Öfkesine kapılmış bir kişi fail olabilir. Başta öfkesinin kurbanı olur. Bu noktada geri adım atamaz veya uzak duramaz. Otomatik pilota bağlanan amacı, nefret ettiği şeyin yok edilmesidir. Artık içgörü veya başka bir tepki için seçeneği yoktur, çünkü alternatif davranışlar tamamen devredışıdır. Otomatik pilotu kapatamaz ve duyguları üzerinden direksiyonu tekrar eline alamazsa, bu son derece patlayıcı öfke sarmalı acılar girdabında sonuçlanır.
Bu esnada kişi kapana sıkışmış hisseder. Kişi bunun farkındadır ve genellikle bu tuzaktan öğrenmesi gerektiği şeylerin de bilincindedir, çünkü çoğu öfke anlarında kendine, ilişkilerine ve öfkesiyle hayatına zarar veriyordur.
"Öfkeye tutunmak, zehir içip diğerinin ölmesini beklemek gibidir" diyor Buda.
Öfkeli insana nasıl yardım edilir?
Öfkeyi hissetmemek için pratik yapmak yardımcı olmayacaktır, çünkü bu mümkün değildir. Öfkenin ortaya çıkmasına izin vermemek işe yaramaz, öfkeyi bastırmak işe yaramaz, farklı şeyler düşünmek işe yaramaz, dikkatini dağıtmak işe yaramaz, çünkü duyguların düğmesi yoktur, basınca kapatılamaz ve kontrol edilemez. Ama insan yıkıcı duygularına karşı tepkilerini değiştirmeyi öğrenebilir. Bu yıkıcı duyguların ateşini söndürmeyi, yıkıcı güçünü yok etmeyi ve bu duygunun verdiği zorlukla yüzleşmeyi öğrenebilir. Yani bu oldukça zorlayıcı durumda kendi için anlayış ve şefkat göstermeyi öğrenmelidir.
Bu ne anlama geliyor?
Bu, ne kadar kötü veya yıkıcı olursa olsun, hissettiklerini hissetmesine izin vermesi anlamına gelir. Agresif düşüncelere izin vermeli ve onları kabul etmelidir. Olumsuz duygu ve düşünceler yokmuş gibi veya onlardan kaçmayı düşünmeyi bırakmalı, duygularının sorumluluğunu almalıdır. Böylece onlarla savaşmayı kesmiş olur. İlgi ile kabul edip öfke geçene kadar iç dünyasını gözlemlemelidir.
Bunu neden yapmalı? Oldukça basit, çünkü öfke veya nefretten kurtulmak için diğer tüm stratejiler işe yaramayacaktır.
Bu duygu ve düşünceleri kabul etmenin kolay olmadığını da bilmelidir.
İnsanın kendisiyle ilgilenmesi büyük bir irade, isteklilik, cesaret, kararlılık ve sabır gerektiren bir iştir. Hemen kontrol altına alamayacağı bir iblise karşı mücadele gerektiren bir iştir. Ama mücadeleyi tek başına üstlenme kararlılığı, kabullenme yolunda, kendi içinde savaşı sona erdirmek için ilk adımdır.
Bu çalışma, insan kendini tam olarak duygularıyla, tam olarak şu anda olduğu "kızgın" insan olarak kabul etmesiyle başlar. Genelde insanlar o an öfkeyi gelen ve giden bir duygu gibi algılamıyor - kendini tamamen öfke ile özdeşleştiriyor. Ve öfkeye yenik düşüyor.
“Kızgınım” yerine “öfke hissediyorum” diyerek oysa mesafe kazanır. O anda hissettiklerini sevmese bile. Böylece o an olanları anlar ve içindeki istenmeyenlere karşı savaşı sonlandırır. Geri dön.
Öfkenin biyolojik işlevi, acının ve duygusal stresin düzenlenmesinde yatmaktadır. Öfke, bireyin tehdide verdiği doğal bir tepkidir. Öfke, saldırıya uğradığında savaşmasını ve kendini savunmasını sağlar. Bu bakımdan hayatta kalmak için öfke oldukça gereklidir. Ancak bu, bu nedenle bu öfkeyi derhal harekete geçirmesi
gerektiği anlamına gelmez. Başka bir deyişle: öfkeye sahip olmak, öfkeyi yaşamak anlamına gelmez. Öfkeye tepki vermenin sağlıklı olmadığı kanıtlanmıştır. Öfkeyi kusmak kısa süreli bir rahatlama yaratır, ancak öfkenin kaybolmasına yol açmaz. Aksine.
Araştırmacılar, öfkeli duyguların bir öfke patlamasından sonra bitmediğini, sürdüğünü ve hatta katılaşmaya devam ettiğini saptadılar. Öfkeli güçsüzlüğün kısır döngüsü başlar. Başkalarına karşı olan öfkeyle kendini zehirler ve zayıflatır, çünkü başkaları genellikle öfkesini umursamaz.
Yani patlayan, yakan, yıkan öfke hiçbir şeyi değiştirmez. Öfke yine de oradadır. Bu hiç anormal değildir, çünkü öfke insanın düşmanı değildir. Ona bir şey söylemek istiyordur. Tetikleyeni keşfetmesini istiyordur. İç dünyasında ilgilenmesi gereken bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyordur. Öfke, bilinçaltının onu daha da acı verici bir şeyden koruma girişimidir. Çok hassas ve incitici bir şeydir. Öfke, tüm utanç, hakaret, aşağılama, reddedilme, küçümsenme, aşağılama, terk edilme ve sevgisizlik gibi olumsuz duyguları saklar.
Koruyucu bir kalkan gibi, tam olarak öfkeden çok daha fazla acıtan bu duyguları hissetmek istemeyen kırılgan benliğin önünde yatar. Öfkeyle insan kendini gerçek duygularından koruyabilir, kırılganlığını ortaya çıkarmaktan korur. Öfke olmadan, kendini ve (sözde) onu inciten duygularıyla çıplak gibi hisseder.
Öfkenin özü burada yatıyor. Öfke kabulünün götürdüğü yer: gerçekten hissettiği şeydir. Ve bu, öfkesine karşı savaşmayı bıraktığında, bağırmayı bıraktığında ve geçene kadar dikkatle gözlemlediğinde asıl gerçekten bulunduğu yeri gösterir: kendi kırılganlığının önünde.
Bu kolay bir yol değildir, çünkü tüm savunma mekanizmalarını devre dışı bıraktığında en derinlerde ne kadar kırılgan olduğunu hissetmek acı vericidir. Ama insan kendine karşı dürüst ve samimi olduğu an sağlıklı çözümlemenin başladığı andır. Bu şekilde yaralı ve ömür boyu savunmasız benliğine şefkat hissetmeye başlayabilir ve ona en çok ihtiyaç duyduğu şeyi verebilir: iyileşebilmesi için sevgisini, şefkatini ve merhametini.
HANIM DEMİRBAŞ
UZMAN SOSYAL PEDAGOG VE
AİLE DANIŞMANI
Yorum Yazın