Soytarılar, yalakalar , el etek öpücüler etrafımızı sarmış durumda.
İranlı ünlü şair Ömer Hayyam demiş ki:
“Varsın hayat yalakalara şans tanısın.
Ben onuruma fiyat biçemem.
Yaşadığım kadar daha yaşasam
Asla tükürülecek eli öpmem."
Onurlu insanın güzelliğini anlatabildim mi.
Lafı gediğine koymanın sırası geldi. Fıkra bu ya,
Padişah ile dalkavuğu söyleşiyorlarmış, Sultan demiş ki:
-Şu patlıcanla yapılan yemekler pek leziz olur..
-Olur padişahım.
-Dolması tadından yenmez.
-Evet padişahım.
-Kızartması nefis olur.
-Olur padişahım.
-Ama, karnıyarıktan uzak dur.
-Uzak durmalı padişahım.
-Türlüye de pek gitmez patlıcan..
-Gitmez padişahım.
Padişah dalkavuğuna bozulmuş:
-Bre demiş, ben ne diyorsam, sen de onu tekrarlıyorsun.
Dalkavuk :
-Elbette padişahım, demiş, bendeniz patlıcanın değil, efendimizin dalkavuğuyum!
Yalakanın sözlükteki tanımı :
Dalkavukluktan çok daha öte bir menfaat beklentisiyle hareket etmeyi içerisinde barındırır.
Yalakalık; kendine saygısı olmayan, kişiliksiz insanların, kendi menfaatleri için yaptıkları tüm yaltaklanmalardır.
Çok sevdiğim bir arkadaşımla yazacağım yazıyı konuşurken, biraz konudan bahsettim;
-Yok Esra dedi, benim görüşümü sorarsan adını SOYTARI koy, günümüzde soytarılar o kadar çoğaldı ki.
-Toplum içinde bulunduğum kariyerim itibariyle ben çok soytarı ile karşılaşıyorum, bazen kendi kendime çok gülüyorum.
Birlikte kahvelerimizi içerken, anlatmaya da devam etti.
-Öyleleri var ki, inan anlatsam bana inanamazsın.
Sırf onlara maddi olarak yardımcı olayım diye hastane aciline kaldırılmış gibi, uydurma görseller atarlar.
Bir bakarsın soğuktan donuyorlar, birde bakmışsın hastane acilinde yatıyorlar ama reelde kimbilir nerede hangi eğlencede göbek atıyor, feneri kimbilir nerede söndürüyorlar.
Güçlüyüm, kendi ayaklarımın üstünde duruyorum diye sosyal medyada hava atanlar iş faturaları ödemeye geldiği zaman, beni arayıp faturaları ödemem için adeta yalvarıyorlar.
Bazıları ile sadece bir “Merhabam” vardır, farklı, ortamlarda kendilerini reklam yapmak için, benim adımı verip, beni en samimi kankası gibi anlatırlar.
İsteklerine cevabım “Hayır” olunca da benden kötüsü yoktur,
Sanırım bu arkadaşımın hayatında karşılaştığı bu soytarılar konumuza en çarpıcı örnek oldu.
Psikolog arkadaşıma soytarıları sorduğumda ise bilimsel olarak şöyle açıkladı :
“Kendisine saygısını kaybetmiş insanların kendi çıkarları uğruna başkalarına gereksiz ya da hak etmediği iltifatlar da bulunmasıdır.“
Bu konu ile bağlantılı olduğunu düşündüğüm öğretmen ve veli ilişkisi de dikkatimi çekiyor.
Yine anlatılan bir olaydan yola çıkmak isterim.
İki veli kendi aralarında konuşurlarken şöyle bir diyalog geçti.
“Sınıf öğretmenlerinin yaş günü ya da öğretmenler gününde hediye almaktan gına geldi, iyi bir hediye almazsam çocuğuma farklı davranırlar.”
Tabiki öğretmenlerin hiçbir suçu yok, onlar en güzel şekilde ödüllendirilmeyi hakediyorlar, fakat toplulumuzda öyle bir kanı oluşmuş ki, öğretmeni kötü duruma düşürüyor, hiçbir öğretmen için böylesine hakaret içeren bir lafı söyleyemezsiniz.
Öğretmenler bizim baştacımızdır, gelecek nesilleri onlar yetiştirecek.
“Ederinden fazla değer, soytarıyı kral eder”
Ne güzel bir sözdür bu. Gerçekten de öyle değil mi?
Bir insana değer vermek, özen göstermek, onun kıymetini bilmek bizim kültürümüzde vardır.
Eğitimi yoktur kitaplarda da yazmaz bunun yolu iyi insan olmaktan geçer.
Elbetteki karşımızdakine değer vermek bizim için çok önemlidir.
Asla insanları küçümsemiyorum, sevgili arkadaşımın deyimi ile “Herkese göz hizamla bakarım” ama olmayınca olmuyor işte…
Hiyerarşik diye bir sözcük girmiştir Türkçemize, elbette insanlara göz hizamızla bakalım ama, herkeste haddini bilsin isterim.
Hayatın dengesini sağlamak lazım, biraz kendimi geriye çekince ukala, kendini beğenmiş, yaftaları yapıştırılmaya başlanıyor…
Tersini yapsam, alttan alsam, bu kezde seni kullanmaya kalkıyorlar.
Sensin, sensin dediklerim, gün oluyor karşıma çıkıyor, utanmadan “Sen kimsin” diyebiliyor.
Konumuz günümüz soytarıları ama laf lafı açınca nereden nereye geldik.
İnsan karşısındakine gördüğü değerin aynısını verdiği takdirde mutsuz olmaz, sorunda kalmaz.
Bize gösterdiğimiz değerin aynısını vermeyen, bizi ikinci plana kolaylıkla atabilen insanlara gereğinden fazla değer vermek bizi sadece yorar.
“Kimseye hak ettiğinden fazla değer vermemelisin” diyenlere;
Değer verirken hesap yapmıyorum ki; sen bu kadar edersin, etmezsin diye!
Yine olsa yardım elimi uzatırım, üzülürüm biraz ama geçer.
Değmiyorsa bu benim ayıbım değil, onların vefasızlığıdır.
Herkesin hayatında olduğu gibi sizin hayatınızda da muhakkak “Soytarı” insanlar vardır.
Bunlar tüm işlerini yalakalık yaparak halletmeye alışmışlar.
Ne desem ki;
“Yalaka koyun kasabın keskin bıçağını övermiş”
Alacağım tek tedbir bu tip insanlardan uzak durmaktır.
Varsın bana ukala, varsın kendini beğenmiş, varsın burnu havada desinler…
Onurumdan ödün vermem ben kimseye…
Bu hafta da bu kadar,
Haftaya Habercaddesinde başka bir konuda buluşmak üzere
Mutluluk ve sevgiyle kalın değerli okurlarım…
ESRA SONGÜLER
GAZETECİ -YAZAR
Bu tip internette çok yazılar vs var, onun için Allahtan seri okumam varda okuyup geçiyorum, ama bazen birden duruyor ve işte sizin bu yazınız kalitesinde yazılar görünce okuyorum .Yazınızı da çok keyifle okudum ve MARİFET İLTİFATA TABİDİR atasözüne sadık kalarak sizi kutluyor ve sağlık, mutluluk ve başarı dileklerimle sevgi ve saygılar sunuyorum.
Mustafa Kemal Ulusu
12-12-2024 19:58