Geldik dünya ya yaşıyoruz, yaşam devam ederken planlı, programlı ya da doğaçlama, günlük hayatımızı yaşayarak ve öğrenerek. Öğrenmek insan için bir tercih değil mecburiyet, temel gereklilik. Yaşamımızın her anı öğrendiklerimizden çıktılarla, aklımızda olanlarla hayatımız devam ediyor. Öğrendiklerimizde ki eksiklik ya da yanlışlıklar hayatımıza da negatif etkiler katmakta, bazısını o an bazısını sonraları anlasak ta. Toplum halinde yaşıyoruz ve büyük organize, devlet yapısı okulları, öğretim kurumlarını var etmiş. Bilim, kültür konusunda ki yetken isimler öğreneceklerimize dair planlar, programlar hazırlamış, ünite ve konular belirlemişler. Öğretim temelinde her insanın bilmesi, öğrenmesi gerekenler olduğu gibi bir aşamadan sonra uzmanlaşma, branş, dallar belirlenmiş. Biliyoruz ki; insan her şeyi öğrenebilecek bir dimağa, akla sahip değil. Çok akıllı olduğu varsayımıyla yola çıkılsa dahi insan ömür süresi yeterli değil.
..
Biyoloji dersinde yapılacak sınav için herkes acayip çalışmış, notlar, fotokopiler havada uçuşmuş.
Sınav günü öğrenciler bir de bakmışlar, ortada kağıt kalem yok, sadece sıra sıra mikroskoplar...
Hoca sınavı açıklamış:
-"Bu mikroskoplardaki lamların hepsinde bir böceğin bacağı var, sınavınız: bacağından böceği tanımak.''
Tabi hemen itirazlar, feryatlar...
Ama yararı yok, hocanın dediği dedik.
Öğrenciler mikroskopların başına geçmiş.
Ama bir şey yapamıyorlar.
Sonunda biri dayanamamış, kapıyı çarpıp çıkmış.
Hoca arkasından seslenmiş;
-"Kim o; kapıyı çarpıp çıkan küstah!.."
Kapı hafifçe aralanmış ve bir bacak uzanmış:
-"Hadi bilsene!"
..
Fıkramsı bir metin düşünmemize, doğru düşünmemize etken olur kanısındayım. Öğrenelim de neyi ne kadar? Bu basit gibi görünen soruyu doğru cevaplamazsak, doğru haliyle hayatımıza eşleştiremezsek, sonu hüsranla biten, yıllarımızı milyonlarca bilgiyle dimağımızı doldurmakla geçer. Bu manada dünya ülkeleri içinde öğretim müfredatı iyi olan, destek verdiğim ülke Japonya. Japonya da çocuklara eğitim ve öğretim sunulurken sistemleri şöyle;
1.Japonya’da ulusal bütçenin %12’si eğitime ayrılırken %7,7’si askeri harcamalara ayrılmaktadır. Japonya’da okur-yazarlık oranı % 99’dur. İlkokul düzeyinde bir öğretmene ortalama 25 öğrenci, orta öğretimde 18 öğrenci, yükseköğretimde 11 öğrenci düşmektedir.
2. Japonya’da zorunlu eğitim 9 yıldır. Bunun ilk 6 yılı ilkokul, son 3 yılı da ortaokuldur. Zorunlu eğitim 6-15 yaş arasındaki çocukları kapsar ve devlet okullarında parasızdır. Okullaşma oranları okul öncesinde % 65, ilkokulda %99,9, ortaokulda % 99, lisede %92 ve yüksek öğretimde %39’ dur.
3. Eğitim sistemi çalışkanlık, bireyin kendisini sorgulaması ve düzenli çalışma alışkanlıklarının edinilmesinin gerekliliği üzerine kurulmuştur. Öğrencilerin okul hayatının büyük bir kısmı dolaylı ya da dolaysız olarak ahlaki davranışların ve karakter gelişiminin öğrenilmesi sürecidir. Okul müfredatları Japon toplumunun ve kültürünün temel değerlerinin öğretilmesine adanmıştır. Aynı zamanda Japon öğrencilerin akademik başarıları uluslararası standartların çok üzerindedir. Sistemin temel karakteri yüksek okullaşma oranı ve derslere devam “zorunluluğudur”. Önemli bir yere sahip olan özel eğitim kurumları da aynı karakteristik özellikleri taşımaktadır.
4. Her sınıf bir tek öğretmen tarafından yürütülür ve o öğretmenin sorumluluğundadır. Öğrenciler tüm dersleri aynı sınıfta alır sadece laboratuvar ve pratik uygulamalar için özel sınıflara giderler. İlkokulda tam gün eğitim yapılır. Sabah 8:30 ‘da ders başlar, 15:50’de biter. Dersler 45 dakikadır. İlkokulda Japonca, sosyal çalışmalar, matematik, fen bilgisi, müzik, resim ve el sanatları, ev işleri ( 5. ve 6.sınıfta ), beden eğitimi, ahlak eğitimi ve özel faaliyetler dersleri verilir.
5. Japonya’da 6 yaşını dolduran her çocuk 6 yıl süren ilkokula başlar. İlkokul zorunlu ve parasızdır. İlkokulun amacı, işbirliği ruhunu, bölgesel ve ulusal gelenek bilgisini, uluslararası anlayış ruhunu, matematik, dil ve bilim yeteneğini, müzik, sanat ve edebiyata olan ilgiyi geliştirmek ve kazandırmaktır.
6. Japonya’da okul yılı, 1 Nisan’da başlar ve 31 Mart’ta biter. Nisan-Temmuz ortası, Eylül – Aralık sonu ve Ocak- Mart sonu olmak üzere üç dönem halinde yapılır. Haftada 5,5 gün (cumartesi yarım gün) okula gidilir. Yılda toplam 240 iş günü vardır. Japon okullarında karma eğitim yapılmaktadır.
