Ahmet Arif der ki; “Nerede bir can ölse, oralı olur yüreğim. Olmalı zaten. Olmazsa insan olmaz yüreğim” elbette, ne tezat bir düşünceye sahibim ne de yorum yapmama gerek. Büyük şairimiz, düşünce insanımız sözünü söylemiş. Elazığ, Malatya bölgesinde yaşadığımız deprem sonrasın da bu sözü hep hatırlar, söyler, yazar olduk ki ne güzel. Ölen, yara alan, acı çeken, aç olan, üşüyen her kimse, tüm insanlık sorgulama gereği duymadan içinde hissediyorsa insani duygularını öne çıkararak, ne mutlu, ne muazzam.
İnsan, yaratılmış yaşamak için, ömrünce yaşamak, hayata tutunmak, doğru ve iyi olanın yanında olmak. İnsanın beşeri hali, varlığı dışında birde ruhu var ki, tatmin olması, huzur ve mutluluk duyması gerek, bu gerekliliğe cevap yaşatmasın da. İnsan yaşam çizgisinde hayatta olma mücadelesini verirken, insanların kontrolü dışında etkenler vardır ki, bu yaşam çizgisinden aşağı düşenler, yaşamı yok olanlar ve yaşamla yok oluş arasın da gidip gelenler var. İnsan ki; fıtratı da, formatı da, ne yapabilirim, ne katkı da bulunabilirim sorusuyla baş başadır. İlimi, bilimi, kültürü, doğrular ile bezenmiş bir kişiliğe sahipse, sadece insan kimliğine bakarak, insan olduğu için çaba verir, mücadeleye girişir. Bir insanın, bir canın hayata tutunmasına destek olmak, katkı vermek ki, ne büyük mutluluk, ne muazzam kazanım.
Ezberlerden uzak, dogma düşüncelerden öte, ivedi, ayırımsız, insanın yaşaması için ne yapabilirim. Yaşamakta olan insan için, soğuktan uzak, karnı tok, halinden endişesiz, korkularından uzak hale ulaşması için, ne katkı sunabilirim. Sorarım siz değerli okuruma; insan bu soruyu kendisine sorarken, bu soruyu sormasına etken bir doğal afet, deprem, yangın, sel, kaza sonrası ise, muhatabı insanların etnik kimliğine, oy verdiği partiye bakabilir mi? Taraftarı olduğu futbol kulübüne, dinine, mezhebine, işine, kariyerine, zengin ya da yoksul oluşuna, kısa ya da uzun oluşuna, şişman ya da zayıf oluşuna, soyut ve somut hallerine bakabilir mi? Bakmaz, bakamaz, insan olma, insani davranış şekline terstir, aykırıdır.
İnsan yaratılmıştır, hayatta ki ilk görev ve sorumluluğu yaşamak, etik şartlarda, dengeli, faydalı, iyi olarak yaşamak. İnsan yaratılmıştır, akıllı ve sağlıklı ise, özgür ise, tüm insanlar için, en yakınından en uzağına kadar yaşatma sorumluluğu başlar. Yaşamasında sorun ve aksaklıklar olan insan ya da insanların yaşama tutunması adına her mücadelenin içinde olur, gayret eder. Yazdıklarımın dairesini, dikkat çekmek istediğim insani meselenin açısını olabildiğince genişletebilirsiniz. İnsanın yaşaması tüm insanların birinci görevidir. Yaşaması için gayret gösterilen insanların kanunlara aykırı hareketleri adli kurumların görevi ve sorumluluğundadır. Yaşaması için gayret gösterilen insanların ahlaki yeterliliklerinin olmaması, eksik ve yetersiz olma halleri, toplumun, kamuoyunun değerlendirmesi, kanaat oluşturmasındadır.
İnsan olarak yaratılmak ne güzel de, insan kalmak, insan kimliğinden uzaklaşmadan insan olarak yaşamak ve yaşatmak, ne güzel, ne muazzam.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın