Yaşamaya devam ederken hayatlarımızı mutlak ve kesin olan bir şey vardır, hayata sunduğumuz tavır ve davranışlarımız, alışkanlıklarımız ekseriyetle taklittir, benzetme ve görüp, okuyup algıladıklarımızdan sentez çıkardıklarımızdır. Yaşamımız süresince bilmediğimiz ne varsa örneklerden esinlenir ve kendi aklımızla gözden geçirip, irdeler doğru ve isabetli olanları kendi kişiliğimize perçinleriz.
. .
Tıp Öğrencisi Bursa'daki bir Kitabevi'nin raflarını karıştırırken aradığı kitabı bulduğuna sevindi. Kitabın arkasını çevirdiğinde gördüğü fiyat gülümsemesini dondurdu. Belli etmeden sayfaları hızla geçti, aradığı bölümü buldu. Kitabevinin sahiplerine gizlice baktı. İkisi dünyadan bihaber müşterilerle görüşüyorlardı. Öğretmeninin ödev verdiği yeri hızla okudu, bitirince dışarı çıktı.
Ertesi gün yine geldi ve kitabın olduğu bölmeye geçti. Allah'tan raflar kendisini gizliyordu, hızla sayfayı buldu ve okumaya başladı.
Öğrenci yaklaşık bir ay boyunca iki günde bir kitabevine gidip dersine çalıştı, iş yerinin iki sahibi hiç farkına varmadılar. Bitirme sınavına bir hafta kala kitapçıya yine hayalet gibi sessizce süzüldü. Kitabın olduğu rafa geldiğinde kitabı bulamadı.
Alt rafa, üst rafa baktı, bulamadı. Genç öğrencinin rengi attı. Belli etmeden tüm rafları inceledi. Kitap satılmıştı. Buz gibi bir renkle orayı terk ederken bir aydır ilk defa kitapçının iki sevimli sahibiyle göz göze geldi.
"Merhaba" dediler.
"Merhaba..."
"Oturmaz mısınız?"
Öğrenci sessizce kendisine gösterilen tabureye oturdu.
Kitapçı tezgâhın altına uzandı. Genç öğrencinin korku dolu bakışları altında kitabı çıkardı.
"Geçenlerde biri geldi ve fiyatını sordu; alacak gibi göründü. Ben de raftan indirdim ve senin için sakladım. Buradan alıp okuyabilirsin" dedi.
Genç öğrenci, doktor çıktıktan sonra da kitapevi sahipleri Vural ve Mustafa Bey'i hiç unutmadı, fakir hastalarından hiç ücret almadı.
. .
Okuduğunuz anekdotu literatürden aldım, insanız madem hayatımız boyunca taklit eder ve örneklere göre hareket ederiz. Konuda bahsi geçen doktorumuz öğrencilik yıllarında zarif hareketlerini ve yaklaşım hallerini gördüğü kitapevi sahiplerini örnek almış ve doktor olarak yoksul hastalarından ücret talep etmeden mesleğini icra etmiş. Örnek almak ve örnek alınabilecek bir hayatın, alışkanlıkların sahibi olmak, kişiliğini, duruşunu, tavır ve tarzını, uygulamalarını bu şekilde dizayn etmek, fevkaladenin fevkinde, harika değil mi?
Kaç yıl yaşadığımızın, uzun ya da kısa bir hayat sürmemizin çok da ehemmiyeti yoktur aslında, yaşadığımız hayatın içerisine örnek alınabilecek, seviyeli, çağdaş, zarif, kaç hareket, tavır, davranış şekli katmışız, mühim olan da, hayatımızı değerli ve seviyeli yapanda bunlardır. İnsanlık başından beri bu hassasiyete sahip olup yaşadığımız günlere aynı özenli haliyle gelebilseydi, günümüz insanları kötülükten habersiz sadece iyi, çok iyi, en iyi gibi tanımları konuşup yaşıyor olurlardı. Örnek almak gibi örnek olmak da çok muazzam, seviyesince asırlar boyu örnek teşkil etmesi hali dahi mümkündür.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın