Gecenin bir saatinde bugünkü yazım için bilgisayar başına geçtiğimde ne yazacağıma dair aklımda birşey yoktu.
Şimdi ben “BORÇ” diye başlık atınca, bakıyorum herkes aklından aynı şeyi geçirdi “Para”
Napolyon da demiş ya “Para, Para, Para” diye… O kişisel, ben farklı açıdan girmek istiyorum !
Borç deyince herkesin aklına para geliyor da “Minnet borcu, Vatan Borcu , Vefa borcu vs.” liste uzun daha da uzatabilirim, bunlar ilk etapta hiçbirinizin aklına gelmedi değil mi?
Minnet Borcu…
Sözlüklere bakarsak derler ki:
“Birinin iyiliğine karşı kendini borçlu durumdan kurtarmak için, karşılık olarak bir iyilikte bulunmak” yazar, bana sorarsanız :
Minnettarlık bir iyilik, hediye, yardım ya da iyi bir durum karşısında hissettiğimiz içten bir şükran duygusudur.
Bence minnettarlık duygusu, kişinin iç huzurunu ve mutluluğunu arttırmanın yanı sıra kişiler arası etkileşimleri geliştirerek toplumsal iyiliğe de katkı sağlar.
Temelinde “cömertlik”, “zerafet (incelik)”, “armağan” gibi kelimeleri bulunduran hoşnut hissetmeye dayalı bir kavramdır.
Psikolojinin penceresinden bakarsak minnettarlığın tanımına ilişkin dikkat edilmesi gereken bir nokta, çoğu bireyin “minnettar olmak” ile “minnet etmek” kavramını birbiri yerine kullanmasıdır. Minnettarlık, minnet duygusu ile aynı şey değildir.
Minnet, fayda görülen bir iyiliğe karşı zorunluluk ve borçlu hissetmeye bağlı olarak karşılık vermeyi içerir. Bu nedenle beraberinde olumsuz duygular getirir. Minnettarlık ise hoşlanılan bir yaşantı halidir.
Minnettarlık kelimesi ile beraber sıklıkla anılan ve değinilmesi gereken diğer bir kavram da benim görüşüme göre şükran duygusudur. Şükran duygusu minnettarlığı da içine alan daha manevi ve soyut bir kavramdır. Minnettarlık, gözle görülebilen davranışların ortaya çıkmasına daha uygun bir kavramken, şükran duygusu içsel süreçleri kapsamaktadır.
“Yine bizi akademik kelimelerle boğma” dediniz, hepinizi duydum bazı şeyleri anlatırken akademik açıklamalar da yapmam gerekiyor hemen somurtmayın. Okumaya devam edin, başlıyorum anlatmaya…
Minnet Borcunu bilemiyorum ne derece anlatabildim ama bunun yanı sıra birde önemli olan Vefa Borcu var.
Vefa Borcu :
“Vefa İstanbul’da bir semt adıymış meğer,
Vefasızlar sarmışken etrafı,
Vefalılar cezalandırılıyorlarmış meğer.
Zor günlerde yalnız bırakanlar “
Diye şiir devam ediyordu.
Vefa borcu neydi?
Neydi vefa yoksa şairin dediği gibi İstanbulda bir semt adımı?
Bence değildi elbet…
Çoğu insan minnet ve vefa duygusunun aynı şey olduğunu sanır.
MİNNET duygusu egonun duygusudur; tehlikelidir ve çoğu kez zarar vericidir, hem duyana hem duyulana. Minnet duygusu değer bilmez. Minnet, vefasızdır.
Bir adam, bilgenin yanına yaklaşıp ona, “Falanca senin arkandan kötü konuşuyormuş” demiş.
Bilge gülümsemiş, “İnanmam” demiş; “Ona hiçbir iyiliğim dokunmadı ki”
VEFA duygusu, Ben’in duygusudur; sevgiyi, bilgeliği ve iyileştirici gücü arttırır.
Bugünkü sen olmana destek vermiş, senin üzerinde emeği olan kişilerin değerini bilmeyi, onları takdir etmeyi ve onlara şükran duymayı kapsayan, iyileştirici, geliştirici ve bütünleştirici en derin duygudur.
Vefa duyan birey, kendisine verilen değere, emeğe, desteğe, yardıma layık olduğunu bilir ve şükran duyar. Kendisine yapılan yatırımın hakkını vereceğine dair inancı tamdır. Vefa duygusu değer bilir çünkü vefa duygusuna sahip kişi kendisini değerli hisseder ve bu değeri yansıtır. Vefa duygusu duyana da duyulana da kendisini iyi hissettirir.
Değerli hissettirir, yararlı hissettirir, şükran dolu hissettirir, İNSAN hissettirir.
Vefa bir erdemdir.
Özetle; Minnet duymak değersizlik duygusunun, Vefa duymak değerlilik duygusunun dışa vurumudur.
Minnet duygusu geçicidir ve çok kısa vadelidir. Vefa duygusu uzun vadelidir ve ömür boyu hissedilir.
Vefa duygusu harika bir geçmişi tamamlayış ifadesidir., “İNSAN olmak” bilincinin turnusol kâğıdıdır.
Çünkü vefa duyuyorsanız değer bilensiniz.
Vefa duyuluyorsanız değer verilensiniz.
Hem değer bilen, hem değer verilen birey olmak, İNSAN olmaktır.
Ve Vatan Borcu !
TV’lerde bir haber içinizi kavuruyor…. Gencecik, henüz daha yirmisinde bir yakınınızın oğlu, Vatan borcunu ödemek için gittiği askerlikte bir çatışma sonucu bu dünyaya veda etmiş, şehit olmuş.
Hayat ne kadar acımasız değil mi, hele ki o şehit evliyse, birde henüz emeklemekte olan bir evladı varsa işte o zaman acınız kat be kat artıyor, bağrınıza taş basıyorsunuz…
“VATAN SAĞOLSUN” diyorsunuz.
Gözlerinizin ıslandığını, boğazınızın düğümlendiğini biliyorum.
Bugünkü yazımda böyle oldu ne yapalım…
Başka bir yazıda buluşmak üzere sağlıkla kalın.
CELAL KODAMANOĞLU
Haber caddesi Genel Yayın Koordinatörü
Yorum Yazın