İyi günler sevgili Habercaddesi okurlarım… yazımıza bu kez nereden nereye diye başladık, doğru ama değil mi, hani bir şarkı vardı “Neredeydik, nerelere geldik” diye bir nakaratı vardı ya işte onu düşündümde…
Eskilerde telefonda yoktu, Gençliğimiz mektuplaşarak geçti, ne heyecandı ama değildi, postacının yolunu gözlemek Ev telefonları sonraları çıktı cep telefonları hayal dahi edilememişti, yıllar önce hayatlarımıza ev telefonları girdiği andan itibaren telefon ile karşı cins ile tanışma fırsatı çıkmış oldu. Rast gele numara çevirip telefonu açanın sesini beğenirse tanışma talebinde olanlar, tanıdığı kişiye yüzüne teklif edemeyeceği arkadaşlığı telefon İle teklif edenler vardı. Bu şekilde tanışanlar, konuşanlar, sevgili olanlar oldu. Öyle her evde de yoktu o ev telefonu olanlarda ise salonda sehpanın üzerinde gururla sergilenir üzerine de el işi dantel örtülürdü. Sesi de o kadar çok rahatsız ediciydi. Okulların ders zili bile kulağa daha hoş geliyordu. Zır, zır çalar evin her odasından sesi duyulurdu. Zaten telefon çalınca aile alarma geçer, telefonu açanın yanına dikilir "kim arıyor, ne diyor?" diye soru yağmuruna tutar, karşı tarafın sesinin duyulmasına ister istemez mani olurdu. ve en sonunda cep telefonu hayatımıza girdi. İlk önce işi gücü olanlar cep telefonu edindi, ardından, ihtiyacı olanlar, en sonunda da her herkesin cep telefonu oldu. Bu andan itibaren insanlar ellerindeki cep telefonuna aşık oldu ve o telefonun adı el telefonu oldu. Keza o telefonlar her daim elde taşınmaya başladı. Birde bunların modelleri önemli oldu. Cafelerde takoz diye tabir ettiğimiz koca telefonları masaların üstüne koyup, sadece alo diyenler ve hiçbir fonksiyonunu kullanmayan veya gerekmeyenler bile en üst modelini hava atmak için almaya başladı. O tarihten itibaren cep telefonları olmadan tuvalete bile gidemez olduk. Tuvalette sürekli telefonda konuşanlar, ana caddeden karşıya geçerken gözlerini telefondan ayırmayanlar başladı. Bu arada iletişim ağı güçlendiği için telefonlar tanışma, buluşma aracı olarak ön sırada yer aldı. Artık randevuya geç kalma ve randevuyu unutmak mümkün olmadı. Karşı taraf sabahın köründen gece yarısına kadar istediği saatte sana ulaşabilme hakkını kendinde gördü.
Nihayetinde o cep telefonlarının içine İnternet te, girdi… herşey o kadar kolaylaştı ki, İstediğin ne varsa şak anında kapında… Banka banka dolaşmana da gerek yok bankan cep telefonunda , işte asıl sahtekarlıklar, dolandırıcılar ondan sonra başladı… eskilerin sülün osmanını mumla aratır hale getirdiler…
Artık tanışmak istediğin yerli yabancı kim varsa bir tık ötede oldu. Dünyayı dolaşır oldun, İnternet paketleri yaygınlaştı ve herkesin telefonunda internet oldu, tanışmak için arkadaşlık siteleri kuruldu. Normal kimlikleri ile sayfalara girenlerin dışında sanal yani sahte kimliklerle girenler çoğaldı, evliler bekar, yaşlılar genç, eğitimsizler kendilerini eğitimli, yoksullar varsıl olarak tanıtmaya başladı. Yuvalar önce sallandı ardından yıkıldı, burada kurulan sanal aşklar sevdaya dönüşmedi, kısa vadede herkesin birbirine oynadığı oyunlarla son buldu. Çok az insan gerçek kimliği ile bu alemde bulundu ve düzgün dostluklar kurdu. Akşam yemeği için pişen yemek, içilen kahve, alınan giysi veya eşya görgüsüzce sergilendi.
İlişkiler sanal başladı, sahte duygularla sürdü ve birçok kişi sanal alemde aşk başkadır diye düşündü ve duygularını sanal alemde tüketti, gerçek alemde yaşayacak aşk kalmadı. Güven sorunu başladı keza herkes birbirini aldatmaya başladı. Hani eskilerden kalan bir terim vardır, derler ya “Delikli demir çıktı, mertlik bozuldu” diye, o deyimler artık gerilerde kaldı… Artık İnternet çıktı, İnsanlık bozuldu…
Neyse haftaya başka bir konuda buluşmak üzere kalın sağlacakla
SEÇİL ESKİOĞLU
Gazeteci-Yazar
Yorum Yazın