Nihayet Serhat şehrindeyiz
Tren Erzurum'dan akşam 11.00'de hareket eder etmez yorgunluktan hemen yattım ki ertesi günü Kars'ta daha çok yorulacağımı bildiğim için enerji depolayayım. Bu düşünce tabii güme gitti. Tren gece bayağı bir hızlı gitti, öyle ki sanki hep rampa aşağı gidiyoruz, vagon bir sağ bir sola çarparak raylar üzerinde ilerliyor. Hani tırsmadım da değil. Gece kondüktörün saat 03.30 da kapılara vurarak Kars'a yarım saat var sesiyle yataktan fırlayıp, hemen valizlerimizi topladık. Yolculuk boyunca kısa aralıklarla beklemeler nedeniyle gece 02.00'de Kars'a varmamız planlanırken sabaha karşı saat 04.00'de Kars garına giriş yaptık.
Apar topar garın kapısından çıkarken, 3 farklı tur çalışanları ellerimize broşürleri tutuşturdu. Dışarı bir çıktık ki Kars'ın gece kuru soğuğu yüzümüze çarptı, adeta titredik. Trenden inen 180 kişi gelen taksiye hücum edip gidiyor. Taksi yok, bir grupla yola çıktık, onlar geleni kapıyor. Eee taksi beklemekten donacağız. Dedim otel yakın bildiğim kadarıyla, bekleyip donacağımıza yürüyerek gideriz. Teknoloji var ya!...
Teknoloji Kars'ta sökmedi, donduk
Telefonumdan navigasyonu açtım, otel 8 dakika gösterdi. Başladık kırağı yağan kentin sokaklarında yürümeye başladık. Bir sokaktan sağa döndürdü. Bir kilometre sonra sola, 300 metre sonra tekrar sola. Hoppala bir üst sokaktan yürüdüğümüz caddeyi tam ters istikamet yürüyoruz. Navigasyon vardınız diyor, noktaya geliyoruz otel yok, tekrar 400 metre diyor. Sırtımda fotoğraf makinesinin ağır çantası, iki elimde dolu, valiz taşıyorum. yanımda eldiven var ama takamadım, ellerim buz kesti. Bir yanda köpekler etrafımıza havlayarak koşuyor, ben iplemeyince dönüp gidiyorlar. Ara ara da dönüp taksi gelir mi bakıyorum, nafile. Sonunda 200 metre ileride otelin tabelasını gördüm hızlı hızlı yürüyorum, önümde taksi durmaz mı!...
Otele geldik, taksi bulduk
'Kardeş otele geldik, sen yarım saattir neredeydin'? dedim, genç taksici güldü ve gitti. Kalacağımız otel Konak 2 otel, 50 metre çaprazında Konak 1 otel var. Geçerken bir baktım, trenden inen en az 30 kişi lobide sırada, işlemlerini yaptıracak da odalarına çıkacak, bir saat sürer. Neyse bizim otel onun kardeşi galiba 2 yıldızlı. İstanbul'da biletleri aldığımızda senkronize varacağımız günü hesaplayıp otelin parasını internet üzerinden ödeyerek yer ayırtmıştım. Saat sabahın 05.00'i. Lobi bomboş, kimlikleri verdim anında sisteme girildi anahtarı kaptım, asansör yok. 3 kat yükle çıktık. Odaya girer hemen duşa. 3 gündür trende ve koşturmaktan su yüzü görmedim, zaten bir saattir otele gelmek için donmuşum. Saat 05.30 yattım, bu arada gardan çıkarken verilen broşürlerde Kars turu 150 ila 250 yazmaz mı?. Bizi götürecek tur 300 TL. Millet o saatte paso whatsapptan grup oluşturup dın dın yazıyor. Biz şu gruba gideceğiz, bu gruba gideceğiz. La yatın zıbarın...
4 saat uykuyla otelden ayrıldık
Sabah 4 saat sonra 09.30'da telefonun ziliyle uyandım, zaten tavşan uykusundayım. Toparlanırken turcu aradı, geliyormusun?, diye sordu. Yolda at değiştirilmez evet dedim. Beni Diğer Konak otelden alırsınız. Otelden çıktım 50 metre ilerideki otele daldım. Kardeş öbür otelde kaldım bir çay içeyim dedim. Elbette dediler. Millet kahvaltısını yapıyor. Neyse iki büyük çay kaptım, çıkınımı açtım, peynir, zeytinimi yanımda bulunan ekmeğimin arasına katık edip kahvaltımı yaptım. Bir çay daha içerken tur minibüsü geldi. Çantalarımızla bindik, iki otelden gelenleri de alıp saat 11.00'de yola revan olduk. İlk istikamet Ani harabeleri, ortalık günlük güneşlik, kar yok.
Ani 45 kilometre
Kars Ani Harabeleri Kars merkeze 45 kilometre uzaklıkta, hızla yol alıyoruz. Şoförümüz Ermenistan sınırında olduğunu, yaklaşınca telefonlarımızı ya kapatmamızı ya da uçak moduna almamız gerektiğini, aksi halde bir yakınımızın araması durumunda sistemin yurt dışına dönerek arayan da olsa faturanın tarafımıza çift katmerli geleceği uyarısında bulunda. Hepimiz telefonları ya kapattık ya da uçak moduna aldık. Kapatmasak ta zaten internet ve telefon uçak modunda kesilmiş oldu. Bölgenin biraz gerisinde Jandarma komutanlığı kurulmuş ve kameralarla gece gündüz sınır izleniyor. Ani harabelerine giderken solumuzdaki köylerdeki evlerin çatıları ve kapıları hatta bazı evlerin tüm cephesi boncuk mavisi rengine boyanmış durumda. Bunun nedeni ise böceklerin mavi rengi ateş görmesi ve evlere girmemesi. Yol boyunca rampa kısımlarda kenarlarda parapetler görüyorum, bunun da nedeni kışın bu noktalarda kar yağışıyla birlikte sert rüzgarlar estiği için yolun buz tutması engelleniyor. Hatta bırakın buz tutmasını, kar yağdığında Ani harabelerine giden yol kapanıyor, yani ulaşım kesiliyor. Karayolları anında bunun için tedbirli ve müdahale ediyor, yine de ulaşmak çok güç oluyormuş.
