Seksen milyon nüfusu ve beşyüz milyon dünya ya yayılmış Türk milletiyiz. Evvelden gelen tarih bilgileri, anane ve geleneklerimizden biliriz ki soyumuz tarım ve hayvancılıkla uğraşmış ve çokça savaş yapmıştır. Gazi Mustafa Kemal Atatürk verdiği muazzam mücadeleler ile Türkiye Cumhuriyetini kurmuş, milletimizin yüzünü devrimleri ile çağdaş yaşama, bilim ve sanata çevirmeye çalışmıştır. Tarihi gerçek yaşanmışlıklarımızı biliyor isek, eğitim ve öğretimde ki seviyemizi ve yakaladığımız çizgiyi de biliriz. Gelişen ve yenilenen dünya da bilim ve teknoloji ilerlemekte olup, her ülke kolay ve ucuz enerjinin peşine düşmektedir. Ülkemiz içinde kolay ve ucuz enerji bir gereklilik, ihtiyaçtır. Nükleer enerji meselesini yüzeysel incelediğimiz zaman çok da cazip gibi görünmekle birlikte, gizeminde tahminimizden çok büyük tehlike ve riskler barındırmaktadır. Tehlikeler yok seviyesine çekilip, riskler sıfıra yakın hale getirilebilir mi? Mümkün, her zorun mutlak çözümleri vardır, zor da olsa. Sorunumuz da bu değil mi, konuya dair yeterince bilgiye sahip değiliz, çok acemice ve varsayım listemiz dışında birikim sahibi değiliz. Konunun uzmanları dünya gerçekleri ve ülkemizde olası negatif gelişmeleri liste haline getirmişler, kelimesine dokunmadan aktarmak istedim, okuyup birlikte bilgi sahibi olalım, aydınlanalım.
<< Akkuyu Nükleer Santrali ile ilgili dehşet verici 25 bilgi
Nükleer santrallere neden karşı çıkmalıyız? Mersin‘de yapılan Akkuyu Nükleer santrali nedir, ne değildir? Nükleer santrallerle ilgili bir fikir sahibi olmak için bir solukta okuyacağınız 25 maddeyi sizin için listeledik. Nükleere karşı olmak siyasi bir tavır değil, çevresel bir sorumluluktur. Yaşadığımız evrene karşı, doğacak insanlara karşı bir sorumluluk. Akkuyu Nükleer Santrali hakkında, herkesin bilmesi gereken 25 gerçeği farkında olun diye derledik…
- Mersin Akkuyu, bir fay hattı üzerinde bulunuyor.
- Santrali yapan şirket Çernobil’in sorumlu şirketi: Rosatom.
- ÇED (Çevre Etki Değerlendirme) Raporu sahte imzayla sunuldu, kısa sürede okunmadan kabul edildi.
- Santralin Rus payı %51’nin altına düşmeyecek. Türkiye’nin santrali değil yani.
- Dünyada en ucuz teklifi veren alır + Yap İşlet Sahiplen modeliyle kurulan tek santral. İşletim sırasında maliyetten kısılacak.
- Dünyada daha önce denenmemiş bir reaktör modeli kullanılıyor.
- Türkiye’nin Rusları denetleyebilecek ya da kalite kriteri koşabilecek kapasitede elemanı yok. Ancak “en güvenlisi olacak” gibi açıklamalar duyuluyor.
- Ruslara 12.5 cent’ten 15 yıl (yani 70-80 milyar dolar) alım garantisi verildi. Dolar her geçen gün artıyor.
- Yakıtta Rusya’ya bağımlı olacak, bizim az olan uranyumumuz kullanılamayacak. Doğalgaz bağımlılığı yerine uranyum bağımlılığı artacak.
- Atıkları bertaraf etmeyi dünyada hiçbir ülke başaramadı.
- Atıklar 100.000’lerce yıl boyunca deprem bölgesi olan Akkuyu su depolarında hasar görmeden korunmak zorunda. Rusya atıkları ülkesine almıyor.
- Olası bir kaza durumunda 500.000.000.000 (500 milyar) dolarlık hasarın sadece binde birinden Rusya sorumlu. Tüm masraflar Türkiye’den çıkacak.
- Uranyum yakıt çubuklarının sürekli olarak su ile soğutulması gerekiyor. Soğutma elektrik kesintisi gibi bir sebeple duracak olursa kısa sürede Fukuşima ve Çernobil gibi kazalar meydana geliyor.
- Türkiye tüm ülkeyi kapsayan elektrik kesintisinin sebebini bir hafta boyunca bulamamış bir ülke.
- Türkiye, santrali olmadığı halde 3. seviyeden nükleer kaza yaşayan tek ülke.
- Türkiye, topraklarında (Aliağa) sessiz sedasız radyoaktif gemi sökülüp hurdaları atılan bir ülke.
- Türkiye, topraklarında uranyum işlenip normalin 400 katı radyasyon saçacak halde açık bırakılıp gidilen bir ülke.
- Santralin hidrolik sistem ihalesini “Milletin a… koyacağız” diyen adamın şirketi kazandı.
- Soma facia madenlerine sahip olan şirket bu projenin altyapısında yer alıyor.
- Santral kazasız çalışırken bile, çevreye radyoaktif toz saçacağı için Mersin’de yetişen çilek, muz gibi gıdalara “radyoaktif atık içerir” etiketi getirilecek.
- Anlaşma teknoloji transferi öngörmüyor, yani Ruslar bize bu teknolojiyi de öğretmeyecek. Silah yaparız diye ümitlenmeyin.
- Türkiye’nin elektrik fazlası olduğu gibi %15 kayıp-kaçak oranı var. Akkuyu ise %2’lik bir katkı sağlayacak.
- Akkuyu bir ihtiyaç değil, siyasi bir tercih. Sadece altyapı şirketlerine gelir kapısı yaratma ve Rusya’nın desteğini alma amacıyla yapılıyor.
- Zira Avrupa ülkeleri tüm nükleer santrallerini aşamalı olarak kapatma ve yenilenebilir enerjiye geçme kararı aldı.
- Ya bir gün patlarsa? >>
Risk alınmalı elbette, riske atılacak kendimize ait somut kazanımlar ya da kendi hayatımızsa. Risk binlerce insan, milyonlarca insan ise, daha da ötesi henüz dünya ya gözünü açmamış neslimizi, nesilleri de içine alıyor ise, bir, bin değil, milyar kez düşünmek, irdelemek gerekmez mi?
Mir Murat Demir
Yorum Yazın