“Seviyorum seni
Ekmeği tuza banıp yer gibi
Geceleyin ateşler içinde uyanarak
Ağzımı dayayıp musluğa su içer gibi
Ağır posta paketini
Neyin nesi belirsiz
Telaşlı, sevinçli, kuşkulu açar gibi
Seviyorum seni
Denizi ilk defa uçakla geçer gibi
İstanbul'da yumuşacık kararırken ortalık
İçimde kımıldayan bir şeyler gibi
Seviyorum seni
Yaşıyoruz çok şükür der gibi”
Nazım Hikmet kalemine sağlık, ne güzel de söylemiş.
Başlığı attık,
Aşk mı? Sevgi mi ?
Dedik demesine de “Bu da nereden çıktı” diyenleri duyar gibiyim.
“Ne fark var ki, kafaları karıştırma durup dururken “ diyenler çoğunlukta.
Yok yok öyle değil ikisi de birbirinin bağlantısı gibi görünse de, aslında çok farklıdır.
Aşk; her insanın sürekli yaşaması gereken bir duygu değildir, zaten tek tadımlıktır.
Onun için tadı damakta iz bırakır, beklenmedik anda gelir, basit bir nedenle aniden bitebilir.
Ama sevgi öyle değildir; sevgide merhamet vardır, özveri vardır, hoşgörü vardır.
Seven insan sevdiğini incitmez, kırmaz, üzmez.
Sevgide şiddete yer yoktur.
Anlaşmazlıklar karşılıklı hoşgörü sınırları içinde çözülür, sevgide devamlılık vardır, intikam ve ihanet olmaz.
Sevgide aşkta bağışlayıcıdır.
Siz hiç aşık oldunuz mu? Bırakın o size kalsın.
Peki ben aşık oldum mu? Bırakın o da bana kalsın.
Dostlarım mantıklı biri olduğumu söylerler.
Ben pek anlamam ama anlayanlar burcumdan kaynaklandığını söylüyor.
Merak eden varsa ben bir Oğlak kadınıyım.
Aşkı tanımak, aşkı yaşamak, aşkı bilmek, aşık olmak,.
Kim, neden, nasıl, niçin ve ne zaman.
Tarih hep büyük aşkları yazmış.
Mecnun’un Leylası,
Kerem’in Aslısı,
Yusuf’un Züleyhası,
Romeo’nun Julieti…
Mevlana'ya sormuşlar;
"Bakmakla görmek, aşık olmakla sevmek arasındaki fark nedir?“
Mevlana şöyle cevaplamış: "Senin baktığına herkes bakıyor ama ya görebildiğini herkes görebiliyor mu?
Herkes aşık olabiliyor ama herkes senin gibi sevebiliyor mu?”
Mevlana’nın cevabı tam bir ders niteliğinde değil mi ?
Aşık olursun; gözlerini köreltir, sonra ufak bir terslikte saman alevi gibi söner gider, içinde uhde kalır, unutmaya çalışırsın bazen de zorlanırsın.
Ama sevgi öyle değil ki.
Aslında herkes koşulsuz sevilmek ister. Koşulsuz sevgi, sevginin en hasıdır.
Bu sevginin hiçbir beklentisi yoktur, menfaat barındırmaz, yalana ihtiyaç duymaz, karşısındakini olduğu gibi kabul etmektir.
Buna en iyi örnek anne sevgisidir. Çünkü yavrusunu sevmesi için hiç bir koşula ihtiyacı yoktur.
O zaman sormak lazım; neden kendimizi bu kadar kusursuz görüyoruz, neden hep sorun karşı tarafta diyerek sıyrılıyoruz işin içinden?
Şöyle bir düşünce geldimi aklınıza ne kadar sahip çıkıyoruz sevgimize?
Birini seviyor yada sevmiyor olmanız, ne kadar sevdiğiniz sizin tasarrufunuzdadır.
Kollarını iki yana açıp “bu kadaaarr” diyen bir çocuğun masumiyeti gibi sevebiliyor musunuz?
Bunu düşünün…
Herkesin hayatının bir ezgisi vardır.
Sizi sizin ezgilerinizle seven, yargılamadan, sorgulamadan affedebilen, uzattığınız eli tereddütsüz tutan, gözyaşlarınızı silen ve her durumda gözünüze aşk ile bakan insanlar varsa hayatınızda kalkın vakit kaybetmeden döne, döne zıplaya, zıplaya dans edin, kutlayın kendinizi inanın size çok iyi gelecek.
Bırakın başkalarından medet ummayı sevgi içimizde, sevgi her gün yeniden doğan günde, sevgi elini size uzatan el de…
“Selvi Boylum Al Yazmalım”ın o muhteşem son sahnesinde Türkan Sultan “Sevgi emektir” demişti.
Emek vermediğiniz hiçbir şey değerli değildir, emek verenlere selam olsun yorgun hayatlarımız da…
Ve yavaş yavaş finale geldik.
Sizlere bir sorum var: Hangisi daha önemli AŞK mı? SEVGİ mi?
Düşünün bakalım…
Yeni yılda yepyeni yazılarımızda buluşmak üzere.
2025 YILININ HEPİMİZE BARIŞ , MUTLULUK VE ŞANS GETİRMESİNİ DİLERİM.
ESRA SONGÜLER
GAZETECİ -YAZAR
Kalemine yüreğine sağlık canım arkadaşım.??? Sevgi emektir.
Vedat Önal
29-12-2024 11:47