Zor bir başlıkla başladık bu haftaki yazımıza, “Anlaşılmak istiyorum” Kadınları anlamak, evet evet, hiç zor değil kadınları anlamak, yeter ki anlamak istenilsin! Şimdi bunu erkekleri sorsan kadınlar için aman aman derler aslında kadınlar anlaşılması zor varlıklar değildir, erkekler anlamaz ya da anlamak istemez veya anlamak işlerine gelmez, şimdi bunları yazıyorum diye bana hemen Feminist damgasını vurmayın, aman aman öyle biri değilim ben. Her zaman söylerim hiçbir kadın boşanmak için evlenmez, hep pembe hayalleri vardır, kendini kuracağı yuvasının dişi kuşu olarak tanımlar ama bazen gerçekler şamar gibi suratına çarpar, kadın memnun değildir, beklentilerine karşılık bulamıyordur, her geçen gün biraz daha mutsuzlaşmaktadır, hatta bıçak kemiğe dayanmış, yuttukları, yutkundukları boğazını bile geçmiş de, tepesini aşmıştır, tüm bu psikolojik işkencenin yanına, şiddette eklenince artık çekip gitmesi gerekmektedir bu durumda, kesip atmalı her şeyi, hatta koşarcasına uzaklaşmalıdır ona bunları yaşatan erkekten. Çok bellidir ki onunla mutlu olunamayacak, tam tersi yarattığı mutsuzluğu, her gün bir başka şekilde besleyip büyütecek.
Ne kadar anlatsa, anlamayacak erkek, her geçen gün daha bir artacak özlemleri, acıları, mutsuzlukları... Ne kadar beklese, ne kadar umunsa da, arzuladığı noktaya gelinemeyecek…Her karar verişinde, her tası tarağı toplayıp yola çıkışında, adımları kadını çıkmaz sokaklara ulaştırır., her gideceği yolda, dur levhaları vardır. Yüreği keser önünü, “Dur” der, “Dur gitme, seviyorsun sen onu, gitmekle de mutlu olamayacaksın ki.
Gene arayacak, gene özleyecek, yapamayacaksın onsuz. Belki de pişman olacaksın, gitme, dön geri”Hele birde evliliklerini taçlandıran yavruları varsa… Duygusal ağırlık daha baskın çıkar…
Tam yüreğinin sesine uyacakken, birden aklı girer , mantık girer devreye, yüreğinden güçlü haykırır, “Uyma sen yüreğinin sözüne, deli misin, mazoşist misin sen de, o sana hayatı zindan edene döneceksin, bak tam da, soğumaya başlamıştın ondan, eskisi kadar özlemiyor, beklemiyordun onu, vazgeçmene ramak kalmıştı. Az mı çaba sarf ettin, az mı duygularının sancılarında acılar doğurdun hem de üçer beşer… Yapma, izin verme duygularının yeniden yeşermesine, inanma da ona, yürü, “Çıkmaz tüm yollar, yürüyemiyor, önümü göremiyorum” deme; dene, başka yollar, bahar bahçe örülü, uzayıp giden yollar da çıkacaktır karşına, unutturacaktır onu” der. Der ama yürek daha bir bağırır, haykırır, gözü göremez o erkekten başkasına ulaşılacak yolları, dünyasının merkezinde o erkek vardır, ondan başkası yoktur gözünde. o, varsa o, yoksa o…siz ne dersiniz bilemem de ben buna aşk derim..
Ama yaş ilerledikçe mantık daha ağır basmaya başlar, sevdiği erkeği unutmaya çalışır, sevgisini gömmeye, aşkını görmezden gelmeye çalışır, zor olur, çok zor olur ama zamanla kendi kendine yaralarını bir nebze sarmış, ruhunun acısını dindirmeyi bir nebze başarmış, aşkını, sevdasını bir nebze bastırarak küllemeye çalışırken, biraz huzur bulmuşken, hayat bu yine başka birini çıkarır karşısına Ve kadın her defasında olduğu gibi anlatmaya çalışır, anlaşılmaya çalışır ve bekler ki erkek anlasın da özür dilesin ama öyle her defasında olduğu gibi, laf ola, vaziyeti kurtarmak adına, geçiştirmek adına değil, gerçekten ve bir daha yapmamak adına özür dilesin. Çünkü özür dilemek, hatayı anlamış olmak demektir ve özür dilemek, aynı zamanda, bir daha aynı yanlışı yapmayacağının sözünü de vermek demektir. O nedenle, vaziyet kurtarmak amaçlı özür dileyişler kıymet ifade etmez kadın için! Kadın ister ki yanlışlarını görsün, görsün de değiştirsin tavrını, saysın, sevsin kendisini, esirgesin, şefkat göstersin, ilgi göstersin. Zaten kadının isteği de budur, bu kadardır. Saygı-sevgi-şefkat-esirgenmek-düşünülmek ve ilgilenilmek ama en önemli de, o erkeğe güvenebilmek! Sözlerle değil, davranışlarıyla dile getirsin erkek sevgisini, en önemlisi de güven versin, güvenilir olsun, kendisi gibi emek versin o da sevgisine. Savaşsın aşkı için. Kadın bilir ki erkek de, kendisi gibi insandır ve insan olmanın gereğidir, konuşa konuşa anlaşmak. Başka zamanlarda ortalarda görünmeyip de, sadece iç dürtülerinin yönlendirişiyle, çiftleşme zamanlarında bir araya gelerek, koklaşa koklaşa anlaşmaya çalışmak, sadece hayvanlara özgü bir davranış biçimidir!..Ama bunu anlatamaz, erkek içgüdüsü farklıdır işte… Yine şiddet, yine psikolojik işkence, kadın sonunda isyan eder, Kadının amacı aslında. Yapma demektir, daha fazla çektirme bana demektir. Senden vazgeçmek istemiyorum, seni terk etmek istemiyorum, beni mecbur bırakma, gitmeme engel ol, sende kalmama yardımcı ol yalvarışının haykırışıdır! Erkek, kadın sussun ister, hiç konuşmasın, hiçbir şey olmamış gibi davransın ama bilmez ki kadın susuyorsa, kadın dile getirmiyorsa; gerek duymuyor, çoktan vazgeçmiş, çoktan gitmiş demektir erkeğin hayatından! ve hayat devam eder sonra kadın pes eder… hayatına hiçbir erkeği sokmak… yanlızlık onun kaderinde vardır çünkü…
Ama bir ömür süren evliliklerde vardır, hatta darısı ölümcül bir hastalığın pençesinde iken, kemoterapi için saçlarını kestirirken, gözyaşlarını tutamayan, kendi saçlarını da kesen erkekler vardır.. İnsan yapısı çok farklıdır, herzaman söylerim önemli olan ruh ikizini bulmak, karşılıklı sevgi, saygı ve anlayış içerisinde mutlu bir yaşam sürdürebilmektedir… ama inanın bu bile büyük şanstır…
Neyse kalın sağlacakla…
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın