Şanlıurfa’nın ardından yine otobüsle yola çıktık ve akşam 16.00 sularında Gaziantep Zeugma Müzesine vardık. Müze kartla girilebilen müzeyi Gaziantep’e gittiğinizde muhakkak görülmesi gereken yerlerin başında geliyor.
Zeugma Mozaik Müzesi 9 Eylül 2011 tarihinde Gaziantep te açılan ve 1700 metrekarelik mozaik ile dünyanın ikinci büyük mozaik müzesi olma özelliğini taşıyan müzedir. Yaklaşık 3 yıl boyunca "dünyanın en büyük mozaik müzesi" unvanını taşıyan müze, bu unvanını, 28 Aralık 2014 tarihinde açılan Hatay Arkeoloji Müzesi’ne devretmiştir.
Gerek mimarisi, gerekse teknolojik açıdan dünyanın önde gelen bir müze. İki bin yıllık mozaiklerin yıllar içinde define avcılarının talanıyla eksilen parçaları, lazer sistemiyle görüntü olarak tamamlanmaktadır. Zeugma'daki mozaikler on üç renk armonisinden oluşmaktadır. Üç blok olarak inşa edilen Zeugma Mozaik Müzesi binasında mozaik ve arkeoloji müzeleriyle sergi ve konferans salonu yer almakta. Müzede Zeugma dan gelen mozaikler sergilenilir. Ayrıca Dünyaca ünlü Çingene kızı mozaiği burada sergilenmektedir.
Zeugma Mozaik Müzesi, Eski Tekel fabrikası arazisi üzerine kurulmuş olup 09.09.2011 tarihinde açılışı gerçekleştirilmiştir. Zeugma Mozaik Müzesi ile Sergi ve Konferans Merkezi’nin toplam oturum alanı 30 Bin metrekare olup 25 Bin metrekare kapalı alana sahiptir. 3 adet yapı topluluğundan oluşan komplekste A blokta Zeugma Antik Kenti’nden getirilen mozaikler, B blokta Gaziantep ve çevresinde yapılan kazılarda ele geçen Doğu Roma Dönemi’ne ait kiliselerin taban mozaikleri, C blokta ise idari kat, konferans ve fuaye alanları yer almaktadır. Zeugma Mozaik Müzesi koleksiyonunda bulunan Roma ve Doğu Roma Dönemi’ne ait 3.000 metrekare mozaik, 140 metrekare duvar resmi, 4 adet Roma Çeşmesi, 20 adet sütun, 4 adet kireç taşından yapılmış heykel, bronz Mars heykeli, mezar stelleri, lahitler ve mimari parçalar sergilenmektedir.
Zeugma Mozaik Müzesi’nde dünyanın en önemli mozaikleri arasında sayılabilecek eserler yer almaktadır. Konu ve renk çeşitliliği bakımından oldukça zengin bir mozaik koleksiyonuna sahip olan müze, metrekareye düşen tessera (her bir mozaik taşına verilen isim) sayısının fazlalığıyla dikkat çekmektedir. Üç boyutlu tasarımlar ve üst düzey tekniklerle dönemin mimarisi, yaşam biçimi, bitki ve hayvan temalarının zengin bir biçimde mozaiklere aktarılması, Zeugma’yı dünyanın en önemli mozaik müzelerinden biri haline getirmiştir.
Müzedeki dokunmatik bilgilendirme ekranları vasıtası ile ziyaretçiler, teşhirde bulunan eserlerin, kazı sırasındaki ve sonrasındaki durumlarına sit fotoğraflar ile videolarına ve bilgilerine erişim sağlayabilmektedirler.
Zeugma Ne Demektir?
Dicle ile birlikte, uygarlığın beşiği olarak adlandırılan Mezopotamya’nın sınırını meydana getiren Fırat Nehri, binlerce yıl boyunca bu bölgeye bereket getirmiştir. 2300 yıl önce tüm dünyayı ele geçirme hedefiyle Anadolu topraklarından geçen Büyük İskender’in komutanlarından Selevkos Nikator da yerleşimini kurmak için bereketli Fırat kıyılarını seçmiş ve kente bu nehir ile kendi ismini birleştiren bir ad vermeyi uygun görmüştür. Selevkos Euphrathes olarak anılan bölge, MÖ 64 yılında Roma hâkimiyetine geçtiğinde ise ismi “köprü başı” anlamına gelen “Zeugma” olarak değiştirilmiştir. Yollar kadar medeniyetler ve kültürler arasında da bir geçiş noktasında kalması ve bu özelliğini yüzyıllarca devam ettirmesi isminin ne kadar yerinde olduğunu göstermektedir. Bu avantajını Sasaniler tarafından yok edilene kadar sürdüren Zeugma, Kommagene Krallığı’nın en büyük dört kentinden biri olma unvanını elde edecek zenginliğe ulaşmayı da başarmıştır. Mozaiklerin en görkemlilerinin keşfedildiği ve müzenin giriş katında tekrar hayat bulmuş biçimde ziyaretçilerini bekleyen Poseidon ve Euphrates villalarının tüm duvarları ve hatta tabanlarının dahi mozaik ve fresklerle süslenmiş olması kentin zenginliğinin kanıtlarıdır.
Büyük iskenderin generallerinden ’I Seleukosun kurduğu kentten beri kesintisiz bir yerleşime sahne olmuş; antik kentin büyük kısmı, yapımı 2000'de tamamlanan Bilecik barajı suları altında kalmıştır. Zeugma'da Roma imparatorluğu döneminden kalma evlerin ve villaların tabanlarını süsleyen mozaikleri, kent baraj suları altında kalmadan önce başlatılan kurtarma kazıları sonucunda ortaya çıkartılmıştır. Kazılarda ortaya çıkartılan, toplamda 2 bin 500 metrekarelik bir alan kaplayan ünlü mozaikler Gaziantep şehrindeki Zeugma mozaik müzesinde sergileniyor.
Helenistik dönem öncesi
Zeugma antik kentinin bulunduğu yer, Mittani , Geç Hitit ve Geç Asur Krallıkları gibi Anadolu ve Mezopotamya kültürlerini benimsemiş Aramcagibi Sami dilleri konuşan topluluklar tarafından M.Ö. 3 binden itibaren iskan edilmiştir. Yerleşim, o devirde farklı medeniyetlerin mallarını taşıyan kervan ticaret yollarının ortasında yer almaktaydı. Kentin en yüksek tepesi olan Belkıs Tepe'nin M.Ö. 2 binin sonlarından itibaren önemli bir Geç Hitit Kutsal Alanı olduğu düşünülür
Helenistik döne
Fırat kıyısında eski yerleşimin bulunduğu yer, M.Ö. 300'lerde Makedon Kral Büyük İskender’in Doğu Seferi sırasında fethedilmiş ve fethedilen topraklarda yaşayan yerel halkları Helenleştirme politikası gereği, İskender'in generallerinden I. Seleukos bir şehir inşa etmiştir. Fırat'ın karşılıklı iki yakasında yaklaşık olarak 20 bin dönümlük bir arazide kurulan şehir, büyük olasılıkla bir Makedon askeri kent kolonisi modelinde idi. Batı yakası Seleukos'un adıyla "Seleukos Euphrates" (Fırat Silifkesi) olarak, doğu yakası ise Seleulos'un eşi Apama'nın adına "Apamae" olarak adlandırılmıştır. Doğu ve batı yakası arasında taştan bir köprü bulunmakta idi. Bu iki şehir için M.Ö. 1. yüzyıldan itibaren "köprü", "geçit", "yolların kesiştiği yer" anlamını taşıyan Zeugma ismi kullanılmıştır.
Kommagene dönemi
M.Ö. 63 yılında Romalı komutan Pompeius Seleukos Zeugma kentini, Roma toprakları ile düşman bölgeler arasında bir tampon görevi gören Kommegene Krallığı’nın yönetimine verdi. Zeugma, hem yüzölçümü hem de barındırdığı nüfus (80.000 kişi) sayesinde Mommagene Krallığının en büyük 4 şehrinden birisiydi. Kommagene döneminden iki bütünleştirilmiş tapınak günümüze kadar geldi. Bu tapınaklarda hem Helenistik hem de Kommagene krallığında hâkim olan inanışların tapınma alanları bulunmaktadır.
Roma dönemi
MS I. yy.'da Roma Devleti tampon krallıklara son vermiş ve geçmişte tampon krallıkların bulunduğu alanlara Lejyonlaryerleştirmiştir. Kommagene Krallığı da M.S 17 yılında ölümünden sonra Roma yönetimine girdi ve Romalılaşmaya başladı. Zeugma, Roma Devleti'nin doğu sınırı olan Fırat Nehri üzerindeki konumu ile stratejik bir öneme sahip bir kent idi. Kente M.S 18'de X Roma Lejyonu Feretensis yerleştirildi. Bu lejyonun Yahudi isyanlarınıbastırmak için Kudüs'e gitmesi ardından MS 66 yılında IV.Roma Lejyonu Scyhica kente konuşlandırıldı. Kent genişleyerek Helenistik dönemdeki sınırlarının dışına taştı.
Roma döneminde Zeugma, sadece bir ordu karargahı olmakla kalmadı, Romalıların Fırat'ın öte tarafındaki düşmanı ve ezeli rakibi olan Part Kralları ve komutanlarıyla diplomatik görüşmelerini yaptığı bir merkez görevi de üstlendi. Öyle ki Zeugma'dan Statius’un Silvan adlı eserinde Zeugma’dan "'Zeugma, Romalılar'ın barış yolu" sözleriyle bahsedilmiştir. Bu buluşmaların en önemlilerinden birisi Roma İmparatoru Gaiius Caesar ın Fırat üzerinde bir adada Part Kralı V.Phrates ile yaptığı buluşmadır. Zeugma, ev sahipliği ettiği bu diplomatik görüşmeler nedeniyle Roma'yı mimari anlamda fiziksel ve görsel olarak da temsil eden bir prestij ve propaganda kenti olmuştur.
İmparator Septimius Severus döneminde yapılan seferler sonucunda Fırat Nehri, Roma İmparatorluğu'nun doğu sınırı olma özelliğini Dicle nehrine bıraktı ve böylece Zeugma bir sınır karakolu olma özelliğini yitirdi.
M.S. 200'lü yıllarda Zeugma antik kenti, Roma İmparatorluğu'nun en görkemli şehirlerinden biri haline geldi. Fırat kıyısından tepelere doğru inşa edilmiş kıymetli mozaik ve fresklerle süslenmiş bitişik nizam yamaç evleri günümüze kadar gelerek dönemin zenginliğini yansıtmıştır. Kent, büyük ordusuyla Roma İmparatorluğu üzerine sefere çıkan Sasani Kralı I.Sapur tarafından 253 yılında yakılıp yıkıldı.
Arkeolojik çalışmalar
Zeugma'da fresk ve mozaikler
Zeugma kentinin adı, antik kaynaklarda adı geçmekle birlikte yakın döneme kadar nerede olduğu bilinmemekte idi. Kentin kalıntıları ilk defa 1738 yılında Richard Pococke adlı seyyah tarafından bulunup yayımlanmış; bu kalıntıların Zeugma antik kenti olabileceği ilk defa 1917 yılında Fransız gezgin F. Cumont tarafından ileri sürülmüştü. 1970'lerde Alman araştırmacı Jörg Wagner'in Belkıs köyü yakınındaki kalıntıların IV Roma Lejyonu Scyhica damgaları taşıyan çatı tuğlaları bulmasından sonra bu kalıntıların Zeugma antik kentine ait olduğu genel kabul görmüştür. Zeugma çevresindeki 20. yüzyılın başlarında bölgeye gelen yabancı tarihî eser kaçakçılarının teşvikiyle köylüler antik kenti kazarak çıkarılan eserleri yabancılara satmakta ve yurtdışına gitmesine sebep olmakta idi. Bölgede ilk kez 1987 yılında kaçakçıların yarım bıraktığı iki mezar odasında Gaziantep ve Malatya Müze Müdürlüklerinin birlikte yürüttüğü kazıda mezar heykeltıraşlığına ait eserler ele geçti.
Kültür Bakanlığı, 1989 yılında Güneydoğu Anadolu Projesi kapsamında baraj çalışmalarında su altında kalacak alanları saptayarak; bölgedeki beş barajın oluşturduğu göl altında kalacak arkeolojik yerleşim yerlerini tespit etti. 1992'de bir müze bekçisinin haber vermesi ile insan figürlü bir mozaik bulundu. Avustralya Üniversitesi'nden David Kennedy'nin de katılımı ile kurtarma kazıları başladı. 1960'lı yıllarda kaçırılarak ABD'ye götürülen Metioxos-Partenope Mozaiğinden geriye kalanlar bulundu; günümüzde "Dionysus Villası" olarak anılan Roma villası kazılarak ortaya çıkarıldı.
Dionysos Villası'nda yapılan 1995 yılı kazılarında Dionysus’un Düğü Mozaiği ele geçirildi ve tanıtıldı. Aynı yıl, kazılara Fransa'nın Nantes Üniversitesinden Catherine Abadie Reynal ve ekibi birlikte katıldı. 1997'de İsviçreli ve Alman ekipler de kazılara katıldı. 1998-1999 yıllarında aralıksız devam eden kazılarda şehrin alt kısmında bulunan villa'da Aktatos ve Çingene Kızı mozaiği ele geçiridi. Bu mozaiklerle beraber şehrin arşiv binası bulundu, on binlerce mühür baskısı ele geçti. Aynı yıl bir villada Dionysos başı ve Okeanos ve Tethys mozaikleri çıkartılarak müzeye taşındı. 2000 yılında kazılar Kültür ve Turizm Bakanlığı Bakanlığı, Packard Beşeri Bilimler Enstitüsü'nün (Packard Humanities Institute) ve Türkiye İş Bankası'nın destekleriyle yürütüldü. Oxford Arkeoloji şirketi ve İngiliz, İtalyan, Fransız ve Türk arkeologları kazıda yer aldı. 4 Ekim 2000 tarihinde baraj suları yükselip Belkıs Tepesi'nin eteklerindeki antik kenti sular altında bırakmasıyla kazılar son buldu.
Zeugma'dan çıkarılan mozaiklerin restorasyon çalışmaları 2004 yılına kadar devam etti. 2005 yılında mozaikler Gaziantep Müzesi’nin sergilenmeye başladı. Zeugma kazıları, Ankara Üniversitesinden Kutalmış Görkay’ın bilimsel başkanlığında sürdürüldü ve pek çok yeni mozaik bulundu. Zeugma kentini ve dönemin yaşamını gerçeğe en yakın biçimde tanıması amacıyla 9 Eylül 2010'da açılan Zeugma Mozaik Müzesi açıldı ve Zeugma Mozaikleri orada sergilenmeye başladı.
Europa'nın Kaçırılışı mozaiği
Zeugma antik kentinde, günümüzde Bilecik Barajının suları altında kalmış olan villanın taban mozaiğidir. MS 2. yüzyıl sonları ile 3. yüzyıl başlarına tarihlenir. 2000 yılında Gaziantep Müzesi tarafından yürütülen kurtarma kazılarında bulundu. Zeugma Mozaik Müzesinde sergilenmektedir. Yunan tanrısı Zeus'un boğa kılığına girerek beğendiği bir kadını kaçırışını anlatır.
Çingene Kızı
Mainad Villası’nın yemek odasının taban mozaiğidir. Bu mozaik parçasındaki figür sağına doğru bakmaktadır. Kabarık saçları alnının üzerinde ortada ikiye ayrılmış olup arkadan bir eşarpla bağlanmıştır. Dar alınlı, elmacık kemikleri hafifçe belirgin ve dolgun yüzlüdür. İri gözlerinde mahzun ve anlamlı ifade vardır. Kulaklarında iç içe geçmiş iri halka küpeler görülmektedir. Bu sebeple ilk bulunduğunda “Çingene Kızı” olarak isimlendirilmiştir. Başının yanındaki asma yapraklarından dolayı Dionysos şenliklerinde yer alan ve bu tanrının müritlerinden olan bir “ Mainad” olduğu düşünülmektedir.
Yüzünün tamamı olmamasına rağmen bakışları ve gözlerindeki ifadeden dolayı ziyaretçiler tarafından “Mona Lisa” benzetmesi yapılmaktadır. 1960’lı yıllarda Zeugma Örenyeri’nde yapılan kaçak kazılarla yurt dışına kaçırılan ve ABD’nin Bowling Green Eyalet Üniversitesi’nde sergilenen Çingene Kızı mozaiğinin bordürlerine ait olan 12 parça mozaik, Bakanlığın diplomatik çalışmaları sonucunda ülkemize iadesi gerçekleşti ve 8 Aralık 2018 tarihinde basın tanıtımı yapılarak ziyarete açıldı.
Özel karanlık bir odada az bir ışıkla sergilenen Çingene Kızı mozaiği müzenin en değerli parçasını oluşturuyor. Onlarca güvenlik görevlisinin gece gündüz emniyet tedbiri aldığı müze, onlarca kamera ile de 7/24 izlenmektedir.
Genco SABANCI
GAZETECİ/YAZAR
Yorum Yazın