkararak.
Dünyaya kaç defa geleceğiz ki !
Bu yıl yeni yaşımı sıcak bir ülkede kutlamaya karar verdim. Önceden uçak biletimi almıştım uzaklara çok uzaklara gidecektim, sıcak sıcacık yerlere, Miami’ye…
Uzun bir yolculuk olacaktı, kolay değildi Türkiye’den kalk dünyanın öbür ucuna git. Her şeyimi önceden hazırlamıştım, yanımda çok bavul götürmek istemiyorum çünkü alışverişlerimi oradan yapıp onlarca bavulla geri dönmeyi planlıyorum.
Günler öncesinden hummalı bir çalışma ile bugün yani 15 Ocak için hazırlıklara başlamıştım bile.
Nişantaşı’nda ünlü modacı arkadaşım o geceye özel şahane bir elbise tasarlamıştı. Tabii ki elbisemin altına giyeceğim ayakkabılarım da özel tasarımdı, o gün Nışantaşı’na gitmişken kuaförüme uğramadan olmazdı. Yeni yaşıma yeni stil saç yaptırmak istedim. Kendimi kuaförümün sihirli ellerine bıraktım sonuç mükemmeldi.
Rumeli Caddesi üstünde şık bir Cafede kahve pasta molası günümün yorgunluğunu aldı. Buralarda park yeri sorunu olduğu için bazı yerlere şöförümle gitmeyi tercih ediyorum, o günde öyle yapmıştım. Şöförümü aradım gelip beni almasını söyledim, on dakika geçmeden yanımdaydı, paketleri aldı eve doğru yola çıktık.
İstanbul’un yoğun trafiğinden bıkmış biri olarak şehire biraz uzak bir yerde müstakil villamda yaşıyorum. Nihayet eve geldik, içeri girdiğimde küçük bir sürprizle karşılaştım.
Gideceğimi bilen evimdeki hizmetliler minicik bir kalp pasta ile beni karşıladılar, birlikte yaşgünümü kutladık. Vazodaki güller dikkatimi çekti, sağolsun benim canım arkadaşım yaaa hiç unutmaz özel günlerimi.
Şimdi ben bunları yazdım ya, siz merakla bekliyorsunuz Miami maceralarımı değil mi?
Benim güzel dostlarım bende küçük bir espri ile “mesela” böyle olsa demek istedim.
Zenginlik güzel şey, hayali bile güzel.
Herşey zamanında güzel ben de şimdi bu zamanların tadını çıkarmaya çalışıyorum.
İyi ki doğmuşum, iyiki güzel bir ailem, dostlarım arkadaşlarım var benim…
Hepinizi çok seviyorum, bir yaş daha olgunlaşmış olarak yeni yazılarım da buluşmak üzere hoşçakalın.
ESRA SONGÜLER
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın