Bir başka nesne, canlı, kuram, kavram içine hapsedilmiş, yanında, bağında olup da beğenilmek ya da güzel, değerli bulunmayı sevmiyorum. Ait değilim, biat etmek ya da aynı çizgide sabit kalmak, düşüncelerimin ve sabit bir odakta inatla durmasını sevmiyorum. İnsan olmamın yanında insanlığıma ve insanlığa ne verebilirim, ne katabilirim, bu uğraş, çaba, bu mücadele, yaşamımla eşdeğer gidecek bu hayat savaşı, neferinin de komutanının da kendim olduğu bu yolculuğu seviyorum.
Ait olmak, aidiyet, en büyükten en küçüğe kadar, bana ne katar arayışında olmadım, olmayacağım. Hayatlarımızı yaşarken, yaşam yolculuğumuz devam ederken, şu inançta, şu inanışta, şu aidiyette, şu kişinin fanı, şu kişinin hayranı, şununla yan yana fotoğrafı var, şununla aynı yolda yürümüşlüğü var, şununla aynı projede çalışmışlığı var tanımlamaları süreçle alakalı, an itibarıyla ilgili kişi ya da kişilerle aynı görüş, aynı bakış açısına sahip olduğum manasını taşımaz. Ben benim, ben hayatımın her gününü anlamlı kılıp daha gerçeklerle yüzleşmem için daha öz daha yalın, seviye edinmem için mücadelemi devam ettiren biriyim. Bahsi geçen x kişi ya da kişiler hedefime aldığım zirveye benden çok önceleri de ulaşmış olabilirler, hedeflerini değiştirip saçma salak bir gidişata da girmiş olabilirler. Yürüdüğüm yolu seçen, hedefimi sürekli revize edip yenileyen, yolumu değiştirmek yerine hedefim doğru ise yolumda ki dikenleri temizleyen, varsa engelleri yıkıp, yok eden, değişimden yana değil, sürekli gelişmekten yana olan, gelişip güzelleşen hayatı var edip kendime sunan, hediye eden yine kendimim. Bir şey ya da her şey, sahiplenmek de sahip olunmaya müsaade etmekte süreçle alakalı, toplumsal düzen, disiplin, hukuk, etik kurallarla ilişkili ise sorun yok.
Dünya insanları, ülkem, şehrim, mahallem, ailem, anne, baba kardeş, çocuklarım, çocuklarımın çocukları, kendilerine ait aileleri, sosyal paslaşmalar, çalışmalar, insanlık adına yapılabilecek ortak çalışma ve uğraşlar hali dahi süreçle birlik, başlangıcı ve nihayeti belirgin. Kişi kendine has, kendine özgü bir yaşama planını etkileşimleriyle var eder. Bu yaşama planı çokça etkileşimi barındırır ve etkilenir görünse de program haline getiren, programı hayatına uygulayıp yaşam şekline dönüştüren kişi kendisidir.
İnsanın, her insanın kendisini sevmesi kendisini önemsemesi, kendisiyle özgür, rahat, özgün bir hayat sürmesinde ki temel kural da kendisini tanıması, fark etmesi, farklılıklarını da görmesi ile mümkündür. Her birimiz için farklı bedenler ve ruhu üzerine iliştirilmiş bir yaratılma hali vardır. Aklımızı kullanmaya başladığımız ilk anlardan itibaren mantık, bilinç kavramlarını tanımaya başlar ve kendimizi var eder, kendimizi sürekli revize eder, beynimizin düşündüklerini ve karar verdiklerini kendi benliğimiz üzerinde deneyimleriz. Alıntı, yamama, yanaşma, kaynaşma diye çok genel bütünlemeler dimağımızın olur ve kabulüyle gerçekleşmiyorsa süreç içerisinde yok olur, kendi kendisini çürütür. Yaşadığımız hayatın tüm evrelerinde ki gibi budama, temizleme, temize çekme, güzelleştirip temizleme, çapak ve dikenlerden, küf ve korozyondan arındırmalar yapmıyorsak, muamma, sorunlar yumağıdır. Paslaşma, dayanışma, ekip çalışması, birlikte mücadele etme, kolektif çalışma şekilleri hayatımızın gerekliliklerindendir. Bu çoğulcu durumlarda dahi kişi kendi benliğini, duruşunu, etik, bilinç içeren doğrularına sırtına dönmez, uyumlu olmakla kendine ihanet etme kavramlarını bilerek yürür, bilerek yaşar, bilerek meseleye, projeye müdahil olur ya da çekilir.
Her insan bireydir, ferttir, kendine has doğruları, kuralları, meziyetler ve hasletleri vardır. Her insan irade sahibi, karar verici, seçici, gözlemci, dinleyici, yönlendiricidir. Her insan başkaca irade, kararlar, seçilenler içindeki yaşama döngüsünde kendi öz varlığına ve düşüncelerine sırtını dönmeden uyum çabasına girer. Akıl, bu mücadelenin hiç sona ermeyeceği, daha iyi daha güzel, daha mantıklı, daha insani diye tanımlamalar yapacağımız yolculuğun baş aktörüdür.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın