Kötülükler, hainlikler, sapıkça davranışlar, saygısızca hareketler, atarlanmalar vardı, ne kötüdür ki hep olacak. Yarım asırlık gözlemler ve biriktirdiklerim çok şey hatırlatıyor. Çocuklara en üst seviyede merhamet, kadınların tümü için anne ya da anne adayı olarak görülürdü. Erkekler arası anlaşmazlıklar olsa dahi birebir durumlar tercih edilir, yaş, emsal haller önemsenirdi. En adi, sıradan saldırılar da dahi saygınlık hali, etik kurallar, toplumun topyekun kabul ettiği değerler gözardı edilmezdi. Asker ya da polis toplumun tüm bireyleri için değerli ve önemli idi. Halkın içinden halkın iç ve dış güvenliği için görev yapan halktan kişilerdi. Asker ve polisin yüzünün yere düşmesi, utanması, tüm halkın utanması ve üzülmesi idi. Yaşanan ve gözlenen ne çok anegtoda sahip olsam da, sosyal medyadan aldığım bir küçük yaşanmış hikaye daha bir vurgulu geldi, paylaşmak istedim.
<<Yankesiciyim ama vicdansız değil..
Yaklaşık olarak 66 yıl öncesinde, 1950’li yıllarda İstanbul’dayız. Bire bir yaşanmış olan hikayemiz bir belediye otobüsünde geçer.
Otobüs tam Eminönü durağına gelmiş ve kapılarını açacakken bir kadının “Sakın kapıları açma, cüzdanım çalındı, otobüste hırsız var” şeklinde canhıraş sesi duyulur.
Kadın ısrarcıdır ve bağırmaya devam eder.
Bunun üzerine şoför kapıları açmaz ve yerinden kalkarak kadına “otobüste çalındığına emin misin? Çantanı kontrol et!” der. Kadın “biraz önce biletimi almak için cüzdanımı çıkarmıştım, daha sonra yerine koydum ama şimdi yok” diye yanıt verir. Şoför bunun üzerine hiddetlenerek “kimse kıpırdamasın herkesin üzerini arayacağım” der.
Şoför önden biletçi arkadan başlayarak yolcuları tek tek aramaya başlarlar. Herkes aranmış yalnız bir kişi kalmıştır. Henüz aranmayan yolcu binbaşı rütbesinde resmi üniformalı bir kara subayıdır. Üzerinde de haki renkli kalın paltosu vardır. Şoför “Binbaşımı aramaya lüzum yok, bir Türk subayını hırsızlık şüphesi ile asla aramam, cüzdanın bulunamadı” diyerek kapıları açmak için yerine doğru yönelir.
Tam bu sırada Binbaşının kendinden emin davudi sesi duyulur; “Beni de arayacaksınız, töhmet altında kalmak istemiyorum.”
Şoför aramak istemez ama Binbaşının ısrarı karşısında mecbur kalır. Tam elini Binbaşının paltosunun cebine sokarken “hayır arama, ben çaldım !” diyen biraz hırpani giyimli bir adam çıkar.
Ve adam “cüzdanını çaldığım kadın bağırınca korktum, aranabileceğimi düşünerek cüzdanı aranmayacağını bildiğim hemen yanımda bulunan Binbaşının kalın paltosunun cebine bıraktım. Fakat bir Türk subayının hırsızlıktan suçlanmasına gönlüm razı değil.
Yankesiciyim, hırsızım ama vicdansız değil!” diyerek başını önüne eğer. >>
Değerlerimiz vardı ve yine değerlere sahibiz. Üzücü olan değerlerimiz içinde yüksek gördüğümüz, tartışmaya açık olmayan, ekseriyetin hemfikir olduğu toplumsal kural ve toplumsal alışkanlıklarımız vardı ki, etik, iyi , güzel ve seviyeli, işte o değerlerimizi, tavırlarımızı, akılcı ve merhamet ve yüreklice yaklaşımlarımızı kaybettik. Sinmedi içime, kaybettik demek çok acımasız bir tanımlama, azalttık, duyarlılığımız zayıfladı, bozulmaya yüz tutan bir haldeyiz.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın