Yazı başlığı “Yalandan Kim Ölmüş” yaygın söylenen bir sığınma eğilimi, ifadesidir. Yalandan ölen de çoktur da ispatının bir manası var mı, yalan söylemeyi engeller mi, muamma. Söylenen yalan ya da yalan ifadenin yanın da yer almak kimseyi aklamaz, doğru çıkarmaz. Yaşadığımız zaman küresi döndükçe gerçeklerle yüzleşiriz ve yalanı anlarız, bazen birkaç dakika da yüzleşiriz gerçek olanla bazense yıllar, asırlar sürer. Yalan söylemek, yalanlarla konuşmak ve yalan söylendiğinde tepkisiz kalmak herbirimizin defaten yaptığı zaaftır. Bazılarımız bu hali çok istisnai tutsa da bazılarımız hayatının içine çokça katmış, davranış şekilleriyle hamurlaştırmıştır.
Yalanın tavırlara eylemlere dökülmüş hali, daha kolaymıdır daha zor mu ? Yalan söylemişliğimiz çoktur, en masumumuz dahi yüzlerce defa yalan söylemiştir, zati yazı konumuz da yalan değil, yalan tavırlar da bulunmak, yalan söyleme eylemine, hisleri, duyguları, dolayısı ile eylemi, tavrı, tarzı katmak. Hareketler de, tavır da, tarz da yalan mümkün mü ? ya da başka açıdan bakalım inandırıcılık çok daha zor değil mi ? Kişi sevinçli olduğu bir durum da üzüldüm, hüzünlüyüm tavrı, davranışı gösterebilir mi ? elbette denemeler olacaktır da, inandırıcılığı varmıdır, başarılımıdır. Sinema filmleri, diziler, tiyatro temsilleri mi geldi aklınıza. Sanatsal çalışmalar da tavrın yalan olduğunu çoğunlukla anlarızda, inanmamızda yalandan.
Alanı daha da daraltalım, toplumsal davranışlardan bireysel ilişkilere diyaloglara inelim. Bir kişi bir diğerine birebir diyalog da çok yalan söylerse, yalan dayanakları ve örneklemeleri ile inandırıcı da olabilir. Kişi hissiyatı ile alakalı ne söylerse söylesin dilden çıkan kelimeler değil, vücut dilide devreye girer ve inandırıcılığı çok daha zordur, söyledikleri ve vücut dili aynı değilse. “Seni seviyorum” demek çok kolay ve birkaç saniye sürmeyen bir eylem olsada, inandırıcılığı birkaç saniye ile sınırlı değil, özledim, güveniyorum, gönlüm sende, gönlün bende gibi. Yalandan kimsenin öldüğüne dair reel bir tespitim olmasa da yalanlara bulanmış, sarılmış haliyle çok sıradan insanlık vasıflarını tamamıyla yitirmiş olanları gördüm ki, düşman başına denilecek türden. Kişi yalancılığı ile ün yapmış ise tekrar güvenilir insan olabilmek, güven veren insanlar arasına girmek çok zor. Kaybedilen sağlık bir şekliyle kazanılabiliyor, uzuv, organ kayıpları dahi tamamlanıp, destekler oluşturulabiliyor. Elektrikler gitti ise, fener var, el lambası var, ışıldak var, mum var, çıra var, gaz lambası var, ne çok çözümler üretilmiş. Kişi olgun yaşlarında ve aklıselim haliyle güvenini kaybetmişse, yalanları ile öne çıkmış, güvensizlik halleri ile göze batar hale gelmişse, ıssız bir ada da ve umutsuz kalmak gibi, daha da beter değil mi ?
Mir Murat Demir
Yorum Yazın