Yaşamak için enerji gerek, enerjimizi oluşturan unsurlardan önemli bölümü dünyamız da bolca var ve halen karşılıksız alıyor ve kullanıyor bolca tüketiyoruz, hava gibi, su gibi. İnsan dışında ki canlıların da yaşamlarını sürdürmeleri için enerji ihtiyaçları var, insan dışındaki tüm canlılar denge unsuru içinde, plan, program ve iç güdülerine bağlı olarak aksamasız enerjilerine ulaşıyorlar. Nesli tükenmekte olan hayvanat ya da nebat cinslerin de ise dengeyi bozan, engel olan insandır. İnsan varoluş mantığını tam çözemediği için kendisi, kendi ego ve bir anlık sahiplenme hırsı ile herşeye kıyıyor, yıkıp geçiyor. İnsan yaşamı için gerekli enerji başta olmak üzere tüm gerekliliklere sahiptir.
İnsanoğlu dünyada ki sahiplenilmemiş her güzelliğin de kendisine ait olduğunu bilir. Yaşam süresi bitse dahi bu güzelliklerin kendinden sonrasına kalacağını, çocukları, sevdikleri tarafından kullanılmaya devam edileceğini bilir. Kötü olan da burası, bilmekle birlikte, el birliği ile doğa da ne var ise yok ediyor ya da azaltıyoruz. Hayvan mahlukatının dahi, bir çok çeşidinin nesil tükenme sebebi bizleriz.
Bizim bu dünya ya vedamızdan sonra yaşamları devam edecek olan evlatlarımız ve diğer sevdiklerimiz, insanımız için hepimiz dengeyi biraz daha bozup ölüyoruz. GDO’lu (genetiği değiştirilmiş organizma) yeme içme ürünlerinden kaçar olduk ya hani, bizler, insanlar doğanın organizmalarını hunharca, vahşice ve hızla bozmaya devam ediyoruz.
Bu dengesi bozuk halde yaşamaya devam ederken etkileniyoruz, alış verişlerimizde gdo’suz ürün alma, arama hassasiyeti göstersek dahi resmin bütününü göremiyoruz. Hayatlarımızın, ömürlerimizin sosyal ve ruhsal dengesini bozmuşuz bir defa. Düzeltmek, ayar tutturmak için çaba göstermeden yaşıyoruz öylesine. Uzun vadeli plan programlar bir yana akışında yaşıyoruz sadece. Anlık refleksler, hareketler, çaba halleri ile. Yemek yeme hallerimiz dahi bir tuhaf hal aldı, yaşamak için tüketmek gibi. Rüya görmek için uyumak, adrenalimiz yükselsin diye tercihlerimiz oluyor. Sevmelerimiz, aşık olma hallerimizde yaratılış ötesi ayarlı olsun istiyoruz. Çorba yapar gibi,gerekli malzemeleri temin etmek,karıştırıp,kaynatmak gibi. Yaşamımızla yaptıklarımız çok defa doğallıktan uzak bir halde, yazı yazmak, şiir yazmak, bir toplantıda konuşma yapmak, sohbetlerde söz almak, görüş belirtmek.
Tamamıyla doğal akışın da olması gereken ne varsa, doğallıktan uzak. Bu duruma bizler mi getirdik, kötü gidişe sadece katkıda mı bulunduk, uzun bir tartışma konusu.
Bazılarımız kendimize ait yaşamımızı tecrit etme, toplumdan uzak tutma gayretine girişsek dahi ne derece başarılı oluyoruz? “Tavuk mu yumurtadan çıkar, yumurta mı tavuktan çıkar” sorusuna horozun verdiği (ben öperim,işime bakarım ) gibi cevapların arkasına sığınarak yaşıyoruz. Değişmeyen şikayetci hallerimiz aksamadan devam ediyor. Bu çilek tadı eskisi gibi değil, kavun kesildi mi konu komşu kokusunu duyardı, nerede o eski domatesler gibi. Somut olarak ne çok örneklere vakıfız da, nerede o eski insanlar, samimi ve yürekli idiler diyemiyoruz. Nerede hata yaptık sorgulamasından ilk kendimiz kaçıyoruz.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın