Holokost'tan kurtulan ve psikoterapist Dr. Eva Eger, "Cehennemde Dans etmek" adlı kitabında "Öfkenizi göğsünüzün derinliklerine solumayın" diye yazıyor. Bu kitap cehennemden kurtulan bir kişinin en derin yıkımlarını ve inanılmaz travmatik yaralarını, güce ve şefkate dönüştürmeyi, kurban öfkesine takılmayı değil, gücü, sevgiyi ve bilgeliği başkalarına aktarmayı nasıl başardığını anlatır.
Sinirlenmek ve kızgın olmak gayet insani olsa da öfkeyi göğsünün derinliklerine sokmamak gerekir.
Bazen insan tam olarak içinde ne olduğunu olmadığını ve içinde ne tuttuğunu bilemeyebilir. İçinde öyle sıkışmış ve kütle haline gelmiştir ki artık hissetmiyordur. Ona aitmişçesine, dikkatini vermiyor, dolayısıyla farkında olmuyor ve onunla gayet tabiymiş gibi yaşıyor.
İnsan içinde bir şeyler tuttuğunu nasıl bilir? Ve tam olarak ne tuttuğunu nasıl anlar?
Bu sorulara başta net bir cevap vermek zordur. Çünkü bu cevaplara, mantık ile değil ancak beden duygularıyla ulaşmak mümkündür. Genel olarak, bastırılmış tüm duygular vücut üzerinde büyük güç uygular. Duyguları bastırmak için vücut enerji harcar. Bir topu suyun içinde tutmak mümkün, hatta yıllarca, ancak çok büyük çaba gerektirir. Duygular bastırıldığında kaybolmaz. Topu suyun içinde tutmak için baskı azaltıldığında top suyun üstüne çıkar. Bu, duygular için de geçerlidir.
Uzun vadede, bastırılmış duygular insanı hasta eder.
Beden, ruhun çözemediği şeyleri sabitleştirir ve semptomlaştırır. Fiziksel düzeyde, bağışıklık sistemi zayıflar, hastalıklara karşı daha duyarlı hale gelir. Sık sık enfeksiyonlar, yüksek tansiyon, diyabet, kardiyovasküler hastalıklar, gastrointestinal problemler, diş problemleri yaşar. Psikolojik düzeyde korkular, panik ataklar, obsesiyonlar, depresyonlar ve bağımlılıklar olabilir.
Bu kadar ilerlemeden suyun üstüne çıkan topu pürüzsüz yüzeyde bırakmalı ve duraklamalıdır. Yani: o an içinde ne olduğunu merakla gözlemleyip ortaya çıkan olumsuz duygulara izin vermelidir. Enerjiyi stresli duygularla başa çıkmak için kullanmak, onları daha fazla bastırmaktan veya kontrolsüz bir şekilde dışarıya yansıtmaktan çok daha sağlıklıdır.
İçsel öfke de hava almak zorundadır. Nefesle dışarı çıkmalıdır. Göğsün derinliklerinde oturan öfkenin dışarı çıkmasına izin verilmeli, tekrar özgürce nefes alabilmek için nefesle dışarı bırakılmalıdır. Nefes verirken dışarı çıkan öfke, iç tıkanıklıkların (blokajların) ortadan kalkmasına yardımcı olur.
Korkuya dönüşen, kendinden vazgeçmeye, boş vermişliğe, kendini suçlamaya, kendini yargılamaya, kendini değersizleştirmeye ve kendinden nefrete yol açan bastırılmış öfke, ait olduğu yere aittir - yani duruma, deneyime ya da kızdıranlara. Bu, öfkeyi rastgele ve kontrolsüz bir şekilde kusma, dış dünyaya yansıtma, bastırmaya devam anlamına gelmemektedir. Kontrollü bir şekilde rahatsız eden duygularla yüzleşmek sağlıklı dolayısıyla iyileştiricidir.
Öfke, hayat boyunca farklı şekillerde ortaya çıkar ve genellikle insanın kendisi kadar yaşlıdır. Eski öfkeye tekrar tekrar yenileri eklenir. Her adaletsizlik, her saygısızlık, her saldırı, her hakaret, her benlik değerin incinmesi, kayıplar, yalanlar, aldatmalar, ihanetler, güveni kötüye kullanma, güvenin sarsılması, kırılması, reddedilme, sevgiden yoksun kalmak, travmalar, (her türlü) şiddete maruz kalmak, mağdur olmak - tüm bunlar ve daha fazlası insanı kızdırabilir. Ve bunu göğsünün derinliklerine solur. Beyin öfkeyi de diğer tüm duygular gibi amigdalada kaydeder. Ve hiçbir şeyi unutmaz. Zamanla, saldırganlığa ve otoagresyona ve yukarıda açıklanan her şeye yol açabilecek patlayıcı bir karışım oluşur, bu da insanı ve çevresini hasta eder.
İnsan kendisine yardım edebilir. Yazarak , dışarı çıkarak, evi temizleyerek, kimsenin duymadığı yerde çığlık atarak, nefes ve gevşeme egzersizleri yaparak ve veya biriyle konuşarak öfkeyi dışa vurabilir.
Bastırılmış öfke durumu yıllarca devam etmekteyse, insan sürekli gizli veya açık saldırganlık akımı altında ise veya öfkenin dışa vurumuna izin vermekten korkuyorsa ise, profesyonel destek ne zaman öfkenin oluştuğunu, neye yönelik olduğunu, arkasında hangi eski ve yeni acının olduğunu ve neyden korumak istediğini bulmaya yardımcı olacaktır. Öfkeyi hissetmek için insan kendisine izin verdiğinde ve uygun bir şekilde kelimelerle ifade ettiğinde, sonunda öfkeden tamamen özgürleşmek için fırsatı doğru değerlendirmiş olur.
İnsan hissedemediği şeyi iyileştiremez.
HANIM DEMİRBAŞ
UZMAN SOSYAL PEDAGOG
VE AİLE DANIŞMANI
Yorum Yazın