Yazdığım başlıktan hemencecik empati kurmaya başladı iseniz, yönteminiz doğrudur. Bilimsel bir dayanağı olmasa da ellili yaşların bir sınır, dönüm noktası olduğu kabul edilebilir. Elbette, genelleme yapmak, dar bir sürece, alana sıkıştırmakta tarzım değil. Bazılarımız yaşadıkları deneyimlerin derinliği ya da yüzeyselliği ile farklı farklı yıldönümlerinde kendilerini daha bir farkında hissetmeye, algılama, anlama aşamasını geçtiklerine kani olurlar ki, doğaldır, normaldir. Her birimizin farklı hayat hikâyeleri oluştuğuna göre, yaşadığımız ve yaşattıklarımız çok farklı içeriklerde olduğuna göre basmakalıp aynılık düşünülemez. Tamam, aynı değiliz, anlaştık, genelleme yapmaktan da uzaklaştık. Hemfikir olacağımız bir gerçeğimiz daha var, elli yaş diye diretemesek de bazılarımız için yaşadığı yaşamsal deneyimlerle eşdeğer otuzlu, otuz beşli yaşlar, bazılarımız için kırklı, ellili yaşlar farkındalık eşiğidir. Yaşadıklarımız, müdahili olduğumuz hayatlarımız, kendi doğru ve gerçeklerimiz, farkındalık ve algı seviyemiz bazen bu süreç sınırını altmışlı hatta yetmişli yaşlara kadar çıkarabilmektedir. İstisna kabul edilse de, altmış, yetmiş, seksenli yaşları görüp, hayatı ve insanları, doğayı ve döngüyü, dengeyi anlamadan, anlayamadan bu ömür sürecini bitirmişlerimiz de vardır. Girişgah bu kadar, elli yaş belirginliğini yaşamış ve bu sınırı geçmişsek;
Sıcak sütün mutlak ağız yaktığını da yoğurt yerken üflemeye gerek olmadığını da biliriz. İnsanların ne kadar sevgi dolu, güvenilir olduğunu yaşayarak öğrenmiş olsak ta, dönem dönem testlerimizden geçmiş olsalar da, insan özünde süreçle bağıntılı değişiklik içinde yaşarlar ve tamamıyla güven duymak hatadır.
Bilgili, donanımlı insan ile ürkmüş insan arasında ki derin uçurumu fark edebilecek deneyimi edinmişizdir ellili yaşlarda. Bu deneyim bizim yaşadıklarımızla sınırlı iken, geçmişindeki negatif deneyim ve yaşanmışlıklarıyla kendisine özgü korku ve endişeli yapılanmasını yaşadıkça üzerinden atamayacak, elli, altmış, yetmişli yaşlarında yetmeyeceği akranlarımızı çokça görmeye devam edeceğiz.
Yalnız kalmanın bir kayıp, zarar halinin de olmadığını öğrenmişizdir. Kalabalıklar içerisinde yalan yanlışlar girdabında olmak, zarif yaşama, zararsız yaşama, insan kalabilme mücadelemize aykırıdır, terstir. Ego, kibir, hırstan uzak yaşama devam kararını almışız bir defa, geri dönüşü yoktur. Yenilmekse yenilmek, zarar etmekse zarar etmek, kayıp etmekse kayıp etmek, eyvallah deyip geçiştirmelerimiz tükenmiştir, kendi kara ve doğrularımızla, meziyet ve kazanımlarımız ile kendi hayatımızı kendimiz gibi yaşarız. Düşebiliriz, zarar edebiliriz, kayıplarımız da olabilir, sade aldığımız soyut kararlar neticesinde değil, somut, fiziksel düşmelerimiz, hatalı karalarımızla fiili olaraktan düşebilir, hastalıklara, yaralanmalara müdahil olmuş olabiliriz, hiç sorun değil artık, irademiz sağlam ve güçlüdür, mutlak kalkmanın bir yolunu yine kendimiz buluruz.
Kanmak, aldanmak, faka basmak halleri şimdi sadece mizahi bir senaryo, yazım, karikatür, filmlerde vardır, yaşadıklarımız bizi sade olgunlaştırıp yaşamda tutmamıştır, hayat mücadelesi ve doğruları da öğretmiştir, kanata kanata, süründüre süründüre olsa da. Korkular düşünme hazinemiz içinde saklı durur, refleks gösterme hallerimiz saklı dursun, kanmak, aldanmak, ölümden korkmak dürtüsü bitmiştir. Hayatımızın, hayatlarımızın bir döngü, dengeden ibaret süreç olduğunun farkında ve kabul edişimiz içerisindedir.
Sevmeler, âşık olmalar, gitmeler, gelmeler, öfkelenmeler, kazanma ve kaybetmeler, başarmalar ya da başarısız olmalar bitmiş değildir elbette elli yaşında ki insan için, temkinli, tedbirli, akıl ve yürek birlikteliğinde, insan kalabilme kararlılığında ise mümkün.
Ellili yaşlar gençliğin yaşlılığı, yaşlılığın ise gençliğidir, bu gençliğin ise edindiğimiz deneyim ve kazanımlarla en doğru, en mutlu yaşanması tercihimiz değil mecburiyetimizdir, biliriz. Takılma sevgili okurum, sizin için bu yeterlilik kırklı yaşlarda da olabilir bir diğerimiz için ise altmışlı yaşlarda, mutlu musun, farkında mısın, kendine güveniyor musun, bunları düşünüp konuşalım.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın