Farkında mıyız, kişi, aile, toplum olarak psikolojimiz bozuk, bozuldu. Ne değişti, neler girdi hayatlarımıza, neleri eksilttik, neleri unuttuk. Alerji, iğrenme, sevimsizlik, iletişimsizlik, bıkkınlık, ruhsal bulantı halleri yükselişte. İnsanların ilk halkasın da, kendisi ya da ilk yakınlarında negatif durumların yaşanması durumların da, hayata karşı ezilmişlik duygularımız öne çıkar. İçinde bulunduğumuz süreç de ise durum genele yayılmış durumda.
Halk olarak, negatif duygularımızla yaşama tutunmaya çalışıyoruz. Bu olumsuz hal sadece içinde bulunduğumuz günleri değil, yaşanacak yılları da kontrolü altına almaktadır. Sevgisizlik durumu; beklenti ve umutlarımızı da rafa kaldırmamıza sebep. Bu durum, hesabı en zor yapılabilen hatta yapılamayan toplumsal verimsizliktir. Bir fabrika ve üretim sürecinin verimliliği, dolayısıyla performansı ve randımanı ölçülebilir. Randıman düşüşü var ise, sebepleri tespit edilir ve önlemler alınır. Önlem paketinde, hemen uygulanacak, bir günde uygulamaya başlanacak, bir ay ve bir yıllık takvimsel hedefler vardır.
Söz konusu toplum olunca durum çok vahimdir, endişelidir. Uygulama durumu, kocaman bir halkı kobay gibi kullanma, durumun negatif sonuç vermesi durumunda yeni çarelere başvurmayı gerektirir. Halk için proje ve projeler toplamını gören, inceleyen, öngörü ve dünya kıstasları ile test eden ‘’Toplum mühendisliği’’ denilen bilimsel bir yapılanma vardır. Üzgünüm, birçok konuda olduğu gibi halk için yapılan türlü türlü uygulamalarda bilimsel çalışmalar yerine, en zor, en pahalı, en itici metot kullanılmaktadır. ’’Deneme yanılma’’ metodu dediğimiz bu yol insanlar için kabul görebilir, küçük birlikteliklerde de uygulanabilir. Sonuç olumsuz olsa dahi, sineye çekersiniz, tecrübe dersiniz, deneyim kazandım dersiniz, soyut ya da somut bedelini ödemiş olursunuz.
Milyonlarca insanı, insanların hayatlarını ilgilendiren her uygulamada denenmiş proje ve uygulamalardan ders çıkartmak gerekir. Proje ve uygulamaların bire bir hayata alınmasında dahi riskler vardır. Halkın,
İnsan yapısının tüm hassasiyet ve zafiyetlerini, eğitim ve öğretim durumunu çok iyi analiz etmek ve verilere uygun bir sentez çıkartmak gerekir. O yaptı oldu, bende yapayım demek, akıntıya kürek çekmektir. Sayı olarak artan üniversitelerimiz ve bilim kurullarımız masaya çekilmelidir. İnsanların hayatını güzelleştirme, kolaylaştırma, konforunu artırma ve yüksek değerlerini sürekli kılmak adına politikalar üretmek doğrudur, en idealidir. Günü kurtarmak adına üretilen politikalar ise belki günü hatta günleri kurtarabilir. İlerleyen süreçte her riski, olumsuz halleri göze alma durumudur. ’’Çarşıdaki pirince giderken eldeki bulguru kaybetme’’ vecizesi hayatımızdadır.
Paradigma oluşumunu, bu tezatlığı önceden görmek, her tedbiri almak ve çok ivedi mantığıyla hayatlarımıza sunmak, yönetimin sadece görevi değil, mecburiyetidir.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın