İncilay ÖZDEMİR
Son günlerde, bir çılgınlık yaşanıyor. Tavada biber gazı yeme çılgınlığı. Bu öyle bir lezzet ki, neredeyse onu tatmayanımız kalmadı. Öğrencisi, ev hanımı, doktoru, esnafı, sanatçısı, çoluğu çocuğu, kısacası herkes tattı bu çılgın lezzeti.
Önce, nefesinizi kesiyor. Gözlerinizden yaşlar boşalıyor. Bayılacak gibi oluyorsunuz. Vücudunuzu bir ateş sarıyor, yanıyor, yanıyorsunuz...
Niyetleri, İstanbul'un merkezi sayılan Taksim'in, tek nefes alınacak yeri olan, Gezi Parkı'na sahip çıkmaktı. Son derece çağdaş, yeşile duyarlı bir kesim, asırlık ağaçların yıkılmaması için, nöbet tutuyordu orada. Dev inşaat çukurlarına aldırmadan, kuruyordu çadırlarını yanıbaşlarına... Bu kadar insani bir yaklaşımın, bu kadar sert, bu kadar acımasızca bir karşılığı olabileceğini, aklına bile getirmeden hem de.
Polis, yüreğinden başka bir silahı olmayan bu insanlara, öyle orantısız güç kullanıyor, öyle saldırıyordu ki, yapılanlar hiç bir vicdana sığmıyordu. Bu olaydan, sağlıklı düşünebilen herkes rahatsızlık duyuyordu.
Ağaçları koruma düşüncesi, daha farklı boyutlara sıçrayarak, iradenin, özgürlüğün , demokrasinin korunması eylemine dönüşüverdi bir anda. Vatandaşlarımız, " Mustafa Kemal'in izindeyiz" sloganlarıyla demokrasiye sahip çıkmaya çalışıyorlar, kendilerini ön saflara atarak, bol miktarda biber gazı yiyorlardı.
Sokaklarda, tencerelere, tavalara vuruluyor, arabaların kornaları çalınıyor, çeşitli sesler çıkaran düdükler öttürülüyordu. İnsanlar her yerde yürüyor, yürüyordu.
Bu yürüyüşü, herhangi bir parti görüşüne bağlamak, ideolojik olarak değerlendirmek, bazı şeyleri görmezlikten gelmeye çalışmaktı. Burada, evrensel değerlere sahip çıkılmasıydı söz konusu olan.
Gezi Parkı'na ne Topçu kışlası, ne AVM, ne de otel yapılmasını istemiyordu insanlar. Üstelik , Topçu kışlasıyla, AVM sözcüklerinin de bağdaşması imkansızdı.
Herkes tek yürek olmuştu. Din, dil, mezhep gözetmeksizin. Galatasaray'lılar, Fenerbahçe'lileri polisin elinden kurtarıyor, Beşiktaş'lılar, Çarşı Gurubu olarak, halka yiyecek içecek dağıtıyordu. Sağcısı, solcusu yan yana yürüyor, genç kızlar, erkeklerin önünde yer almaya çabalıyordu.
Ülkenin her tarafında göstericiler bulunuyordu. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, Başbakan yardımcısı Bülent Arınç, daha barışcıl konuşmasına rağmen, Başbakan, gösteri yapanlar için, " üç beş çapulcu" diyordu. Topluluğun içinde, kendi partisine oy verenlerin bile çoğunlukta olduğunu göremiyordu. Ayrıca gösterilere katılanlar, elbette çapulcu filan değildi.
Tabi, zamanla aralarına karışan provakatörler de yok değildi. Ayrıca tüm dünyanın gözü üzerimize çevrilmiş, hepsi çeşitli düşünceler içerisinde bizi izlemeye devam ediyordu. Her taraftan mesajlar yağıyordu. Tencere , tava satışları patlamıştı.Sağduyulu olması gereken öncelikle baştakilerdi.
Tavada biber gazı. Yanında da limon. İşte günün menüsü...
Yorum Yazın