7. Devlet okullarının çoğunda üniforma yoktur ancak ayırt edilebilmeleri için şapka veya sembol taşımaları gerekmektedir. 1969’dan itibaren bütün ilk ve orta okullarda ücretsiz kitap dağıtımı yapılmakta, ilkokulların %98’inde devletin finanse ettiği öğle yemeği verilmektedir.
8. Ortaokullar zorunlu eğitimin son kısmı olup 3 yıl sürmektedir. Devlet okulu öğrencilerinin ilk defa ortaokullarda saç ve kıyafetleri düzenlenmekte, üniforma giymeleri mecburi tutulmaktadır. Kılık kıyafetle birlikte davranış, tutum ve beklentilerde görülen değişiklikler ortaokulların ciddiyetini göstermektedir. Japon ilkokullarının çok disiplinli olduğu görülmekle birlikte, ortaokullar ilkokullara oranla çok daha ciddi ve çok daha disiplinlidir.
9. Okulların % 90’ında jimnastik salonu, % 75’inde yüzme havuzu bulunmaktadır. Bütün okullarda eğitim amaçlı Japon Televizyon Kurumu (Nippon Hosa Kyokai) tarafından mükemmel bir şekilde hazırlanmış radyo ve televizyon sistemi mevcuttur.
10. Yedek öğretmen diye bir kavram yoktur. Türkiye'de 50 kişilik bir sınıfın, öğretmen yok diye başıboş bırakılması tam bir kabustur. Öğretmen gelmediği durumlarda derse, o dersi boş olan bir öğretmen, müdür yardımcısı, vs. girerken Japonya'da öğretmen o gün okula gelmediğinde öğrencilerin sessizce sınıfta oturarak ders çalışmaları beklenir ve bu beklentinin boşa çıktığı görülmemiştir.
11. Japon okullarında müstahdem veya hizmetli yoktur.
Japon okullarında kadrolu bir müstahdem veyahut hizmetli yoktur. Bunun yerine okulun tüm işlerini öğrenciler ve öğretmenler işbirliği içerisinde yapar. Japon okullarında yer paspaslayan öğrenci, cam silen öğretmen görmek şaşırtıcı değildir. Hatta ve hatta tuvalet temizliğini bile öğrenciler yapar. Bu sebepledir ki öğrenciler okulu temiz tutmaya özen gösterir, nihayetinde kirletseler de temizleyecek olanın kendileri olacağını iyi bilirler.
12. İlk 6 yıl haricinde ortalama ders saati hafta içi 6 saattir ki bu dünyadaki en uzun ders saati süresidir.
Okulun bitmesiyle ders bitmez öğrencileri boş bırakmamak adına yüklü ev ödemleri ve proje çalışmaları verilir. Japon okullarında yaz tatili süresi 6 haftadır ve 2'şer haftalık kış ve ilkbahar sömestre tatilleri vardır ki öğrenciler bu tatilleri de ödev ve diğer çalışmaları yaparak geçirirler.
13. Öğle yemeği birlik ve beraberliğin simgesi.
9 yıllık eğitim süresi boyunca Japonya'daki tüm okullarda, öğrencilere devlet tarafından belirlenen ve okulda hazırlanan aynı öğle yemeği verilir. Öğretmenler ve öğrenciler aynı yemeği yemek zorundadır ve bunun için bir yemekhane bulunmaz, öğrenciler öğle yemeklerini kendi sınıflarında kendi sıralarında yer. Öğrenciler tabaklarında yemek bırakmamaya teşvik edilir hepsi "Temiz Tabak Kulübünün" doğal üyesidir.
14. "Sasumata" gerçeği ve okul güvenliği.
Japonya gibi son derece güvenilir bir ülkede dahi okullar baskınlara, izinsiz girişlere, kavgalara, vs. karşı kendini korumak zorundadır. Bu amaçla Japonya'daki her okulda eski bir samuray silahından devşirilmiş, alüminyum bir boru ucundaki kıvrık kancadan ibaret sasumata bulunur. Okula yabancı birinin izinsiz girmesi halinde öğretmenler, müdür, veli, güvenlik hatta büyük öğrenciler el birliğiyle bu aparatı kullanarak kişiyi etkisiz hale getirir. Silah taşımaktan daha akıllıca olduğu kesin.
15. Japon eğitim sistemini diğer eğitim sistemlerinden ayıran en büyük fark grup kurallarıyla öğrenciyi kontrol altında tutmaktır.
Avrupa ve Amerika'da gördüğümüz bireye saygı, özgür eğitim ortamı kavramlarını Japonya'da görmek pek olası değil. Japonlar disiplini ve kurallara uymayı öne çıkaran bir eğitim sistemi benimsemiş durumda ve bu da karakteristik Japon grup davranışlarını izah eden bir olgu.
..
Japonya da ki eğitim öğretim sistemini, uygulamalarını anlatıp övgüyle bahsini yaparken, dikkatimizden kaçıramayacağımız bir gerçeğimiz var, köy enstitülerimiz bazı içerikleri, uygulamaları ile Japon eğitim öğretim sistemini dahi geride bırakır. Doğaldır ki bir yarış olarak bakmaktan ziyade, köy enstitülerimizin 2021 yılında ki bilimsel ve teknolojik gelişme ve kullanım imkânlarını kıyas verilerimize katmak gerekir. İnsan, her yerde ki insan diye düşünsek de, her milletin hassasiyet ve zafiyetlerini göz ardı etmeden, geleneksel yapılarını bilerek sentezini çıkartmamız gerek.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın