NARCİSSUS
Şimdi bu da nereden çıktı diyenlerinizi duyar gibiyim.
Bazıları vardır ukaladır, kendini beğenmiştir, karşısındakini aşağılar, derler ya burnu Kaf Dağında, kendini bulunmaz Hint kumaşı sanır.
İşte bu tiplere Psikolojide”Narsist “ denir, aslında bu psikolojik bir vakadır.
Narsist, kendini diğerlerinden üstün gören, empati kuramayan ve başkalarını manipüle eden bireylerdir.
Narsistik kişilik bozukluğu, kişinin sürekli olarak ilgi ve hayranlık arayışı içinde olduğu psikolojik hastalıktır.
Efsanelere geri dönelim, Yunan mitolojisine uzanalım,
Narcissusta diğer Tanrılar gibi Yunan mitolojisinde yer alan, inanılmaz derecede yakışıklılığından dolayı sudaki yansımasına aşık olan bir karakterdir.
Su perisi olan güzeller güzeli “Ekho” bile onun kendine olan bu düşkünlüğü doğrultusunda onun günden güne erimesini durduramaz.
Onun içindir ki Narcissus kendi yakışıklılığına aşık olur, sudaki görüntüsünü hayranlıkla seyreder ve kendini seyrede, seyrede hayatı orada son bulur.
Hatta hatta bir rivayete göre, Nergis çiçeklerinin de adını Narcissustan aldığı söylenir.
Efsane böyle işte.
Çevremizde ne kadar çok Narcisus var değilmi?.
Ne diyebiliriz ki, Allah onlara şifa versin.
Neyse biz Narsistleri kaderleri ile başbaşa bırakalım da, başka bir mitoloji efsanesine geçelim.
EŞEK KULAKLI MİDAS
Şaşırdınız değil mi, ama gelin konuya başka bir köşeden girelim.
Hani dedik ya, X kuşağı, yani bizim kuşak, iyi hatırlar, yıllardır tiyatrolarda oyun olarak oynanmıştır “Midasın Kulakları”
“Aaa Evet, evet hatırladım “ diyenleri duyar gibiyim. Rahmetli Güngör Dilmen’in kaleme aldığı bu ünlü eseri nasıl unuturuz ki. Senelerce sahnelendi, hatta opereti bile yapılmıştı.
İşte sizlere bu Midası anlatmak istiyorum, Mitolojideki adıyla “Eşek Kulaklı Midas”
Dinlemeye hazırmışsınız, alın elinize kahvelerinizi, çekilin koltuklarınıza birde benden dinleyin Eşek Kulaklı Midası.
Müziğin, sanatın, güneşin, ateşin ve şiirin tanrısı Apollon ve Kır Tanrısı Pan arasında yapılacak bir çalgı çalma yarışmasında Midas yargıçlardan biri olarak seçilmişti.
Kır Tanrısı, kavalıyla hoş sesler çıkarıyordu ama Apollon'un gümüşten liri her çalgıdan üstündü.
Apollon çalmaya başladığında herkes durup onu dinlerdi.
Yarışmanın ikinci yargıcı Dağ Tanrısı “Tmolos” Apollon’un tarafındaydı.
Midas oyunu yarışma sonunda Pan'a yönelik kullanınca, Tanrı Apollon çok kızmıştı.
“Güzel müziği ayırt edemeyen kulak insan kulağı olamaz, sana eşek kulağı yakışır" diyerek Midas'ın kulaklarını eşek kulağına dönüştürmüştü.
Midas bir süre, Tanrının armağanlarını koca bir külah içinde saklamış, hiç kimsenin bundan haberi olmamıştı.
Midasın saçlarını kesen berberi kulaklarını görerek Midasın sırrını öğrenmişti.
Ancak sır, insan ağzına sığar mı? Berber öğrendiği bu sırrı başkalarına söylememek için kendini zor tutuyordu, sırrı kuyuya söylemeye karar verdi.
Kuyuya eğildi ve "Midas'ın kulakları eşek!" diye bağırdı.
Sırrı kuyudaki su duydu, su sazlara söyledi, sazlarsa rüzgarda salına salına sırrı etrafa yaydı.
Böylece bütün ülke Midas'ın sırrını kısa zamanda öğrenmiş oldu.
Daha sonra halk Midas hakkında gölge oyunları oynamaya başladı.
Midas durumundan bıkmıştı, kulaklarını kestirmeye karar verdi ve kestirdi.
Kesilen kulaklar tekrar uzadı ve herkes “Eşek Kulaklı Midas" diye dalga geçmeye başladı.
Kral Midas Tanrıya yalvardı, "Tanrım bütün servetimi elimden al ama kulaklarımı geri ver” dedi.
Tanrı onu bağışladı ve Eşek kulaklarını geri aldı ama canını da almıştı.
Bu efsaneden de anlıyoruz ki, yerinde kulağı vardır, sırrını kimseye söyleme.
Nasıl İlginçmiş değilmi?, Bugünde köşemizin sonuna geldik.
Habercaddesinde başka bir konuda buluşmak üzere.
Mutluluk ve sevgiyle kalın değerli okurlarım.
ESRA SONGÜLER
GAZETECİ - YAZAR
Yorum Yazın