Ermenistan sınırı kapalı
Ani harabelerine gidişimizde önümüz Ermenistan sağımız İran, solumuz ise Gürcistan sınırı. Ermenistan sınırı kapalı olduğu için, Türkiye'ye gelmek isteyen Ermeniler önce Gürcistan'a gidip sınıra geliyormuş ve oradan giriş yapıyorlarmış. Harabelere yakın bazı köyler de eskiden Ermeni köyleri imiş. İşin ilginç yanı ise Kars ve Ani Harabeleri bölgesinin tam 40 yıl boyunca Ruslar tarafından işgal edilmesi. Bu dönemde Ruslar bugünkü Kars'ın 1870'li yıllarda kent mimarisini çizmiş olmaları ve bir çok yapı yapmaları. Merkezde bir çok güzel taş yapı mevcut. Bunların bazılarını Valilik bazılarını ise bir takım Vakıflara tahsis edilmiş. Yakın zamanda ise bu binalar badana gibi mavi, pembe, beyaz renklere boyanmış. Doğu Ekspresiyle bölgeyi gelip görenlerin yoğun tepkisi ve şikayetleri sonucu 3 yıl önce bu tarihi binalar restore edilerek tüm dış cephelerindeki boyalar kazınmış ve orijinal koyu taş rengine çevrilmiş.
Kars'ta ağaç yok
Kars'ın merkezinde de çevresinde de ağaç yetişmiyor. Tek tük kavak ağacı ve çam ağacından başka hiç bir ağaç bölgede yaşamıyor. Adeta çorak bir arazi, arap çölleri gibi. Buğday ve arpadan başka toprakta yetişen bir şey yok. Bu nedenle Kars'ın yüzde 70'i geçimini hayvancılıkla sağlıyor. Zaten Kurban Bayramlarında büyük kentlere Kars'tan getirilen kurbanlıklar tercih ediliyor. Kars aynı zamanda Türkiye hayvan üretiminin de yüzde 70’ni sağlıyor. Kentte 40 Bin kişi yaşıyor ve halen göç veren bir kentimiz. Pandemi döneminde biraz geri dönüş olsa da tekrar hızla göç vermeye devam ediyor. Kars'ta geri kalan nüfusun çoğunluğu ise burada okuyan öğrenciler oluşturuyor. İşin başka bir boyutu ise maalesef Kars'ta tek bir AVM bile olmaması. Sosyal hayat sıfır, zaten geceleri çok soğuk olduğu için kimse evinden çıkmıyor. Tiflis-Bakü-Ceyhan petrol boru ve gaz hattı buradan ülkeye girdiği için uzun yıllardır Kars'ta doğal gazla ısınma mevcut. 7-8 katlı yapılmış yeni binalar göze çarpıyor.
Kars'ta kafeler den başka sosyal hayat yok.
İl dışından okumaya gelen öğrenciler sosyal hayat olmadığı için dışarı çıkamıyor. Karslılar da geçimi sağlayabilmek için İstanbul'daki gibi tarihi bazı evlerini giriş veya ikinci katlarını modern ve otantik, ışıklı kafelere çevirmişler. Gençler her akşam onlarca açılan kafelere 3'er 5'er gruplar halinde giderek vakit geçiriyorlar. Öyle full çeken mekan çok az sayıda. Bir de Kars'ın peyniri meşhur olduğu için çok sayıda peynir dükkanı bulunuyor. Bu da kaliteyi düşürüyor. Minibüs şoförümüz ve kokartsız rehberimiz olan kişi, geçenlerde evinde tüp kullandığını, bitince tüpçüyü aradığını, tüpçünün 'Abi ben tüpü bıraktım peynirciliğe başladım' dediğini aktararak, tüpçü anlamadığı peynircilik işine girince, bunun gibi çok var, kalite düşüyor, bu da Kars peynirinin imajını etkiliyor. Tüpçü tüp işini yapsın, ben 25 yıllık şoförüm, peynircilik mi yapıyorum diyerek tepkisini de dile getirdi.
Tarihi kültürel eserlere ilgim vardı
Ben 1990'lı yılların başında Sabah Gazetesi İstihbarat Servisi'nde çalışırken dahi çatışma, bombalama, soygun veya şehir haberleri gibi işlere koştururken, İstanbul'un tarihi surlarını, camilerini çekerdim. İçimde o zamanlardan tarihi mekanlara karşı ilgim vardı ve yıkılan, yıkılmakta olan başta Beyazıt Kulesi olmak üzere, Saraçhane’deki Şehzadebaşı Cami restorasyonuna kadar yaptığım haberlerle restore edilmesinde katkılarım olmuştur. Hatta bugün Çağlayan'daki Abide-i Hürriyet anıtı mezbelelikti. Mezarlar tahrip edilmiş, anıtın içine girilen bölüm fuhuş yuvası haline gelmiş, parktan kimse geçemiyordu. Yıl 2006'ydı ve Haftalık yayınlanan Şişli Gazetesinde buranın haberini manşetten bir kaç hafta sayfalarca yayınlamam üzerine Genelkurmayı Harekete geçirerek, İBB'ye buranın restore edilmesini sağladım. Yaptığım haberlerin her biri ciltli olarak arşivimde bulunmaktadır.
Genco SABANCI
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın