Başlığı “yanlış mı biliyoruz” diye yazmama aldanıp da doğruyu yazacağımı sanmayın, doğruyu ben de bilmiyorum. Doğruyu bilmediğim halde bu konuyu yazma sebebim geniş açılı ve tüm kavram ve tariflerin ışığında düşünebilmek. Konumuz aşk, aşk tarifi milyonlarca değişik şekilde yapılmış ve yorumlanmıştır. Aşk’a dair her yeni tarif ve yorum yeni tarif ve yorumlamalara da tetiklememe yapmıştır. Aşk’a dair tarif, yorumlama ve aşk odaklı yazılar şiirler tartışmalar süredursun, bu silsileye bir tebessümle bizde katılalım.
..
Aşk!
Genç kız annesine sorar:
- Anne aşk nasıl bir şey?
- Aşk mı? Şey... Aşk şöyle bir şeydir kızım... Hani mesela çok zengin ve yakışıklı bir adama rastlarsın, arkadaş olursun, seni Venedik’e götürür, Avrupa’yı gezdirir, dönüşte sana güzel mücevherler alır, bir otomobil hediye eder, mutluluktan uçarsın, işte aşk böyle bir şeydir kızım...
- Ama anne, peki o heyecanlar, güzel duygular, kalbin küt küt çarpması, ilk buluşma, ilk öpücük... Bunlar yok mu?
- Ha onlar mı? Kızım onlar meteliksiz solcuların uydurduğu şeylerdir, aldırma...
..
Kabul edin az tebessüm ettiniz, tamamıyla ikna olamasanız da sol düşüncede olan insanımız ekseriyetle para ve varlıktan uzaktırlar. Zengin, para, mal, mülk sahibi solcu yok mudur, elbette vardır da, sol düşünce şeklini benimsemiş birey ekseriyetle âşık olduğu bireye parasını harcasa dahi Venedik gezisi, mücevherlere harcamaz. Emperyalist düzene mahkûm edilmiş yönetimler ve kapitalist uygulamalara uyumlu yaşamaya çalışan milyarlarca insanımız var. Kapitalist uygulamalarla yaşam mücadelesi verilirken duygular, küt küt çarpan kalp gibi istisna hallerin tümü rafa kaldırılmış, ütopik bir durum kabul edilmiştir. Aşk böylesi ulaşılmaz halde ise samimi bir içtenlikle sevgiyi sahiplenip sevdaya uyarlayan, âşık olan, âşık olunan, aşktın gerçek sevgi yoğun halini anlayan insan sayımız da tarihi eser gibi, sayları çok az dolayısı ile çok değerli. Aşkı yaşamak böylesi zor ve istisnai bir hal ise tüm engelleme ve çekilen setlere rağmen bu duyguları tüm yoğunluğuyla sahiplenip yaşayabilenlere ne mutlu.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın