Pinokyo’yu biliriz, yalanın yalancıların sembolü olmuştur.
İtalyan yazar Carlo Collodii'nin 1881 yılında yazdığı orijinal adı Pinocchio olan ve çocuk hikayelerinden oluşan bir seridir.
Hikaye İtalya’nın Toskana yöresinde geçer, köyde yaşayan yaşlı ve yalnız bir marangoz olan Gepetto Usta'nın sihirli bir odundan yaptığı, gerçek bir oğlan çocuğuna dönüşen ve yalan söyledikçe burnu uzayan oyuncak kukladır ve ismi Pinokyo’dur.
Kimsenin öğüdüne kulak asmayan, aksi mi aksi, kendi bildiğini okuyan biridir ve gerçek bir çocuk olmak arzusuyla evden kaçıp çeşitli maceralara atılır.
Pinokyonun hikayeleri bu kadar çocuksu ve basitti, ama günümüzde öyle yalan söyleyenlerle karşı karşıyayız ki, keşke yalan söyleyenlerin de burnu uzasa hemen farketebilsek o yalancıları ne güzel olurdu değil mi ?
Geçen gün Kadıköy’den Beşiktaş’a giden vapurda karşımda yaşını çoktan almış, oturan adamın telefonu çaldı, “Şimdi vapur yanaşıyor…” dedi. Oysa daha yarı yolda, Kız Kulesinin önündeydik.
İnsanlar niye yalan söyler inanın bunu anlamış değilim.
Canım arkadaşım ile her zaman bu konuyu konuşur, tartışırız hemfikir olduğumuz çok nokta vardır. Sonunda ortak cevaba varırız “Yalan söylemek, karşındaki insanı aptal yerine koymaktır.”
Kısa ve öz açıklaması da bu olsa gerek.
Hani bazıları derler ya, yok masum yalandı, yok pembe yalan, yok beyaz yalan, yok arkadaş yok, yalanın öyle masumu, renklisi falan olmaz, yalan yalandır hepsi bu…
Hani hırsızlık gibi, hırsızlığın büyüğü küçüğü olur mu, olmaz tabiki büyükte olsa, küçükte olsa eylem aynıdır, işte yalancılıkta aynen öyle.
Bu yazıyı yazmadan önce, dürüstlüğüne inandığım psikolog bir dostumdan yardım almak için, bu konu hakkında fikirlerini sordum. Bana yolda olduğunu, en geç iki saate kadar döneceğini söylemesine rağmen “iki gün” geçti, ses yok :) “Sende mi Brütüs“ diyecektim vazgeçtim, unutmuştur belki de diye düşündüm.
Yalana en çok ta sosyal medyada rastlıyorum, sanalda gezinen arkadaşların künyelerine bir bakın, herbiri Üniversite mezunu, hatta level atlayanlar bile var.
Efendime söyleyeyim, bunu da yalan söyleyecek değiller ya, Oxford Üniversitesinde doktora yapanları mı ararsın, Cambridge Üniversitesi Uzay Mühendisliğinden mezun olmuşlarımı ararsın…
Be arkadaş, şimdi ben sana “Cambridge Üniversitesi nerede” diye sorsam, bahse girerim ki bilemezsin, yahu Cambridge Üniversitesinde “Uzay Mühendisliği” bölümü yok :)
Hadi kafadan attın, hadi bizde inandık diyelim, iyi güzelde, böyle bir titr olan birinin sanal alemde işi ne ! ..
Sorgularsan daha neler çıkar neler de.
Yalan söylemek aslında psikolojik bir rahatsızlıktır, buna “Mitomani” derler.
Her zaman için bu tip insanlarla karşılaşmamız mümkün, sayıları da az değil.
Öyleki mesleği gereği çok sayıda insanla tanışma şansına sahip olmuş, yurt dışında yaşayan arkadaşımla oturduk kahvelerimizi yudumlarken sohbete daldık.
Konumuz yalan ve yalancılardan açılınca bana geçmiş bir anısını anlattı; tanıştığı birinin yalanları yüzünden ve çok vicdanlı olduğundan başına gelmedik şey kalmamış. Karşısındaki öyle büyük yalancıymış ki, arkadaşımın da nasıl vicdanlı biri olduğunu biliyor olmalı her gün başka bir yalanla, uydurma senaryolarla arkadaşımı kandırmaya çalışmış.
Ee tabi arkadaşım medyatik, maddiyatı da yerinde yalanlarıyla her iki özelliğinden de faydalanmaya çalışmış, bir müddette bunu başarmış. Çevresinden faydalanıp bir yerlere gelmeyi hayal etmiş, maddiyat kısmında ise dediğim gibi yalanlarıyla vicdanına dokunarak uzunca bir müddet kendine parasal yardım sağlamış.
Finalde ise nihayet arkadaşım gerçek yüzünü görmüş ve niyetini anlayabilmiş, yalanlarını yüzüne vurup her türlü yardımı kesmiş.
Ne şartta olursa olsun “Gerçeklerin ortaya çıkma gibi bir huyu vardır”
Pamela Meyer’in “Yalan Gözcülüğü” adlı kitabını okumuştum. Kitapta karşısındaki insanı bilinçli bir şekilde kandırmaya çalışan insanların sanıldığı gibi her yerinin(!) oynamadığını, aksine bedenlerinin üst tarafını kilitlediklerini söylüyor.
Yani beden hareketlerini kısıtlamak bir yalan göstergesi. Yalan söyleyen kişi gözlerini kaçırır konusu da büyük bir yanılsamaymış.
Yalan söyleyen kişi daha bile fazla gözlerinizin içine bakarmış. Öğrenmiş oldum.
Benim düşüncelerimi sorarsanız; İnsanlara güvenmeyi bırakmak istemiyorum, tanımadan kimseye eksi not vermek benim karakterimde yok sonuçta kaybediyormuyum, kazanıyormuyum bilmiyorum.
Bu günlükte köşemiz doldu, Allah yalan nedir bilmeyen doğru insanlarla yolumuzu kesiştirsin değerli okurlarım.
Editörlerimden her geçen gün okur sayımın yükseldiğini duyuyorum, bu da beni onurlandırdırıyor.
Hepinize teşekkür ediyorum, yeni konularda buluşmak üzere hoşçakalın hoş kalın dostlarım.
ESRA SONGÜLER
GAZETECİ - YAZAR
Esracığım okurken hem güldüm, hem düşündüm , komşum geldi aklıma , söylediği yalanlarına kendi de inanırdı , hiç gelmeyen arabaları içinde oturmadığı lüks evleri olurdu , onun ki zararsız yalanlardı diyebilir miyiz??
Fatoş Acar
09-01-2025 08:16