Simsiyah, gece karanlığı gibi, boğan.
Vuslatın tek adresi. Saçlarının kara;
Karanlık dalgalarında boğuyordu..
Menekşe gözlerinde, kızıl kumlar doluşmuş
O kumlarda, Sıla hasreti çeker gibi
Gurbet elde yanan, yürek gibi yakıyordu ateşli hareleri…
Göğsünde sert bir koku.. Tarifine kelimelerin kifayetsiz kaldığı;
yemyeşil orman kokusu gibi. Ciğerleri yakan oksijen sadeliğinde bir yürek…
Her gördüğüne ‘’ SANA KULUM ‘’ diyen süzgün bakışlar.
Her gönüle bahar katan, en kızılından dolan debdebeli deli kan
Her tende arzulu yanan YALAN.
Her dilde doyumsuz tat.
Bir bahar canlılığı, doğurganlık müjdecisi.
Yediveren kadar bereketli.
Cennet-i alaaaaaaaa doygunluğu
Üç saniyede verdiğini; üç yılda; yavaş yavaş, eze , üze, ziyedesiyle alan.
Oya, oya gözlerini,
Söke, söke ciğerini
Kan kusturan, öğürte öğürte
Tufan-ı telef yemini etmişçesine okuyan
Allahsız Kitapsız HERCAİ-İ…!!!
Birini değil, binini yakan, yıkan, alaşağı, tepetaklak eden
Çukurların dibinde Cehennem’e rahmet okutan
YALANCI NEVBAHAR-I HERCAİ-İ
Karakışın içindeki Şubatın ilk iki haftası kadar yalancı,
sıcak, tohumsuz tomurcuk,
esintisiz meltem..
Meyvesiz yeşil ağaç,
olup olabilecek tüm güzellikleri baltalayan..
Leyladan dem vuran; sahte Mecnun…!!!
Bu bir yürek dökümü
İster es geç, ister oku
Ben hiç pişman olmadım
Rabbim her kuluna nasip etsin yaşadıklarımı
Ameliyattan kalkmış hasta misali
Maraz-i gezdim sokakları
Vazgeçtim yaşamaktan
Yürüdüm; tınmadım kırmızı ışıkları
Ah çekerek dua ettim her ezanda
Gök kubbe şahitti
Yüreğime söz geçiremedim
Acıdım, kanadım, yılmadım istedim seni
İlk aşkımdın, her şeyin ilki
Bir oğlum olacaktı belki
Kısmet işte; ne diyelim ki
Öldüremedin
Öldüremedim içimdeki ölümsüz aşkı
Alıştım sensizliğe, aramamana
Beni duyamamana, bir selamdan uzak tutmana
Ölümsüz aşkımı değil, ama ve nihayet öldürebildim bedenini
Arzulamıyorum artık göğsünün acı orman kokusunu
Burnunu burnuma sürmeni
Ve nihayet öldürdüm bedenini
YALANCI NEVBAHAR-I HERCAİ-İ
Selam Sevgi ve Saygılarımla
NAZENDE KAYA
ARAŞTIRMACI-YAZAR
Yorum Yazın