Nedir kötülük, kötü? İyi olanın karşıtı mı sadece yoksa iyi olanın yanında yer almamak ve kötü olanı da kötülük haline de karşı çıkmayıp sessiz kalmak mı? “Kötü” kelimesi için literatür şu iki tanımı, açıklamayı yapmış;
1. (nesneler için) niteliği istenildiği gibi olmayan, düşük nitelikli, işe yaramaz. "Kötü silgi kâğıdı yırtar"
2. güzel olmayan, tehlikeli, zararlı olan. "Kötü havaları atlattık"
Kötü için kötülük kelimesi, kavramı için kendi bilgi ve birikiniz ile düşünmeye başladınız ise muhakemenizi başlattınız ise gidiş doğrudur. Klasik olan, birçok yazının içeriğinde yer alan, izah haliyle öncelikli örnek kabul edilen “Dostoyevski” anekdotu şöyledir.
Fyodor Mihayloviç Dostoyevski, Rus roman yazarıdır. Çocukluğunu sarhoş bir baba ve hasta bir anne arasında geçiren Dostoyevski, annesinin ölümünden sonra Petersburg'daki Mühendis Okulu'na girdi. Babasının ölüm haberini de burada aldı. Okulu başarıyla bitirdikten sonra istihkâm bölüğüne girdi.
Dostoyevski kalabalık bir toplantıda yaptığı konuşma ve okuduğu şiir nedeniyle Rus Çarı tarafından hapse mahkûm edilir ve Sibirya’ya sürülür. Hapis yıllarını “Ölüler Evinden Anılar” isimli kitabında toplar. Yazar, buradaki hayatından önce halkı, insanları tanıdığını düşündüğünü, ama yanıldığını hapis yıllarında anladığını belirtir. Dostoyevski, 'kara halk' olarak tanımladığı bu kitleyle karşılaştıktan sonra, insanları çözümlemeye ve iç dünyalarının derinliklerine inmeye başlar. Sürgünde Dostoyevski, hapishanedeki bir köpekle, insan ilişkileri üzerine gözleme dayalı bir deney yapar.
"Köpeği takibe alır ve yanından geçen her mahkûmun onu tekmelediğini gözlemler. İlginç olan şey, köpeğin mahkûmlardan kaçmaması ve yanına bir mahkûm yaklaştığında eğilerek tekme pozisyonu almasıdır Köpeğin her yanından geçen her mahkûm köpeği tekmelemekte ve köpek bir tepki vermemektedir
Dostoyevski de, bir gün köpeğe yaklaşır ve onun başını okşamaya başlar. Köpek bir süre şaşkın şaşkın ona baktıktan sonra, hızla yanından uzaklaşır ve havlar Önüne gelen mahkûmun tekmelediği köpek, o günden sonra nerede Dostoyevski'yi görse ondan kaçar ve ona bir daha asla yaklaşmaz." Köpeğin tekme atanlardan kaçacağı yerde başını okşayan Dostoyevski'den kaçmasının bir psikolojik açıklaması vardır elbet!
Kötülüğü hayat şartı kabul etmiş canlıların sevgiyi, kardeşliği, paylaşmayı görünce çok büyük şaşkınlık yaşamaları ve afallamalarıdır. Ruhu köleleştirilmiş bu köpek sevgiye açtır. İnsanlar için de geçerlidir bu. Bazen kötü davrandığınız insanlar size tapar bazense iyi davrandıklarınız sizden nefret eder.
Kötülüyü görmeden de iyi olmak, doğru olmak, adil ve faydalı, uyumlu olmak, hazır kötü ve kötüler silsilesine karşı durmak, karşısında yer almak. Doğrudur, bir kova beyaz boyaya sadece bir damla siyah boya damlatıp karıştırdığınızda farkı gözünüzle algılar, hissedersiniz. Doğrudur, aynı deneyi tam tersi, bir deneyle, siyah bir kova boyaya bir damla beyaz boya damlatıp karıştırdığınızda farkı fark edip anlarsınız. Bu manada bilimsel ve psikolojik bir dayanak ve tespit var mıdır, bilmiyorum. Somut olandan ziyade soyut bu denklem günlük hayatımızın her anında karşımıza çıkabilir, müdahili olabiliriz. Yüzlerce iyi, doğru, adil, faydalı, insani, vicdani, merhametli, katılımcı tavır ve davranış sergileriz de ekseriyetle farkında dahi olunmaz. Akabinde ya da aralarda bir aksi, bir tezat, bir yanlış, kötü halimiz, davranışımız, tavrımız olsun göze batar, dikkat çeker. İnsanlığın hali tam da yazdığım gibi mi? Hayır, alakasız, insanlık diye tüm insanlığı içine alan bir genelleme yapmak tamamıyla yanlıştır. İnsan yaşadığı toplumun eğilimleri ve alışkanlıklarından, tavır ve davranışlarından kendisini tam manasıyla uzak tutamaz, apayrı bir kişilik sahibi olması, değerlendirme ve yaklaşım şekillerine ulaşıp kişiliği ile bütünleştirmesi zordur, çok zordur. Bu üst akla erişip bilinç sahibi olabilenlere ne mutlu.
Mir Murat Demir
Yorum Yazın