Dünyamızın hangi coğrafik bölgesinde ve hangi yaşamsal statüde olursak olalım, insanlar arasında farklar, yaşamsal farklılıklar vardır. Tarihsel dokümanlar, günümüze ulaşan anlatım ve yazılı, görsel argümanlar vasıtasıyla dinleyip, okuyup, izliyoruz. Ben mi yanılıyor, gerçek mi, gerçekten tereddütteyim, Osmanlı dönemi cumhuriyetin ilk yıllar halen feodal yapının uzantılarında dahi bir köy düşünün, köyün ağası ile en yoksulu arasında nasıl bir uçurum vardı, açı ne kadardı? Köyün ağası her gün kuzu çevirme yese, kuştüyünden yatak yastık sahibi olsa, konaklarda yaşasa, ata binse, olabildiğince de para, mal, mülk sahibi olsa varsayımı. En yoksul, fakir, düşkün ne halde, kuzu çevirme yemese de karnı doyuyor, kuştüyünden değil ama yatağı yorganı var, konak değil ama başını sokabileceği bir evi var, ata binmese de çoğunlukla gitmesi gereken yere yürüyerek gidebiliyor. Yoksul yoksulluğuna devam ediyor zenginde zenginliğine, elbette bu iyi bir şey değil, fırsat eşitliği, girişimcilik, makam mevki edinme zenginleşebilme ihtimali çok zayıf. Bu ahval ve şerait içinde dahi en zengin ile en yoksul arasında farklar var da, uçurum kesin yok.
Değil, neden olsun, feodal sistemi, padişahlık, krallığı savunacak değilim. Geçmişle günümüz arasında ki insanlar arında ki farkı, yaşam şekillerini, sahip olunan olanak farklılıklarını kıyaslama çabasındayım. Günümüz insanı ve gerek duydukları, yaşamına dâhil etmek istedikleri geçmiş yaşamlarda ihtiyaç duyulanın misli misli mi? İnsan olarak yaratılışımızda açgözlülük var, kendimizi ıslah edip en az ile yaşama tutunma erdemine pek çoğumuz ulaşamıyoruz. İnsanız, varlığımız ve gelirimiz ne olursa olsun hangi seviyede olursa olsun, istek ve arzularımız sınırsız. Sade bir yaşam en aza ihtiyaç duyulan demek yerine fazlasına gerek olmayan yaşam şeklini kurgulayamadığımızdan, yaşamlarımız tam bir kargaşa içerisinde istikrar ve tutarlılıktan en az pay almış, yarış misali yaşanıyor.
İnsanız, yarış halinde olmanın da güzellikleri kendi içerisinde gizli, rasyonel halin farkında olanlar bu hayatı daha bir güvenli ve mutlu yaşıyorlar, bu benim izlenimimdir. İnsan başka insanlarla değil de bir önceki günü ile yaşadığı güne bakıp pozitiflikleri görüp tebessüm edebiliyorsa, değişimi değil kendi hayatındaki gelişimi görmüştür. Hırstan uzak, illegal ve etik dışı söz eylemlerden uzak sade ve erdemli, az ile ama emekle gururlu yaşamanın keyfini alabiliyorsa mutludur. Ötekilerin yaşam şekli ile kendi yaşam şekli arasında ki uçurumu görür ama ciddiye almaz, öncelemez, önemsemez, kısacık dünya hayatında ki mutlu olmanın, olabilmenin temel gereklilikleri bu mudur?
Mir Murat Demir
Yorum Yazın