Bilim ve teknoloji alanın da ki gelişmeler ömürlerimizi sonsuz yapma sonucuna ulaşmasa da, her adım, her gelişme, her buluş hayatımıza ciddi kolaylıklar getirmektedir. Sadece bir asrın dahi başı ve sonunu karşılaştırır ve değerlendirir isek, vurgulamaya çalıştığım gerçekliği daha bir açık kavrayabiliriz.
Yazı başlığın da kendimce mizahi bir seçim yaptım. Biliyorum ki bir kısmınız haberdar olsa dahi çoğunluğunuz bilmiyor. Telefon mucidi “Alexander Graham Bell” deneylerinin son aşamaların da, kablo üzerinden sesi iletmeyi başardığı günlerde bir aşk yaşamakta ve deneme çalışmaların da sevgilisi ile hem sistemi test etmek hem de sevgilisinin sesini duymak için telefon görüşmesi yapmaktaymış.
Telefon görüşmelerinin geçmişi olmadığından ve böyle bir ortak deneyim ve kültür olmadığından karşılıklı isimler söylenmiş.Telefon icadı mucidin sevgilisi ile görüşmesi ile başlayınca, ilk olarak sevgilisinin ismi “Alessandra Lolita Oswaldo” diyerek başlamış konuşmalar. Graham Bell çalışmaların ilerleyen günlerinde uzun ismi defaten söylemek yerine baş harflerini “ALO” demeyi tercih eder olmuş. Bu gün belki de dünyadaki tüm insanların lisan farkı olmaksızın en çok kullandığı kelimedir. Neyse ki telefonu ben icat etmedim, aslı hali de, kısaltılmışı, baş harfleri de çok uzun ve zor olacaktı.”Mahallenin edepli zillisi leyla afeti perran” tabi bende bu kadar uzatmaz, kısa haliyle “MEZLAP” derdim, böyle yayılır, kullanılırdı. Latife bir yana alo iyi gibi. Siz de sevgilinizin ismini ve bu anlarınızı ölümsüz hale getirmek istiyorsanız, insan hayatına kolaylıklar ve güzellikler katacak buluşlara imza atmanız gerekecek. Her gün milyonlarca kez telefon mucidinin sevgilisin adını baş harfleriyle tekrar edermişiz de haberimiz yokmuş.
Bilim ve sanata daha farklı gözlerle, ütopik düşler ve imkansız gibi görünen hedeflerle bakmalıyız. Bu gün hayatımız da olan ve dünya tarihinde önemli bir adım olan ampülün icadında da “Thomas Edison”un sevgilisi ya da eşinin etken olduğunu,sonuç uygulamasını tetiklediğini biliyormuydunuz. Mucit “EDİSON” cam faunus içinde iki kutup arasına ne koyarsa koysun enerji verdiği anda ışık oluşmuyor, deformasyonlar oluşuyor, sonuç elde edemiyormuş. Geç saatlere kadar süren araştırma ve çalışmalar mucidimizin hayat arkadaşını da endişeye düşürmeye, sağlığından endişe eder düşüncelere kapılmasına sebep olmuş. Edison saatler boyu süren çalışmalara devam eder ve her defasın da sonuç alamazken sitemle kapısı açılmış ve sitemkar bir ses tonuyla hayat arkadaşı
“bırak artık şu çalışmaları, çıkıp biraz HAVA alalım, sen de hasta olacaksın böyle, ben de”
mucidimiz için bu sözler bir serzenişten ziyade bir tetikleme, etken, hatırlatma olmuş. Sözlerin içindeki “HAVA” sözcüğü ile hemen yaptığı deney ve denemeler de cam fanus içindeki havayı boşaltmış ve sonuca ulaşılmış. Hani bilim adamı veya adaylığım falan yok ama hazır söz açılmışken bende okurlarıma bir önemli tavsiye de bulunayım. Hayat sanılan kadar uzun değil, havalarınızı atın bir kenara, boş havalı insanlardan da uzak durun.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın