Kimileri aşkı kutluyor, kimileri aşkın ardından gözyaşı döküyor. Kimileri çiçekler, hediyeler içinde, kimileri de avuçlarında paramparça olmuş bir kalbin ağırlığını taşıyor. Herkesin Sevgililer Günü farklı. Benimki de öyle.
2016 yılında, tam da bugünde evlendim. Yıllar sonra, yine bir Sevgililer Günü’nde ayrılmaya çalışıyorum. Ne büyük ironidir ki, aşkın en coşkulu şekilde kutlandığı bu günde, ben aşkın en acımasız gerçeğiyle yüzleşiyorum: Yalan.
Aşk her şeyi affeder mi? Hayır. Ben yalancıları affetmem.
Bir yuvayı ayakta tutan şey ne güzel sözlerdir, ne pahalı hediyeler, ne de birlikte geçirilen yılların hatırası. Bir yuvayı ayakta tutan tek şey güvendir. Ama güven kırıldığında, hiçbir şey eskisi gibi olmaz. Çünkü "Güven, ruh gibidir; terk ettiği bedene asla geri dönmez."
Sevmek, inanmayı gerektirir. Sevdiğin insana gözlerini kapatıp güvenmeyi, elini hiç düşünmeden uzatabilmeyi… Ama en sevdiğin insan, en büyük yalanı söylüyorsa, işte o zaman aşk da inancını kaybeder. Ve bir kez inanç öldüğünde, geriye ne kalır?
Aşkın içinde yalan varsa, aslında o aşk çoktan bitmiştir.
Yalan bir kez söylendi mi, onun izi hep kalır. Söylenen her yeni sözde, edilen her yeminde, verilen her masum bakışta, o ilk yalanın gölgesi dolaşır. "Sana inanıyorum" demek ister insan, ama içinde bir ses "Ya yine yalan söylüyorsa?" diye fısıldar. İşte o an aşk, ölür. Çünkü aşkın gölgesi şüphe olamaz.
Bugün Sevgililer Günü…
Kimileri aşkın zaferini kutluyor, kimileri ise aşkın ihanetini. Ben ikinci taraftayım. Ama bu, kaybettiğim anlamına gelmez. Çünkü bazı kayıplar aslında bir kurtuluştur. Yalandan, sahtekârlıktan, ikiyüzlülükten kurtulmak da bazen aşktan daha değerlidir.
Sevgi emek ister. Ama en çok da dürüstlük ister. Eğer sevdiğin kişi sana gerçeği bile çok görüyorsa, o aşkın anlamı nedir? Sevgililer Günü’nde evlenmek mi daha anlamlıydı, yoksa tam da bugün, her şeyin iç yüzünü görüp ayrılmaya çalışmak mı?
Benim için cevap net: Gerçek olmayan bir aşkı sürdürmektense, acı çekerek de olsa gerçeği kabul etmek daha anlamlı.
Ama her şeye rağmen, ben asla aşktan tövbe etmem.
Aşkı hissetmek, yaşamak, yaşatmak benim doğamda var. Bugün yalanla biten bir hikâyenin içindeyim belki, ama bu aşkın bittiği anlamına gelmez. Çünkü ben aşkı doya doya, doyura doyura yaşarım. Yaşatmasını bilirim.
Aşkı bir kez yalan söylenen bir insana emanet edemem belki ama aşkı yüreğimde öldüremem. Çünkü aşk, yaşanmak için vardır. Çünkü aşk, yalana değil, inanca yakışır.
Bugün aşkı kutlayanlara tek bir şey söylemek istiyorum: Aşkınızı kutlayın ama onun içinde bir damla bile yalan olmasın. Çünkü yalanla büyüyen hiçbir sevda, sonsuza kadar yaşayamaz. Ama aşkı gerçekten bilen, her zaman yaşar ve yaşatır.
Burhan AKDAĞ
Yorum Yazın