İncilay ÖZDEMİR
Türk Sineması her dönem toplumumuza ayna tutmus, sosyolojik gelişmemizin hangi aşamasında olduğumuzu bize göstermiştir. Erkek egemenliğinin üstün tutulduğu ataerkil bir toplumda yaşamamızdan ötürü, Türk filmlerinde, genellikle kadın imgeleri, ataerkil ideolojiye uygundur. Kadın toplumda nasılsa, Yeşiçamda'da pasifize edilmiş, ikinci duruma düşürülmüştür.
Türk Sineması'ında erkek yönetmenlerin genellikle kadınlara yönelik ayrımcı tutumlarına, ötekileleştirmelerine karşılık, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ, Biket İlhan gibi yönetmenler de kadına birey olarak bakmış, daha insancıl yaklaşmışlardır. Kadının erkeğin egemenliğinde olmasına inanan, ona üstünlük taslayan bakış olan Maço bakış açısı, yeşilçam'da iki tip kadın yaratmıştır. Her turlü zorluğa katlanan, fedakarlıktan öte ezilen, ama yine de erkeğine itaat eden iyi kadın Ve erkeği fettanlıkla, cinsellikle yoldan çıkaran kötü kadın. İyi kadın erkeğin onu sonunda seçmesiyle ödüllendiriliyor. Kötü kadın da ölümle cezalandırılıyor. seyircinin duygularına, heyecanına hitap eden, aşk hikayesini merkezine alan Melodram'lar , toplumun kadına biçtiği rolleri desteklercesine, seyirciye tekrar tekrar sunmuştur.
Cumhuriyet'le birikte Türk Tiyatro ve Sineması'na kazandırılan ilk müslüman oyuncumuz, Bedia Muhavvit olmuştur. Muhsin Ertuğrul'un çektiği, Halide Edip Adıvar'ın romanından uyarlanan Ateşten Gömlek adlı filmde oynamıştır. O dönem, Afife Jale, Sezer Sezin, Cahide Sonku gibi oyuncular varlığını göstermiştir. İlk dönemlerde, tarihi filmler, köy melodramları ağırlıkla cekilmiştir. Klasik Melodram kalıplarında çekilen filmlerde kadın, "fedakar eş, namuslu kadın" ve "baştan çıkarıcı, namussuz kadın" prototiplerinde sunulur. Kadının psikolojik yapısı, sevgisizliği, yalnızlığı gibi sorunlarına yer verilmediği gibi, iş dünyasından, siyasetten soyutlandırılır. Onlarla ilişkisi yoktur.
1960 -70 yıllarında Türk Sineması'nda "Toplumsal Gerçekçi Sinema dönemi" başlamıştır. Bu dönemin yönetmenleri, Lütfü Akad, Atıf Yılmaz, Halit Refiğ, Metin Erksan gib yönetmenleri sosyal ve psikolojik filmler çevirmişlerdir.
1970- 90 yılları "Türk Sorunsal Sineması" dönemi olmuş , köy filmlerinde de kadın sorunları daha bilinçli ele alınmıştır. Lütfü Akad, Irmak, Gelin, Düğün, Diyet filmlerini yapmış. Atıf Yılmaz, Cemo, Utanç, Selvi Boylum Al Yazmalım, Yılmaz Güney ise, Sürü, Arkadaş filmlerinde kadın sorunsalını ön lana çıkarmıştır.
Kadın oyuncularımızdan Müjde Ar, Kadınlara biçilen rollerin dışına çıkarak öncülük yapmış, yalnız pasiflik, çaresizlik gibi kadınlara atfedilen rolleri değil, özgürlük, isyankarlık, cesaret gibi erkeklere atfedilen karakterleri de canlandırmıştır.
Toplumlarda geçirilen sosyolojik evrim, tarım toplumu, sanayi toplumu ve bilgi toplumu olarak üç aşamalıdır. Bizim tarım toplumumuzda çoğu kadının eşini seçme özgürlüğü bile yoktur. Tarlaya, hayvanlara, çocuklara bakması, kocasına itaat etmesi beklenir. üstelik üstüne kuma bile getirilir. Sanayi toplumunda ise kadın üretime katılarak ekonomik özgürlüğünü buluyor. Bilgi toplumu aşaması ise, kadına en büyük seçim özgürlüğü sağlıyor. Kadın eğitim alanında, liderlikte, finans alanında yükselerek toplumun gelişimini ilerletiyor.Bizim gibi gelişimini tamamlayamamış ülkenin kadınlarının sorunları ciddi ölçüde büyüktür. Bunlar sinemamızda işlendiği sürece, toplumsal bilincimiz artacaktır.
Bize kurmaca bir dünya sunan sinema, toplumsal ilişkilerden bağımsız değildir, olmamalıdır. Dönemin yaşantısını, sorunlarını gerçekçi bir şekilde sunabilmelidir.
Yorum Yazın