Sokaklar da çokca çocuklar görürüz ya hani, değil tabi ki hepsi sokak çocuğu. Hava kararmış gidecek yeri yok, kar yağıyor, rüzgar esiyor tüm soğukluğuyla, kavga edenler de var, nağra atanlar da, son zamanlar da terör de baş gösterdi işte. Kargaşa ve sokakta olun maması gereken haller de görürseniz çocukları, tam manasıyla çocuk, yirmili yaşların çok altında ve yüzlerinin mahsun ifadesinden tanırsınız çoğunu. Mahsun ve ürkek ifadeleri hiç eksik olmaz, bilirler ki dünya kötülüklerle dolu ama kendilerine yapılacak kötülükte ne yanların da ne de arkaların da kimsecikler olmayacak. Bir yazı buldum ve yazı içeriğinde de altında da sadece “HASAN” isimi vardı. İsim soyisim belki ulaşma adresi falan olsa idi, ulaşmak, kendisine faydası olurmu bilmem ama yazmak isterdim.
<< Yetiştirme Yurdu`na gelmişti otuzlu yaşlarda evli bir çift.
Beni gördüler ve kadın dedi ki eşine ; “hayatım, bu da fena değil, ama kız çocukları daha tatlı, biz onlarla ilgilenelim!”
***
Merhaba, ben Hasan. Şimdi on altı yaşındayım ve yurttan kaçma ma sebep olan onlarca acı hatıradan biridir bu.
Sokaklarda yaşıyorum üç yıldır.
Annemi ve babamı hatırlamıyorum; sokak kedileriyle ilgili istediklerinizi sorabilirsiniz…
***
Bir ara ayakkabı boyacılığı yaptım.
Bir abla vardı, üniversite öğrencisiydi.
Ayakkabısını boyatırdı bana ayda bir.
Hikâyemi dinlemek istedi bir gün.
Sustum.
Yanağımı okşadı usulca.
“Üzülme Hasan” dedi, “sen çok güçlüsün!"
”Değilim” diyemedim…
Ayakkabısını boyatmadığı zamanlar bile, beni görse, “naber Hasan?” derdi gülümseyerek, ben sevinirdim.
Bazen geceden dua ederdim, “Allah`ım, abla beni görsün ve “naber Hasan?” desin diye.
Bir keresin de, dedim ki o ablaya, “günlerce prova yaptım bunun için”, “Abla, keşke benim ablam olsan” dedim bana ayakkabısını boyatırken.
Demedi bir şey.
Ben sanmıştım ki onun kardeşi olacağım.
İşim bitti ve parayı uzattı, almadım.
“Sen bilirsin” dedi; tam bir iki adım atmışken durdu, “hepimiz yalnızız Hasan” dedi ve ekledi, “kimseden bir şey bekleme canım benim…”
***
Becerilmemek için üst üste üç pantolon giyiyorum.
***
Kış kıyamette, bazen beni çağırıp, “üşüyorsan gir içeri, ama bir şey çalarsan dalarım sana” diyen dükkan sahiplerine susuyorum.
***
“Işık harika, şu yana bak, bu yana bak, hadi ama” diye söylenen fotoğrafçılara susuyorum.
***
“Ablacım, al şu parayı, ama karnını doyuracağına söz ver” diyen hanımefendilere susuyorum.
***
“Evin varsa dön evine evlat; üvey anaymış, üvey babaymış aldırma, sokaklardan iyidir” diyen akıl vericilere susuyorum.
***
“Devlet bunlara bakıyor, ama bunlar nankör, kaçıp kaçıp duruyorlar” diye yüzüme öfkeyle bakan beyefendilere susuyorum…
***
Ben susuyorum hepinize.
***
Merhametli olduğunuza, vicdanlı olduğunuza, dürüst olduğunuza, insancıl olduğunuza, herkesten ayrı olduğunuza öyle inanmışsınız ki, size karşı susmaktan başka bir şey gelmiyor elimden!
***
Ölsem bir gün, başucuma toplanan sokak kedileriyle haber olsam gazetelere ve televizyonlara, sosyal medya hesaplarınızdan yazarsınız hemen;
“bizi sakın affetme çocuk!”,
“ah nasıl da masum, keşke benim kardeşim olsa”,
“kim bilir neler çekti, sahip çıkamadık bu çocuğa”,
“mekanın cennet olsun yavrum, şimdi cennette huzurlusundur..."
***
Gözünüzün önündeyim ve beni görmezden geliyorsunuz sosyal medya melekleri; evet evet, çok iyi niyetlisiniz aslında.
“Yalnızım” desem, hepiniz yalnızsınız,
“bana aylardır sokak kedileri dışında hiçbir can sevgiyle dokunmadı” desem, biliyorum ki, hepinizin sevgisi, dokunuşu, vicdanı en fazla birkaç kişilik yer kaplıyor ve ben hiçbir zaman o birkaç kişiden biri değilim…
***
Doğduğundan beri birçok ev, birkaç yurt değiştirdim.
Çocukken, beni yıkıyorlarken, sanırsınız yıkanmıyordum da dayak yiyordum, sustum.
Yatağımı ıslattığımda küfür yedim, sustum.
Derslerimde başarısız olduğumda, “devlet sana boşuna bakıyor, senden adam olmaz” dediklerinde sustum.
Ben sokak kedileriyle yatarken ranzamda, bunu görüp, bana bağırıp çağırdıklarında sustum.
Hep sustum, hep susuyorum, hep susacağım ve siz bu suskunluklarımı anlamadınız, anlamıyorsunuz ve anlamayacaksınız…
***
Öldüğümde cennete gideceğim; ama gittiğim yer Allah`ın değil, Hasan`ın cenneti olacak.
Hasan`ın cennetinde uçsuz bucaksız bahçeler, şarap akan ırmaklar, huriler olmayacak maalesef; evsiz çocuklar, sokak kedileri, bu dünyada çekmiş kim varsa, -incinmiş, yalnız bırakılmış, tutunamamış canlar-, bir arada olacağız.
***
İncitilmeyeceğimiz, hor görülmeyeceğimiz, kınanmayacağımız bir yer var elbette; keşke Hasan`ın cenneti başka zamanlarda, başka boyutlarda değil, var olabilse yeryüzünde, dünya üzerinde…
***
On altı yaşındayım ve bu dünyada çok üzdüler beni; ben de kendi cennetimi kurdum düşlerimde >>
Hasan’a ne mutlu ki tüm olumsuzluklar için de düşlerinden vazgeçmemiş. Hasan’a ne mutlu düşlerinden vazgeçmediği kadar daha önemli bir şeyi de başarmış, susmuş. Sokaklar çocuk doğurmayacağı için sokak çocuğu ne saçma değil mi ? Sen, ben, bizler belki sistemi hepten değiştirecek kadar güçlü değiliz ama, şu basit önerimi hayata geçirecek kadar güçlü olmalıyız, olabilmeliyiz. Sokak alışverişlerin de iyi gözlem yapmalıyız ve tercih sebebimiz olmalı. Yalnız ve geniş zamanlarımız da belki bir kafe de bir şeyler ikram edebiliriz. Sorunlara köklü çözümler üretilinceye kadar yanların da olmak adına sohbetler edebiliriz belki duruşuyla güven duyduklarımıza telefonumuzu verebiliriz. Biraz, kenarından köşesinden empati yapmak ve anlamak gerek çocukları, “sokak çocuğu” dediklerimizi..
Mir Murat Demir
Yorum Yazın