İnsan aşırı öfkelendiğinde, çok anlamlı bir işarettir: Büyüklüğü ve gücüne dair hissiyatı yoktur, kendisini küçük, zayıf ve boş hisseder. Tüm öfkenin kökü güçsüzlük duygusudur. Güçsüzlüğün birçok yüzü vardır. Her biri tatsız ve iç karartıcıdır. Genellikle insan güçsüzlüğü hisseder hissetmez bastırır ya da bu dayanılmaz duygudan kaçar. İhtiyacı olmayan şeyler tüketir, kederinden alış veriş yapar, aşırı yer, çok fazla alkol içer veya sürekli meşgul olarak dikkatini dağıtır. Savunma ve kompasasyonun tüm repertuarı bilinçsiz bir güdü ile gerçekleşir: Sakın yine güçsüz olma!
Güçsüz hissettiğinde, aslında öfkeyle "güçlü" olur. Bu öfke çoğu zaman kendi güçsüzlüğüne yönelik öfkedir.
Kendis için ayağa kalkmadığı sürece güçsüzlüğe takılıp kalır. Öfke insandan bir adım öne çıkıp kendisini ciddiye almasını, duygularına izin vermesini, onları ifade etmesini ve olduğu kadar büyük olmasını ister.
Günlük hayatta çoğu insan kendine ve kendini net ifade edemediğine sık sık kızar. Gerçekten ne düşündüğünü söylemediği, gerçekten istediğini yapmadığı ve başkalarının ondan istediğini sürekli yaptığı için kendisinden utanır. Bir başkasına ya da bir duruma kızıyorsa bu bir işarettir. Kendisine işaret ediyor, "gösteriyor": İyi hissettirmediği halde bir şeye izin veriyorsun.
Bir başkasının ona saygı duymamasına, onu ciddiye almamasına ve sürekli incitmesine kızıyorsa, aslında kendisine yeterince saygı duymadığı ve kendisine zarar verdiği için öfkelenir. Yutkunur ve sessiz kalır. Böylece güçsüzlüğü seçer.
Herkes çocukken az çok güçsüzlük duyguları yaşadı ve çoğunda hala yetişkinlerin insafsızlığına maruz kaldığı çocukluktan kalma bu duygu mevcuttur.
Duygusal düzeydeki gelişim sırasında her çocuğum duygusal ihtiyaçları olur. Duygusal bağlanma ihtiyacı o kadar büyüktür ki aldığı her şeyi kabul eder: en iyi durumda, sevgi, sıcaklık, destek ve güvenlik; kötü durumda, sevgisizlik, duygusal istismar ve şiddetin her türü. Travmatik güçsüzlük tecrübeleri insanı bir ömür boyu bilinçsizce etkiler. Güçsüzlük, bütün kontrolün kaybı, insan sisteminin iliğine işler.
Çocukken travmatik güçsüzlük tecrübeleri yaşayan herkes, bir yetişkin olarak güç ister. Gündeminde kontrol sorunu olur. Kontrol kaybı ne kadar yoğun hissedilirse, kontrolü tekrar kaybetme korkusu o kadar büyük olur, yani aynı zamanda güçsüzlükte olan öfkeyi de kontrol eder, ve ne kadar kızgın olursa olsun kendisinden ve yapabileceklerinden korktuğu için bunu dışarı çıkarmaz.
Kendisiyle barışık birini kimse kızdıramaz. Bunun için eski güçsüzlük deneyimlerine bakmak ve ne kadar sürerse sürsün onları mümkün olduğunca iyi şekilde çözümlemek lazım.
Bir zamanlar o kadar çok ihtiyacı olan sevgiyi kendisine vermediği sürece manipüle edilebilir. Topu kendisi atmak yerine başkalarının ileri geri attığı bir oyun topu olur.
İnsan kendisi hakkında ne düşündüğünü başkalarından öğrenir. Kendisi hakkında düşünme şekli, hissetme şeklini, davranma şeklini ve hareket şeklini belirler. Kendisi hakkında düşünme şekli, kendisine muamelesini belirler. Sonra insanların ona neden aynı şekilde davrandığına şaşırır?
İfade edilemez derecede kızgın olduğunda, bir şey "söylenmemiş"dir.
Genelde insanlar ne düşündüğünü, ne istediğini, ne hissettiğini söylemiyor. Dışa vurum için bekleyen sözlerin çıkması için kelimelerin gücünü ele geçirmiyor. Böylelikle öz saygı öz yeterlilik yaşamıyor.
İçeride öfkenin olmadığı yer dışarıdan ateşlenemez. Kendi gücünü hisseden insan, güçsüzlükten kaynaklı öfke hissetmez. Bu yüzden utanmadan öfkesini kabul etmek iyileşmektir. Öfkenin arkasındaki gerçek duygulara ulaşmak için onları hissetme izni vermeli. Öfkeye izin verilirse kendisini ciddiye alır. Sonra kendisi için ne yapamadığını anlar. Onu güçsüz olmasına neden olanlar hiçbir şey yapmayacaklar, ister farkında olmadıkları için, ister yapamadıkları ya da istemedikleri için. Bunu görmek insanı daha da kızdırıyor ve daha da güçsüz yapıyor. Ama kimse kimseyi değiştiremez, sadece kendisini değiştirebilir. Bu zaten yeterince zor.
İnsan öfkeyi kabul etmek ve söylemek istediklerini dinlemek yerine öfkeyi inkar ettiği sürece, güçsüzlükte sıkışıp kalma riskiyle karşı karşıyadır - akmak isteyen şeyi engeller: yaşam enerjisini.
Öfke, diğer tüm duyguları gibi hissedilmek istiyor -, insanı çoğu zaman sahip olduğunu bile bilmediği gücüne kavuşmaya çağırıyor. Güçsüzlük zayıflatır ve enerjiyi sömürür. Öfke, kurban rolünden çıkmaya neden olan güçlü bir enerjidir. Güçsüz öfkesinin kurbanı olmaktan çıkar, ancak değiştirilmek isteyen şeye bir çözüm arar.
Bu aşamada sorulması gereken soru: Artık bu öfkeye ihtiyacım olmaması için kendi adıma ne yapabilirim?
İlk adım, güçsüzlüğün kabulüdür. Acıyana kadar hissedilmesine izin verilir. Ancak o zaman insanı içten tıkayan düğümü açmayı başarabilir.
Öfke, kendini güçlendiren enerjiye dönüştürüldüğünde, kötü bir şey değildir. O zaman yaratıcı bir yakıt kaynağıdır.
HANIM DEMİRBAŞ
UZMAN SOSYAL PEDAGOG
VE AİLE DANIŞMANI
Yorum Yazın