Biliyorum acının tarifi olmaz,
Bizim ki boşuna gayret..
Demiş şairin biri,
Elbette bu satırları karalamak çok zor, çok acı… ama yaşayanlar çok var aramızda o kadar çok ki….
Bu hafta bir arkadaşımın hatıra defterini açmak istiyorum sizlere, ismi hiç önemli değil, ben ona “Acıların kadını” diyorum, Acıların kadınını iyi tanırım, o benim can arkadaşımdır, uzun yıllar aynı ana okulunda birlikte öğretmenlik yaptık, şimdilerde emekli, hemen hemen aynı yaşlarda olmamıza rağmen, hayat onu öyle yıpratmışki, yaşadığı acıların acısını hala yüzündeki çizgilerden okursunuz, ama olsun, benim canım arkadaşımın kalbi pırıl pırıldır… iyi ki var o , iyi ki onu tanımışım ben, onun başına gelenler kimsenin başına gelmemiştir, buna eminim, hayatı çok zorluk içinde geçmiş, Allah yanındakileri teker teker almış ondan, çok genç yaşta, henüz annesini örnek alacağı bir yaşta adını anmak istediğim kötü bir hastalıktan kaybetmiş, kardeşlerine hem annelik hem babalık yapmıştı, ardından babasını da kaybetti, hayatta yapayalnız kalmıştı, hayat bu işte sonra her genç kız gibi o da hayatının beyaz atlı prensini bulmuş ve hayatını birleştirmişti, çok geçmeden aşkının ilk meyvesi güzel kızını kucağına almıştı, ardından oğlu dünyaya geldi, çekirdek aile olarak mutlu bir yuvada hayatını sürdürüyordu ki, kader yine ağlarını örmeye başlamıştı, çok sevdiği eşini trafik kazasına kurban verdi, iki küçük çocukla baş başa kaldı, kimi kimsesi, sığınacak bir kapısı yoktu, ama azimliydi, yüksek tahsilli olmasına rağmen hayatına başka bir erkek sokmaya cesaret etmedi, tek başına mücadeleye başladı, çalıştı, temizlikçilik yaptı, çocuk bakıcılığı yaptı, hasta bakıcılığı yaptı, bıkmadı usanmadı, yatalak hastaların altından bez aldı, hayatını alnının teri ile kazanmaya başladı…
Çocuklar büyüdü, kızı evlendi, torunlara karıştı, onca yaşadığı acılara rağmen sevgisini torunlarına verdi, oğlu hiç onu yalnız bırakmadı, her gün arar hatırını sorar, arada sırada oğlunun evine gider, temizlik yapardı, Yine günlerden bir gün kötü rüyalar görmüş, sabah kalkmış kahvesini içmişti, içine bir kor düştü, Oğlunu aradı telefon açılmadı, merak etti, bir daha bir daha aradı yok o telefon açılmadı, sırtına birşey geçirip oğlunun evine gitti, zile bastı cevap yok, saatlerce bekledi apartmanın kapısında.. yok yok, oğlunun işyerini aradı yok işe o gün gitmemişti, yine aklına kötü şeyler gelmiş ama hayra yormak istiyordu, gitti, oğlunun dolaştığı kafeleri gezdi, arkadaşlarını tek tek aradı, yok yok yok işte… son çare olarak polise başvurdu, kapısı evinin kapısı çilingir açıldı, içeriye ilk giren sağlık memurları oldu, maalesef oğlu yatağında kalp krizinden hayatını kaybetmişti, oğlunun yanına sokmadılar, anlamıştı başına gelenleri oracıkta yığıldı kaldı, acıların daha da büyüğü olamazdı zaten… işte bugün biricik oğlunun ölüm yıl dönümüydü… duygularını sayfasına dökmüş oğluna mektup yazmıştı..
“ Canım, canımdan daha da öte biricik oğluma diye başlıyordu mektup ve devam ediyordu…
Nereden bilecektim son akşam yemeğimizin olduğunu bilseydim bırakırmıydım seni, sıkı sıkı sarılırdım, öper koklar koynumda yatırır saklarım “. Yavrum, canım gözümün nuru, vücudumun bir parçası, sen gideli bir yıl oldu inanmak o kadar zor ki ama benim için gitmedin sen içimde kalbimde her hücremde yaşıyorsun, yatıyorum seninle kalkıyorum seninleyim, aldığım her nefestesin o kadar içimde yaşamana rağmen gene de sesini duymak sarılmak istiyorum, bilirsin pek konuşamam duygularımı kalemle dile getiririm sen gideli kalemim de sustu yazamadım feryatlar içimde yankılandı gözyaşı olarak aktı ama bu gece yazmak istiyorum biliyorum ki uyuyamayacağım seninle konuşalım dertleşelim saçmalarsam Kusura bakma bebeğim yüreğim öyle acıyor ki hayatta çok acılar çektiğimi sanıyordum, Anne baba kardeş eş hepsinin acısını ayrı ayrı yaşadım ama senin acın bambaşka. Evlat acısını her anne ayrı ayrı dile getirmiş asırlar boyu acaba hangisi tam olarak anlatabilmiştir yüreğindekilerini… Mevlam nasıl güzel dile getirmiş ( Evlat neydi tam olarak korktuğun yer, canının en tatlı yeri, baktığın gözün ,tuttuğun ellerin, yürüdüğün ayakların, yemeğin suyun, nefesin ona gelmesin bana gelsin tüm acılar dediğin tek varlık.) Ve bu varlık yok. İlk zamanlar telefonunu bekledim aramadın evine gittim kapını çaldım açmadın apartmanın önünde saatlerce bekledim belki çıkarsın belki bir yerden gelirsin diye gelmedin. İstanbulun sokaklarında dolaştım seni görür müyüm diye gittiğin kafelere baktım göremedim gençler cıvıl cıvıl konuşuyor gülüşüyorlardı aralarında sen yoktun o zaman Allah'ım dedim benim oğlum mu sığmadı bu dünyaya bu sokaklara diye sessizce feryat ettim. Biliyorum isyandı yaptığım Allah afetsin Allah bana mı soracaktı senin gibi güzel bir bebeği kollarıma verirken sordum mu ki alırken sorsun. Seninle güzel günler geçireyim güzel anılar biriktireyim diye emanet verdi. Biçtiği sürede dolunca aldı Bunların bilincindeyim ama ana yüreği ferman dinlemiyor. Gene de senin istediğin gibi bir anne olmaya çalışıyorum. Güçlü duruyorum en büyük gücüm de ablan her zaman ki gibi gene onun omuzuna yaslandım, biliyorum sen orada çok güzel yerdesin babamla buluştunuz belki bizi çekiştiriyorsunuzdur şunlara bak, bizim için ağlaşıp duruyorlar diyorsunuzdur. Şimdi “anne saçmalıyorsun gene” diyorsundur… Ben acıların en büyüğünü yaşadım, önce anne, babamı, sonra eşimi ve sonrada seni… keşke bunları yaşamadan yanınıza gelebilseydim canım oğlum.. keşke…
Mektubunu okudum, gözlerimden sicim gibi yaşlar inmeye başladı, dayanamadım, gözyaşlarımı silip telefona sarıldım, haberim yokmuş gibi davranıp onu bugünkü o acı anılarından uzaklaştırmak istiyordum..
Aradım, aradım, telefon cevap vermedi, meraklandım, arabama atladığım gibi evine gittim, evde kimse yoktu… telaşlandım … korktum …. Neyseki akşam gelen telefon yüreğime su serpti, Biricik arkadaşım “Acıların Kadını” arıyordu beni, heyecanla telefonuma sarıldı, “Seçilciğim, kusuruma bakma telefonlara bakmadım bugün oğlumun ölüm yıldönümüydü, mezarlıkta oğlumun yanındaydım, sohbet ettim akşama kadar” Nutkum tutuldu, birey diyemedim, sana geldim yoktun diyemdim, sadece “Canımsın sen benim, acını paylaşıyorum, büyük sabırlar diliyorum, tekrar başın sağolsun diyebildim…
Bu hafta üzdüm sizleri biraz kusuruma bakmayın… Arkadaşıma atfen, onun yaşadıklarını yansıtmaya çalıştım… ne derece başarılı oldum bilememde, gerçek olan şu ki, Allah kimselere evlat acısı yaşatmasın, zor çok zor, inanın çok ama çok zor, neyse kalın sağlacakla…
SEÇİL ESKİOĞLU
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın