Bu haftaki yazımda sizlere birikimlerimin nasıl koleksiyonlara dönüştüğünü anlatmak istiyorum.
Belki içinizde bazı arkadaşlarımız da benim gibidir küçük şeylerin mutluluğunu yaşıyorlardır.
İnsanların hobilerinin olması inanın hayata bakış açısını değiştiriyor, ruhuna farklı bir zenginlik katıyor ya da bu benim için böyle. Birikimlerimle ilgili araştırmalar yapmayı seviyorum okuyor, notlar alıyorum ama bu bilinçli toplamaya başladığım zamanla ilgiliydi. Bilinçsiz olanlar çocukluğumda kaldı.
Çocukluğumda sakızlardan çıkan artist fotoğraflarıyla başladım bu işe sonrasında artistlerin ev adreslerine mektuplar yazarak onların o dönemde siyah - beyaz imzalı fotoğraflarıyla albümler yaptım. Kimler yoktu ki, ortaokulda bir öğretmenim onları arkadaşlarıma gösterirken yırtıp attı , bu benim o an o dersten ve o öğretmenden soğumama sebep oldu ama hala elimde bir çok fotoğraf vardı, onlarda şimdi küçük kardeşim de duruyorlar.
Pullar, kibritler , sigara kutuları, kağıt peçeteler birikimlerimi farklı yönlere çevirdi. Artık yakın akrabalarımın , komşularımın tek tük kalmış fincanlarına ve pasta ya da yemek tabaklarına dadanmıştım. Anacığım bir tabağı kırılsa takımım bozuldu diyerek , yakınlarına verirken o güzelim porselenlerini aklım onlarda kalıyordu. Annemin dağıtması benim toplama duygumu geliştirdi, artık yengemin , teyzemin fincanları , tabakları birbir benim oluyordu.
Yetmişli yıllarda babamın verdiği harçlıklarla eskicileri dolaşmaya başladım. 1977 yılında evlendiğimde , antikacıları geziyor onlarla sohbet ediyor ürünlerin tarihçesini , ülkelerini öğreniyor, bulabilirsem kitaplarını alıyordum.
İlgi alanım küçük büyük kutuları sahiplenmeye başlattı beni. Ahşap üzeri el boyaması Rus kutuların figürleriyle ilgili hikayelerini komşumun Rus gelininden öğrenip içlerine yazmaya başlamıştım. Her kutumun içinde hediye ise getireninin ismi , tarihi ve nerden geldiği yazılıydı ve numaralandırıyordum belki 500 adetin üzerinde kutu mevcuttu. Bunlar porselenden - gümüşe, ahşap kutulardan farklı materyallere değişiyor. Vitrinlerde, çekmecelerde yerlerini alıyordu, sonrası biblolara uzandı, hiç bir şeyin sonu yoktu ki…
Bu arada duvarlarımı doldurmaya başlamıştım , biraz galeri geziyor ressamlarla tanışıyor o an ruhuma hitap eden bir resim bulursam ayırtıyor ve sonrasında alıyordum. Benim üstat ismi aradığım yoktu , önemli olan o an ki duygularıma hitap etmesiydi. Genelde manzara , çiçek ya da meyve olmalıydı manzaralarda yol ağırlıklıydım, kış bembeyaz karlı manzarasına ağaçların çıplak , kurumuş dalları , Sonbaharın yerlere dökülen altın sarısı yapraklarına ağaçlarda görünmeye başlayan kuş yuvaları, akarsular sazlıklar, otlar iştirak etmeliydi.
Ve ben koltuğumda kahvemi yudumlarken o resimlerin içlerine girmeli o yollarda yosunlar, kozalaklar ,at kestaneleri toplayarak yürümeliydim bunları eşime anlatırken
“Biz şu ülkede bu yolda seninle yürümüştük” diyordum o da sanki o anı görüyormuş gibi beni başıyla onaylıyordu. Başlarda itiraz ederken resim sever olmuştu ve ben tüm bunlar için bir arpa boyundan fazla gitmiş çok yol katetmiştim. Böylece eşimin de kendinin bile bilmediği ilgisini boş duvarlara bakmasındansa resim sevgisini ortaya çıkarmıştım.
”Kadının fendi, erkeği yendi” diyebiliriz buna. Bir ara ikiyüzden fazla resime sahip olmuştum her biri beni anlatan küçük-büyük ebatlı resimler. Salondan odalara antreden banyoya taşan resimler.
Sonra bu masal bitti 2020 yılının Mart ayı başında pandemi patlak verdi ve ben birbirimizle hergün buluşarak kırk yılımızı verdiğimiz çok yakın arkadaşımı, dostumu, ablamı kaybettim. Onun ani ölümü hayatın kaçınılmaz bir gerçeğini gösterdi bana.
Onun o müze evi bir daha oturulmamak üzere kapandı. Çocukları İstanbul’da yaşadığı için annelerinin ani kaybıyla sarsıldılar o evi de hiç bir şeyine dokumaksızın maziye gömdüler.
Belki evli olsalar durum değişirdi ama ikisi de evli değildi ayrı ayrı kendi dairelerinde yaşıyorlardı.
İşte benim koleksiyonlarımdaki son noktam. Artık almıyor hatta bazı objelerimi çok yakın akrabalarımla paylaşıyorum benden bir parçayı onların evinde görmek beni mutlu ediyor.
Haftaya görüşmek üzere hoşça kalın.
FATOŞ ACAR
GAZETECİ - YAZAR
Fatoşcuğum yazılarını zevkle okuyorum. Eline Kalemine sağlık ?
Nigar
21-02-2025 22:17